Rodion Romanoviç Raskolnikov: RaskolniKov’un İstenci

  • Rodion Romanoviç Raskolnikov: RaskolniKov’un İstenci

    Tarafından gönderildi RomanKa şu tarihte 09:37'de 12 Temmuz 2024

    RaskolniKov’un İstenci*

    Makale Yazarı: Yeşim Dinçer

    *Bu makale Roman Kahramanları 3. sayıda (Temmuz/Eylül 2010).yayımlanmıştır. 

    Suç ve Ceza’yı basit bir cinayet romanı gibi okuyabilir miyiz? Eserde, evden çok bir dolabı andıran odacığında yaşayan, annesini ve kız kardeşini seven, “harikulâde güzel kara gözleri”, “ince ve biçimli vücuduyla” yakışıklı, vicdan sahibi, entelektüel bir gencin, yaşlı tefeci kadını tasarlayarak öldürmesinin hikâyesi anlatılmaktadır.

    #Dostoyevski, Raskolnikov’un hikâyesini tam ortasından, cinayetin işlenmesine sadece iki buçuk gün kala başlatır. Sefaletin ağır yükü altında ezilen delikanlı, öğrencisi olduğu hukuk fakültesine devam etmez olmuş, üç beş kuruş karşılığında verdiği özel dersleri de bırakmıştır. Tavan arasındaki odanın kirasını ödeyememektedir. “Ne iş yapıyorsun?” diye soran bir hizmetçi kızı, ciddi bir edayla, “Düşünüyorum”, diye yanıtlar; onun bu yanıta kahkahalarla gülmesine de aldırmaz.

    #Raskolnikov sahiden de bütün hayati işlerini bir yana bırakarak zihnine takılan bir meseleyi düşünmektedir. Neredeyse altı hafta önce, kız kardeşinin yadigârı olan altın yüzüğü rehine koymak için tefeci Alyona İvanovna’nın kapısını çaldığı günden beri. Hakkında esaslı bir bilgisi olmadığı halde, ilk kez gördüğü bu kocakarıya karşı sonsuz bir nefret duymuştur. Dönerken, bir çay içmek için uğradığı meyhanede derin düşüncelere dalar. “Tıpkı bir civcivin yumurtadan baş vermesi gibi tuhaf bir düşünce dimağında beliriyor ve onu fazlasıyla meşgul ediyordu” diye anlatır Dostoyevski.

    Tesadüf, yanı başındaki masada, hiç tanımadığı iki kişi, Raskolnikov’un kendilerine kulak misafiri olduğundan habersiz, tefeci kadının nasıl da cimri, aksi ve acımasız olduğundan bahsetmektedir, içlerinden birinin, “inan olsun ki, en küçük bir vicdan azabı duymadan ben şu kocakarıyı öldürür ve soyardım”, dediğini işitince müthiş bir heyecan duyar. Bir yanda, “kimseye faydası olmayan, tam tersine herkese zararı dokunan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen, yarın nasıl olsa kendiliğinden ölecek olan bir #kocakarı” vardır; öte yanda, “yardım görmediklerinden boş yere ziyan olan genç, körpe güçler”. Neden tefeci kadını öldürüp parasını, bütün insanlığın yararına harcamamalı? “Bir varlığa karşı, fena yola dökülmekten, mahvolmaktan kurtarılmış binlerce varlık… Bir ölüme karşı binlerce hayat… Bu bir hesap işi!” (1. Cilt, s. 122)

    Raskolnikov’un işittiği bu diyalog kendi zihninden geçen düşünceleridir aslında. Dostoyevski başkahramanının zihinsel gerilimini ustalıkla dolayımlar. Karşısına çıkarttığı her karakter, Raskolnikov’un kişisel meselesinin bir parçası, çatışan fikir ve duygularının dışavurumudur. #Bahtin’in ifade ettiği gibi, Raskolnikov’un görüş alanına giren kişiler, derhal onun kişisel sorununun cisimleşmiş bir çözümü haline gelirler.

    Sefaletin pençesindeki alkolik Marmeladov, altın kalpli fahişe Sonya, sadık dost Razumihin, fedakâr kız- kardeş Dünya, polis müfettişi Porfiri Petroviç, ahlâksız Svidrigaylov… Her biri Raskolnikov’un hassas bir noktasına dokunur ve -roman düzleminde fiziki temasları olsun ya da olmasın- onun zihninde diyaloga geçerler. Sesleri, Raskolnikov’un iç konuşmasına katılır.

    SUÇ VE CEZANIN EDEBİ ÖNCÜLLERİ
    Raskolnikov, meyhanedeki bu “alelâde” konuşmaya tanık oluşunu kaderin bir işareti olarak alır ve cinayeti tasarlamaya koyulur. Benzer bir “felsefi-politik” meselenin Goriot Baba adlı romanda ele alınıyor oluşu, Balzac’ın Dostoyevski’yi ne denli etkilemiş bir yazar olduğu göz önüne alınırsa, tesadüf olamaz. Goriot Baha’nın genç, yoksul, hırslı ve bir o kadar da duygusal kahramanı #Rastignac ile Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u arasında -isimlerindeki ses benzerliğinden başlayarak- bir dizi yakınlık kurmak mümkün. Kızkardeşlerinden ve dul annelerinden başka onlara kol kanat gerecek hiç kimselerinin olmayışı, buna rağmen toplumsal sınırlamaları aşma arzuları ve bir de Rastignac’ın Rousseau’ya atfen sorduğu şu soru: “Paris’te oturduğumuz yerden Çin’deki zengin bir mandarini sadece irademizle öldürebilecek ve servetine konabilecek durumda olsak ne yapardık?” (s.113)

    Rastignac yüksek sosyeteden, evli bir kadını çılgınca sevmekte, onun tuvaleti, arabası, kısacası bütün istekleri için hatırı sayılır bir paraya gereksinim duymaktadır. Soruyu yönelttiği genç arkadaşı ona, Napolyon’un bile iki kez akşam yemeği yemediğini, metreslerinin sayısının da bir öğrencininkinden fazla olmadığını hatırlatır.

    Henüz 24 yaşındayken tuğgeneralliğe terfi eden, Mısır’ı ve İtalya’yı fethedip Avrupa’yı dize getirdikten sonra kendini imparator ilan eden Napolyon’un başarı öyküsü Raskolnikov’un da zihnini epeyce kurcalar. Cinayetten altı ay kadar önce yazdığı bir makalede, “insanlığın kurucusu” adını verdiği olağanüstü insanların, toplumun kutsal saydığı eski, babadan kalma kanunları çiğnerken istisnasız birer “suçlu” olduklarını ileri sürer. Ne Muhammed ne de Napolyon, kendilerine engel olanların kanını dökmekte asla tereddüt etmemişlerdir ve kuşkusuz, dünyayı hareket ettirmek ve onu bir amaca doğru götürmek için bir kan selinin üzerinden atlamaya hakları vardır.

    Suç ve Ceza’nın edebi öncülleri arasında sayılan bir başka eser, #Puşkin’in Maça Kızı adlı kısa romanıdır. “Novella”nın kahramanı #Hermann, elini iskambil kâğıtlarına sürmemekle birlikte kumara aşırı düşkünlüğü olan, sabahlara kadar kumar masasının arkasında oturarak “hummalı bir heyecan içinde” oyunun gidişini izleyen genç bir mühendistir. Tıpkı, Raskolnikov gibi, “güçlü tutkuları, ateşli bir düş gücü” vardır; “içine kapalı ve onurlu”dur. Avrupa gençliğini büyülemiş olan Napolyon imgesi, bu hikâyede de karşımıza çıkar. Bir dostu Hermann’ı, “romanlara yaraşır bir adam” olarak tarif eder: “Bir Napolyon profili, fakat bir Mefisto ruhu vardır onda. Eğer vicdanında en az üç cinayet yatmıyorsa şaşarım doğrusu.” (s.140)

    Hermann, babasından kalan küçük mirasın faizine dokunmadan maaşıyla geçinmektedir. Yani, Raskolnikov’dan farklı olarak, yoksul biri sayılamaz. Buna rağmen, kumar oynayarak, servetini birkaç katına çıkarma düşüncesi aklını başından almaktadır. Yaşlı bir kontesin oyunda üst üste kazanacak üç kartı kestirebildiğini, fakat sırrını kimseyle paylaşmadığını duyunca onun evinin önünden ayrılmaz olur. Geceleri kumar masasına kart üstüne kart sürdüğünü, avuç avuç altın kazandığını düşlemekte, gündüzleri ise kontesin huzuruna çıkıp sevgisini ve güvenini kazanmanın yolunu aramaktadır. Seksen yedi yaşındaki kadının sevgilisi olmayı bile geçirir aklından. Sonunda kontesin himayesi ve hizmetindeki masum bir genç kızı baştan çıkararak yaşlı kadının evine, hatta gizlice yatak odasına süzülür. Yalvarır, tabancayla tehdit eder fakat kartların sırrını öğrenemeden kontesin -muhtemelen bir kalp krizi sonucu- ölümüne neden olur.

    Hikâye burada bitmemektedir. Finalde kontesin ruhu Hermann’ı ziyaret ederek arka arkaya kazanacak olan kartları söyler: Üçlü, yedili ve bey. Hermann elinde avucunda ne varsa kumar masasına sürer, ilk iki kartta şansı yaver gider; üçüncü kartı, kendinden son derece emin, “bey kazandı” diyerek açar. Oysa önünde bir maça kızı durmaktadır. Hermann gözlerine inanamaz: 0 anda maça kızı göz kırpıp gülümsüyormuş gibi gelir ona. Korkunç benzerlik karşısında sarsılır ve dehşet içinde “kocakarı” diye haykırır.

    “Alaycı kocakarı” imgesi Raskolnikov’un da yakasını bırakmaz. Tefeci kadını baltayla öldürdükten sonra, cinayeti bir kez daha işlediği bir düş görür. Düşünde elindeki baltayı var gücüyle tefecinin kafasına indirmekte ama kadın, tahtadan yapılmış gibi kımıldamamaktadır. Biraz daha eğilip yakından baktığında, kadının Raskolnikov’a belli etmemeye çalışarak sessiz bir gülüşle katıla katıla güldüğünü görür. Raskolnikov müthiş bir öfkeye kapılır; o vurmaya, kocakarı ise katıla katıla gülmeye devam eder.

    ŞEYLEŞMEYE KARŞI
    Raskolnikov’un “suç”u hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde sabit olduğuna göre, Suç ve Ceza’nm “katil kim?” sorusuna odaklanan klasik polisiye kalıplarının dışına taştığı rahatlıkla söylenebilir. Dostoyevski, birisi daha yüzeyde ve görünür olan, öteki çok daha karmaşık ve esrarlı iki bilinmeyen üzerine kurar romanını. Sinirleri iyice zayıflayan Raskolnikov’un polis müfettişi Porfiri Petroviç’in pençesinden kurtulup kurtulamayacağını merak ederiz öncelikle. Hiç de sıradan bir polis olmayan Porfiri, suçluların eninde sonunda kendilerine teslim olacağına inanmaktadır. Ortada cinayete dair hiçbir maddi kanıt olmaması ve Raskolnikov’un da bunu biliyor olması sonucu değiştirmeye yetmeyecektir sahiden de.

    Öte yandan, Joseph Frank’ın da altını çizdiği gibi, Suç ve Ceza’nın asıl büyük “esrar”ı, “suçun neden işlendiği” sorusunda gizlidir. Okur, bu sorunun yanıtını Raskolnikov’la birlikte onun bireysel bilincinin karmaşık, çok katmanlı dünyasına girerek arar. Resmi kayıtlarda, genç adamın “durumunun kötülüğü, çektiği sefalet, beceriksizliği, kocakarıda bulacağını umduğu üç bin ruble ile hayatta kendisini başarılara ulaştıracak ilk hamleleri yapma isteği” yer almıştır cinayet sebebi olarak. Oysa çaldığı şeyleri ve para kesesini bir taşın altına saklamadan önce -ya da sakladıktan sonra- keseyi açıp içinde kaç para olduğuna bakmamıştır bile.

    Diğer bütün Dostoyevski karakterleri gibi, Raskolnikov da kendine dair hükmü yine kendisi verecektir. Cinayeti sevdiği kadına (Sonya’ya) itiraf ederken, maddi imkânlara, iktidara sahip olmak ya da insanlığa hizmet için öldürmediğini; Napolyon olmadığının da pekâlâ farkında olduğunu, bütün bunların boş laf olduğunu söyler:
    “Ben düpedüz öldürdüm; kendim için, salt kendim için öldürdüm. Ha insanlığa iyilik eden biri olmuşum, ha bir örümcek gibi bütün ömrümce kurbanlarımı ağıma düşürerek onların hayat özsuyunu emmişim, herhalde o anda benim için bunun hiçbir farkı yoktu. Sonra beni cinayete sürükliyen başlıca sebep para da değildi, Sonya. Paraya olan ihtiyacım başka şeylere olan ihtiyacımdan çok değildi. Bütün bunları ben şimdi anlıyorum… O zaman, bir başka şey öğrenmek zorunda idim, kolumu idare eden başka şeylerdi: Herkes gibi ben de bir bit mi idim, yoksa bir insan mı?.. O zamanlar bunu öğrenmem, hem de çabuk öğrenmem gerekiyordu. Önüme çıkan engeli aşabilir mi idim, aşamaz mıydım… Eğilip almıya cesaret edebilecek miydim yoksa etmiyecek mi idim? Titreyen bir hayvan mı idim, yoksa hakkı ow bir insan mı idim?” (2. Cilt, s. 208-209)

    Bahtin, Dostoyevski’nin tüm yapıtlarının başlıca duygusal itkisinin, insanın, insan ilişkilerinin ve tüm insani değerlerin kapitalizm koşulları altında şeyleşmesine karşı bir mücadele olduğunu vurgular: “Dostoyevski şeyleşmenin derin ekonomik kökenlerini çok iyi kavrayamamıştır elbette; bildiğimiz kadarıyla, ‘şeyleşme’ terimini fiilen kullanmamıştı, ama insandan yana girdiği mücadelenin derin anlamını en iyi tam da bu terim ifade eder. Dostoyevski büyük bir içgörüyle insanın bu şeyleştirici değersizleştirilmesinin çağdaş hayatın tüm gözeneklerine, hatta insani düşünüşün temellerine nasıl sızmış olduğunu görebilmişti, (s. 116)

    Dostoyevski’nin kahramanları böcekleşmeye/şeyleşmeye karşı var güçleriyle direnirler. Günler süren bir iç hesaplaşmadan sonra Nevski Bulvarı’nda güçlü kuvvetli bir subaya yol vermemeyi göze alan “yeraltı adamanın meselesi, öğrenci Raskolnikov’un meselesinden çok da farklı değildir. Aradan geçen neredeyse yüz elli yıla rağmen bizi hâlâ meşgul ediyor ve etkiliyor oluşu zamanımızın bunu hiçbir şekilde eskitememiş olmasından kaynaklanır. Bir Rus eleştirmenin dediği gibi, Dostoyevski üzerine konuşmak, hâlâ çağdaş yaşamımızın en acı veren ve en köklü problemleri üzerine konuşmayı ifade ediyor.

    ————-
    Kaynakça
    • Bahtin, Mihail: Dostoyevski Poetikasının Sorunları, Metis Yay., Eylül 2004, çev. Cem Soydemir.
    • Balzac: Goriot Baba, Alfa Yayınları, Temmuz 2004, çev. Nuriye Yiğitler.
    • Dostoyevski: Suç ve Ceza, Altın Kitaplar Yayınevi, 2 Cilt, çev. Haşan Âli Ediz.
    • Frank, Joseph: Dostoyevsky The Miraculous Years 1865 – 1871, Princeton University Press, 1997.
    • Puşkin: Maça Kızı, Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi, çev. Ataol Behramoğlu.

     

    #Raskolnikov #SuçVeCeza #Balzac #GoriotBaba #Dostoyevski #CemSoydemir #Sayı3 #YeşimDinçer

    RomanKa yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: RomanKa
RaskolniKov’un İstenci* Makale Yazarı: Yeşim Dinç…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi