CONAN: KARAKTERDEN ARKETİPE – ARKETİPTEN MARKAYA
-
CONAN: KARAKTERDEN ARKETİPE – ARKETİPTEN MARKAYA
CONAN: KARAKTERDEN ARKETİPE – ARKETİPTEN MARKAYA*
Makale Yazarı: Onurhan F. Karaağaçlı
*Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ekim/Aralık 2011 8. sayıda yayımlanmıştır.
Barbar Conan yaratıcısının deyimiyle “Kimmeryalı Conan” 1932 yılından beri sanat sahnesinde: H. P. Lovecraft, Clark Ashton Smith ve Tennessee Williams gibi yazarların uzun süre çekirdek kadrosunu oluşturduğu ünlü pulp dergisi #WeirdTales, Phoenix on the Sword (Kılıçtaki Zümrüdü Anka) ile Conan’ı ve Robert Ervin Howard’ın Hiborya Çağı’nı Amerikalı okuyucu kitlesine tanıttı.
Robert E. Howard, 11 Haziran 1936’da intihar edene kadar geçen 4 yıllık sürecin sonunda on yedisi yayımlanmış yirmi bir hikâye ve sayısız not geride bırakarak, yaşarken çok dikkat çekmemiş, ama ölümünü izleyen yıllarda J. R. R. #Tolkien gibi fantezi edebiyatı ustaları ile beraber #HermanMelville ve #NathanielHawthorne gibi Amerikan Edebiyatının önemli isimleriyle de karşılaştırılmıştır. Sadece otuz yaşında hayata gözlerini şiddetli bir şekilde yummuş, gayet dingin ve içine kapanık bu genç yazarın yarattığı barbar karakterin nasıl da 21. yüzyılın en akılda kalıcı ve sabit edebi karakter tiplerinden biri olduğunu anlamaya çalışacağız.
Fantazi edebiyatının alt türlerinden biri olan “Kılıç ve Büyü” türünün en iyi örneği olarak kabul edilen Conan hikâyeleri, R. E. Howard’ın yarattığı #kozmopolit ve birçok kültür ile uygarlığı barındıran Hiborya Çağı’nda geçmektedir ve Conan’ın bugün bile devam eden çekiciliğinin bir önemli sebebi de bu dünyanın içinde barındırdığı #çokkültürlü doğasıdır. Howard, #Atlantis’in sular altında kalmasıyla, bildiğimiz tarihin ortaya çıkmasından önceki zamanlara oturtmuştur kahramanını. Burada Howard -haliyle de en önemli yaratımı Conan -başka bir Kılıç ve Büyü üstadı J. R. R. Tolkien’in stilinden ayrılır ve kendine has dünya yaratımını göz önüne koyar: Tolkien’in yarattığı #OrtaDünya insani duyguları ve ilkeleri barındırırken, coğrafyasıyla, insansı ırklarıyla ve büyüye bakışıyla Conan’ın Hiboryasından bambaşka bir tat vermektedir. Kendine ait özel dilleri bile olan Orta Dünya, kendi içinde tutarlı ve düzenli bir görüntü verip eleştirmenlerin beğenisi kazanırken, Howard’ın Hiborya’sı her an değişime açık bir şekilde tarih öncesi cangılların karanlığından feodal Britanya’ya, Çin gibi stilize edilmiş Kara Kitay steplerinden Conan’ın doğum yeri olan soğuk ve boyun eğmez #Kimmerya’ya, oradan kabileler hükümranlığındaki #Afrika’ya ve neredeyse Howard’ın eline geçirip hakkında okuyabileceği tüm dünya uygarlıklarına geçişler yapar ve herkesin bir şekilde tanıdık bulacağı yepyeni bir dünyayı gözler önüne serer. Birçok dilden toplanmış isimlerin en basit örneği olan bu çok kültürlülük durumunun yanında, Howard’ın dünyasının her köşesini birbirine bağlayan en önemli etken de o azımsanamaz savaş ve kan arzusudur ve Barbar Conan, elinden düşürmediği kılıcı ile bu dünyayı sandallı ayakları altında ezmek için biçilmiş kaftandır.
“#Tarih”, aklımızda ve kitaplarımızda gayet düzenli bir şekilde sıralanmış olsa da Howard için gayet değişken bir oyun hamuruydu. Belki de onun gerçek edebi başarısı, insanlık tarihinin farklı mekân ve zaman dilimlerinde, elinde kılıcıyla yürüyen, fırsatçı, güçlü, gereğinde acımasız, gereğinde gerçekçi barbarını bilinçaltımıza kazımaktı.
Bunu yaparken kendi dünyasını, hayal gücündeki o çok kültürlü yapıya göre tekrar düzenlenmiş, bildiğimiz tarihin öncesiyle Atlantis’in batışı arasındaki zamanı anlatan Hiborya’sını da dizayn etmekten kaçınmamıştır Howard. Hiborya, içinde barındırdığı uygarlıklar ve #krallıklar ile okuyucuyla tanıdık bir zeminde buluşmak için muhteşem bir tarihi karışım sunar:
Toplam 3 haritasını okuyucularıyla paylaşan Robert E. Howard, #Afghulistan ile #Afganistan ve çevresini, #Aquilonia (Akilonya) ile Orta Çağ #Fransa’sı ile #Romaİmparatorluğunun bazı kültürel unsurlarını, #Asgard ve #Vanaheim ile karanlık çağların İskandinavyasını, #Baracha Adaları ile Karayipleri, #Bossonia (Bosonya) Bataklıkları ile sömürge #KuzeyAmerika’sının modern #Louisiana ve çevresini, Cimmeria (Kimmerya) ile #İskoç platolarını, Kelt ve #Kuzeyİrlanda toprakları ile #İskandinavya karışımı bir bitki örtüsünü, Khitai (#Kitay) ile #Çin’i ve steplerini, #Kush (Kuş) ile Kuzey Afrika’yı, #Turan ile #Türkistan’ı (ve muhtemelen #Göktürk, #Selçuklu medeniyetlerini) betimler; ayrıca bu liste isim ve kültürel çeşitlilik açısından #Zembabwei ve Vilayet Denizi (#HazarDenizi) gibi örneklerle de çoğaltılabilir.
Howard, bütün bu fantazi dünyası yaratma mekaniklerine ek olarak, onu taklitçilerinden ayıran en önemli özelliği olan edebi gücünü, küreselleşebilecek zıt olgular olan #maceraperestlik, #cesaret ve (sözde) medeni uygarlıkların zayıflamasını bekleyen karanlık, eli kanlı ve vahşi barbarlığın yıkım gücünü yanyana koymayı başararak göstermiştir. Howard’ın eserlerindeki en önemli temalardan biri bu yıkıcı, pesimist barbarizmdir: Toplumun başarılarının, insanoğlunun karanlık tarafının kontrol edilemez yok edici ilkel dürtülerine karşı hiçbir anlam ifade etmediği fikrini Howard en güzel şekilde bir Conan hikâyesi olan Beyond the Black River’da anlatır:
“Barbarlık insanın doğal durumudur. Medeniyettir doğal olmayan. Medeniyet sadece hevese bağlı bir durumdur. Ve barbarlık her zaman (medeniyete karşı) zafer kazanmaya mecburdur.”
Conan’ı “barbar” olarak tanımlamak doğru olduğu kadar Conan’ın ne kadar fırsatçı olduğunun da altını çizmek gerekir: Howard’ın iki ünlü barbar karakteri de (Conan ve “Kral” Kull) uzun süreler boyunca isimsiz barbar ordularında savaşçı olarak kalmazlar. Kabiliyetlerini ve fırsatları kullanarak her ikisi de kendilerini medeni toplumların başına kral olarak oturtmayı bilir ve kaçınılmaz barbar saldırılarına karşı hazırlıklı olmayı da ihmal etmezler. Mesela, Beyond the Black River – #KaraNehrinÖtesi’nde Akilonya Kralı Conan, barbar Piktler ile çarpışmaya hazırlanır; bir Amerikan Rüyası gibi kendi çabalarıyla sistemin bir parçası olmuştur eski Barbar yeni Kral Conan.
Bu noktada kahraman odaklı fantazi edebiyatı ile Robert E. Howard’ın kılıç ve büyü türü hikâyeleri yol ayrımına girer: #Kahramanodaklı fantazi eserlerinde, kahramanın önünde onu bekleyen uzun ve yorucu bir yol, onu saf dışı etmeyi bekleyen canavarlar, doğaüstü düşman güçler ve genelde doğaüstü müttefikler yer alır. Kahraman, bu uzun yolunda, dostlarının ve çoğu zaman büyünün yardımıyla engellenemez kaderine doğru yürür. Edebiyat çıkışlı bir eser olmasa da #StarWars ve #YüzüklerinEfendisi gibi hikâyeler buna en iyi örnekler olarak gösterilebilir.
Howard’ın Conan’ı ise kendi yolunu çizmiştir: Gezgin bir hırsız olarak birçok kez yasaklı kulelere tırmanır, bu sırada doğaüstü canavarlarla, büyücülerle, dev hayvanlarla çarpışır ve bir elinde yumruğu kadar bir yakut, öbüründe de omzunun üstüne atmış olduğu kurtarılmayı bekleyen genç bir kadını tutar; bir şekilde kuleden inerek macerasını sonlandırır ve en yakındaki meyhaneye doğru yollanır. Bunun gibi örnekler çoktur: Conan’ın #korsankaptanı olarak geçen “kariyeri”ni paralı askerlik çerçeveler. Karakterin olgunlaşmasıyla beraber #paralıaskerlik yerini generalliğe, bu generallik de yerini krallığa bırakır. Conan’ın “isimsiz barbar”lardan biri olmadığı ve kendisini Hiborya Çağı’nın ihtişamlı ve son zamanlarına kadar en âdil ve düzenli krallığı olan Akilonya’nın başına geçirmesi Conan’ın fırsatçılığının en önemli kanıtıdır. Howard dışındaki fantazi üstatlarında kral olarak kariyeri sonlandırmak ki Conan’ın kariyeri sonlanmadığı gibi kral oluşu birçok başka sorunun ve maceranın başlangıcıdır- karakterin yazgısında yoksa olacak bir şey pek değildir.
Sadece dört yıllık bir yazın macerasının sonucu olan bu barbar, nasıl oldu da küreselleşti?
Edebiyata olan ilginin geçtiğimiz yüzyılda azalması veya çoğalmasıyla bağdaşlaştırılamayacak bir kavramla karşı karşıyayız, çünkü #edebiyat insanlık tarihinde uzun bir süre şu (ozanlar ile nesir) veya bu (yazarlar ile nesir) şekilde egemen ortam olmayı başarmıştır. 20. Yüzyılın ortalarından sonra hem ticari hem de yayılım ve dağıtım açılarından önemli bir yer edinmeye başlayan başka bir “#sanat” olarak çizgi roman, okuyucu için daha ucuz, daha hızlı anlaşılır ve “#kopyalanır” bir ortam olarak Conan’ın küreselleşmesinde önemli bir yer almıştır; fakat bundan önce Conan karakterinin ve Howard’un yarattığı dünyanın canlı tutulmasına ön ayak olan L. Sprague de Camp, 1950’lerin ortalarından başlayarak Conan hikâyelerini, karakterin gezgin ve hırsız gençliğinden, paralı askerliğine, ardından da Hiborya Çağı’nın en güçlü ulusu olan Akilonya’nın kralı olduğu bir “#saga” olarak görmüştür. Bu yaklaşım, R. E. Howard’ın Conan hikâyelerini yazarken hissettiğini belirttiği “(Conan’ın) maceralarını (ondan dinler gibi) kaydeden bir tarihçi” gibi yazdığı “bir maceraperestin hayatı dağınık ve gelişigüzeldir yaklaşımı, maceralar arasında hem zaman hem de mekân ayrımı büyüktür” mantığına aykırıdır. Fakat bu sıralama, hem Conan kronolojisinden boşlukları belli etmiş hem de karakterin hayatını, tarihi bloklar halinde anlayan bizler açısından daha rahat anlaşılır duruma getirmiştir.
“Bizler”, özellikle yetenekli yazar olduğumuz durumlarda ve ticari olarak Howard’ın yarattıkları üzerine yazabilecek güce ve güvenceye sahip olduğumuzda, bu boşlukları doldurup hem karakteri hem de dünyayı daha da geliştirebilecek şansa sahip olmuş oluyoruz ki Lin Carter ve Björn Nyberg, de Camp’in editöryal liderliğinde bunu yapmış ve hemen hemen tüm eserleri “Robert E. Howard ve …” şeklinde basılmıştır. İçten ve neredeyse saplantılı bir Howard hayranı olan #deCamp ile yazar grubunun Howard’ın eserlerine el atmasıyla 1950-1957 yılları arasında #GnomePress Howard’ın eserlerini Weird Tales’de yayımlandığı biçimin çok daha ötesinde yayımlamıştı fakat Gnome Press çok küçük bir yayıneviydi ve ürün satışlarını özel kitapçılardan posta siparişleriyle almak zorunda kaldığından Howard’ın kitapları kütüphanelere ve türün az meraklısına ancak ulaşabiliyordu. Ulaşım zorluğunun ötesinde, Gnome Press kitapların tanesini 3-4 Amerikan dolarına (şu anki değerini 22-25 ABD Doları olarak düşünebiliriz) ve kalın kapaklı-küçük yazı dizgisi ile daha yaşlı bir demografiye uygun sunuyordu. Oysa ki Howard, eserlerini 26-30 yaşları arasında yazmıştı ve orta yaşı geçmiş bir okuyucu kitlesine yazmamış olduğunu düşünmek de çok yanlış olmaz.
Bir yandan da 1955 yılında, tanesi 25-30 Amerikan senti olan #Pulp hikâye dergileri piyasadan yok olmaya yüz tutarken bilim kurgu türü de korku ve fantaziyi pazardan itelemiş, yepyeni bir kitap basma ve dağıtım biçimi olarak, küçük ince kapaklı, yani alıştığımız “roman” formatını müşteriye sunmaya başlamıştı. Okuyucu ve birçok dağıtım şebekesi ise bu ince kapaklı ve hafif kitapların aslında doğru seçim olduğu konusunda hemfikirdi.
Edebiyatın, sonucu ile sebebi maddi olan boyutundaki bu gelişmeler ve ilerleyen 1960’lı yıllar Conan romanları için güzel bir temel hazırlamıştı: #EdgarRiceBurroughs’un kitapları #Frazetta ve #RoyKrenkel kapaklarıyla yayımlanırken, Frank Frazetta kapaklı Conan kitaplarının basımından aylar önce Yüzüklerin Efendisi tekrar yayımlandı ve 1963 ile 65’te de Camp iki fantazi antolojisi, Sword and Sorcery ve The Spell of Seven ile Robert E. Howard’ı okuyuculara tekrar tanıtma imkânı buldu.
Böyle bir ticari rüzgârı arkasına alan Barbar, 1966 ile 69 yılları arasında 11 romanı #FrankFrazetta kapaklarıyla yayımlanırken, Conan bir anda gençlerin rahatlıkla erişebildiği bir şekilde ortaya çıkıp fırtına gibi eserken, 1970’te zamanın en önemli çizgi romanı olarak sahneye çıkması hiç de şaşırtıcı olmamalı. Ama çizgi romandan önce Conan’ı çizgiyle buluşturup Howard’ın enerjik, vahşi ve karanlık sahnelerini renge, desene ve neredeyse ete bürüyen Frank Frazetta vardı. Bu isim, muhtemelen Robert E. Howard’ın Conan’ına ve genel olarak eserlerinin başına gelmiş en iyi şey olarak adlandırılabilir.
1966’da ilk Conan kapağını çizen Frazetta, Conan the Barbarian ile onu izleyecek çizerlere farkında olmadan Conan hikâyelerinin temasını ve karakteristiğini göstermiş oldu:
1950’lerdeki Gnome Press basımlarda kullanılan jenerik erkek kahraman, omuzlarından kısa kahverengi dalgalı saçları, beyaz gömleği, kısa şortu ve kırmızı pelerini ile Robert E. Howard’ın edebi dilini ve yoğunluğu anlatmaktan oldukça uzaktı. Oysaki Frazetta’nın Conan’ı, savaş sonrası kılıcını yere saplamış, ne olduğu belirsiz kemik ve toprak karışımı bir tepeciğin üzerinde kaslı dik duruşu, siyah düz saçları, küçük hayvan kemiklerinden yapılma kolyesi ile bacağına sarılmış, bir savaş ganimeti mi yoksa kurtardığı bir kadın mı belli olmayan ünlü Frazetta kadınlarından biriyle Howard’ın enerjik ve vahşi diline olabildiğince yakındı. Elbette romanlardaki Conan ile romanların kapağındaki Conan arasında fark vardı ve olması da doğaldı. İki farklı hayalgücünün iki farklı zaman ve mekânda aynı karakteri betimleme çabasından ortaya çıkan farklar hemen kabul gördü, çünkü Conan en sonunda içinde bulunduğu “yaratıcı yaratımına karşı” durumunu açıkça ortaya koydu. Howard hiçbir zaman Frazetta’nın kapaklarını (veya diğer “Conan”ları) göremedi, bu yüzden Frazetta’nın betimlemeleri hakkında ne gibi bir yorum yapacağını tartışmak yersiz olur. Buna rağmen, Frank Frazetta’nın yağlıboyalarının hem teknik hem de sanatsal bir yaklaşım olarak gelecek nesillere öncü olarak kabul edildiğini belirtmek yeterli olacaktır; aynen Howard’ın simgeleşmiş karakterinin popüler kültürdeki arketip barbar kahraman olacağı gibi. İki sanatçının bu noktada, Conan ortak noktasında birleşip Conan’ı bugün hâlâ bilinen markalaşmış haline getirmeleri konusunda çoğu kişi tarafından en önemli etkenler olarak kabul edilir
Çizerin, daha doğrusu ressamın, hareketli #aksiyonsahneleri yakalamadaki becerisiyle beraber karanlık ve mücadele temaları, özellikle insanın doğaüstüyle olan mücadelesini inceleyen eserlerinde figüratif detaylar göz kamaştırıcı bir şekilde resmedilir: Çoğu eseri, tek bir adamın bir canavara veya birçok kişiye karşı olan mücadelesini gösterir.
Conan’ın #markalaşma hikâyesine Frazetta sayesinde ciddi görsel bir unsur da girmiş olur. Frazetta’nın, sayısı yarım düzineyi bulan Conan kapaklı romanları Marvel Comics’i öyle heyecanlandırmıştır ki milyonların eline geçecek ve Conan’ı dünyanın dört bir köşesine tanıtacak atılım 1970’te atıldı.
Örümcek Adam, Kaptan Amerika ve Fantastik Dörtlü gibi kahramanların yayıncısı #MarvelComics, ilk Conan yaratıcı takımı olarak atanan yazar Roy Thomas ve çizer Barry Smith ile çinici #ErnieChan, Conan’ın o simgesel Frazetta görüntüsünü çizgiroman severlere sundu.
#BarrySmith, genç Conan’ı; Howard’ın anlattığı boynuzlu miğfer ve üç taşlı kolyesiyle, ince yapılı, panter gibi çevik, toy ama güçlü ve dur durak bilmeyen kara yeleli bir savaşçı olarak çizer. Yazar Roy Thomas ile #çinici Ernie Chan de (16 yıl boyunca #Conançinileri yaparak) çizgi roman tarihine geçmiş isimlerdir. Bu üç sanatçının da birçok ödülü olduğunu ve çizgi roman dünyasının en önemli ilk yirmi adından olduklarını söylemek kesinlikle abartı olmayacağı gibi bir azımsama olacaktır.
Görsel olarak bir kimlik kazanmasıyla başka bir Frazetta hayranı olan John Buscema, Savage Sword of Conan serisi ile Conan’a sabit girişini yapmış olur. #Buscema’nın Conan’ı biraz daha yaşlı (ama asla yavaş, güçsüz veya yenigiyi kabul eden değil), daha kalın hatlı, daha kısa saçlıdır; Frazetta’nın Conan’ları ile yan yana koyulduğu zaman Frazetta’nın Conan’larından biraz daha oturaklı ve kıyafetli olması dışında tip olarak benzerliği büyüktür.
Conan çizgi romanının ilk serisi Conan the Barbarian (Barbar Conan) Howard’ın ölümünden sonra Conan eserlerinin başına gelen önemli bir değişime de son vermiş ve Conan’ın görsel imajını Frazetta’nın yaratımının etkisiyle sabitlemiştir (ki buna modern iş dünyası jargonunda “standartlaşma” denir).
Howard’ın Conan eserleri için “tek bir yaratıcının temeli üstüne çok yaratıcının elinden çıkma bir toplama” yani, ortak bir emeğin ürünü olma durumu sözkonusudur: Conan, Howard’ın ani ve erken ölümüyle, birçok hayran tarafından oluşturulan içeriğin ana konusu olmuştur ki bu içeriklerin 1940’larda çoğunluğu kısa hikâyelerdir. L. Sprague de Camp burada Conan sahnesine adım atar: Howard’ın varisi baba Isaac Howard yazarın tüm haklarını ölüm döşeğinde doktoru olan P. M. Kuykendall’a bırakmıştır. Burada girift bir ticari yazışmalar düğümünde Conan’ın ilk roman biçiminde yayıncısı Gnome Press’ten Martin Greenberg, de Camp ve Dr. Kuykendall vardır. Üç ay süren yazışmaların sonunda De Camp bu eserlerin haklarını 3000 ABD doları (şu anki değeri ile 24.000 ABD doları!) karşılığında satın almayı başarmıştır.
De Camp, fikri mülkiyeti alır almaz, 1951’de Gnome Press’in elinde bulunan ve yayımlanmamış fakat bitmiş üç Conan hikâyesini edinir. Bunları düzenler, Howard’ın dört tane “tarihi” hikâyesini Hiborya’ya oturtup kahramanını Conan olarak tekrar yazar ve 1955’te Tales of Conan (#ConanHikâyeleri) adıyla yayımlar. Ardından, 1957’de Conan hayranı İsveçli kısa hikâyeci Björn Nyberg’ün hikâyelerini yine Gnome Press aracılığyla Return of Conan (Conan’ın Dönüşü) adıyla yayımlar. 1964’te, dönemin (ve bu zamanın ötesinin) önemli yazarı Lin Carter ile beraber Lancer için ince kapaklı formata tüm bu hikâyeleri ve Howard’ın orijinal eserleri üniform bir şekilde düzenlenip Conan “başlıca okuma” serisi basılır: Bu 12 kitaplık serinin 1 roman ve 20 hikâyesi Howard’ın olup 3 roman ve 10 hikâye de, de Camp, Lin Carter ve Nyberg’ündür. Bunlara ek olarak, 9 Howard hikâye parçası da de Camp veya Carter tarafından tekrar düzenlenip bitirilmiştir. Buradan da görüldüğü gibi, pastiş usulü bu çalışmadaki eserlerin yarısından fazlası Howard’a ait değildir.
De Camp, başka bir önemli edebi şahıs olan Derleth’in edebiyat dünyasına efsanevi diğer bir Weird Tales mirası olan H. P. Lovecraft’ın yarattığı (ama isimlendirmediği) “Lovecraft Mitosu” ile yaptığı sistemleştirmeyi Conan’a uygular.
İşte burada durup #telifhakları, pastişler gibi kavramlardan uzaklaşıp çizgi romanlara bir adım daha yaklaşmak gerekiyor.
Aynen büyücü Thoth-Amon’un de Camp editörlüğünde Conan’ın baş düşmanı olması (veya baş düşmanına dönüştürülmesi) gibi, çizgi romanlarda da odak noktası olan kahramanın bir başdüşmanı vardır: Süpermen-Lex Luthor, Örümcek Adam – Yeşil Cin (Green Goblin) gibi örnekler çizgi romanın Altın ve Gümüş Çağı’nın ve sonsuz “iyi-kötü” mücadelesinin önemli simgeleridir.
Diğer uzun soluklu seri Savage Sword of Conan, Amerika’da “dergi” olarak basıldığından, Çizgi Eserler Yönetmeliği kapsamında değildi ve bu yüzden birçok sanatçı için tercih edilen çalışma ortamıydı. Daha rahat savaş ve vahşet sahnelerini barındıran dergi, genelde yaşça olgun bir Conan’ı betimler ve Conan the Barbarian’da Roy Thomas’ın çizgi roman adaptasyonları için kaleme aldığı Conan’ı kronolojik olarak takip ederdi (her ne kadar seri kendi içinde düz bir zaman yapısı izlemiyor olsa da). İlk çizeri İngiliz Barry Smith olduğundan İngiltere’de de yayımlanan dergi, 1975 ve 76 yıllarında İngiliz Fantazi Ödül’leri almış, bu sayede de Avrupa kıtasında da sadık bir okuyucu kitlesi kazanmıştı. Kendine özgü bir çizgi roman geleneği olan, İtalya ve Fransa’da da beğeniyle okunulan derginin özellikle amatör çevirili Portekizce korsan sayıları koleksiyonerler için çok değerlidir. Serinin bir başka özelliği de ünlü Conan çizgi ikilisi John Buscema ve Alfredo Alcala’nın en iyi ürünlerini bu eser için yapmış olmalarıdır.
Sene 1978’i gösterdiğinde, de Camp ve ekibi tekrar iş başı yaptı ve bu sefer Bantam Books için daha önce kendi imzalarını taşıyan ve en son ilk baskısı 1968’de kalan hikâyelerine, Poul Anderson, Karl Edward Wagner ve Andrew J. Offutt’un katılımıyla, 1978-1980 arasında altı Conan romanı daha eklediler.
1982’den 2004’e kadar Amerika’nın köklü bilimkurgu ve fantazi edebiyatı yayıncısı Tor Books sonunda Conan’ı eline geçirdi ve elli roman bastı: Bu romanlar, endüstrinin ciddi isimleri tarafından yazıldı ve Howard’ın karakterinin ve dünyasının beğeni ile popülerliğini sürdürdü.
20. yüzyılın son yirmi senesi Conan açısından önemli zamanları işaret ediyordu aslında: Conan artık sayfalardan kopmuş ve dev ekrana taşınmıştı bile; her ne kadar Schwarzenegger’in başrolünü oynadığı filmlerin kalitesi tartışılsa da her ikisi de doğru yatırımlar olduğunu basitçe sayılarla kanıtladı: İlk film #ConantheBarbarian 20 milyon dolarlık bütçesiyle dünya çapında 68 milyon dolar ciro etti, ayrı- ca Basil Poledouris’in orkestral ve koral şaheseri yer yer Carl Orff ve Gustav Holst gibi efsanelerin eserlerine de göndermeler yaparak gelmiş geçmiş en iyi film müzikleri, hatta 20. yüzyılın ikinci yarı- sının en iyi klasik müzik eserleri arasında haklı yerini aldı.
İkinci film #ConantheDestroyer her ne kadar birincisinden daha kötü eleştiriler almış olsa da 18 milyon dolarlık bütçesiyle dünya çapında 100 milyon dolara yakın ciro yaparak ciddi bir ticari başarı elde etti.
Bu “çoklu-platform” başarısı, Howard’ın yarattığı karakterin ve dünyanın, diğer sanatçıları ne kadar etkilediğine kanıttır. Her ne kadar uzun bir süre pastiş usulü eserleri yayımlanmış olsa da Howard, kesinlikle bu noktada bir popüler kültür ikonu statüsü kazanmıştır.
Çizgi romanın yanı sıra, bu sırada Batı dünyasını kasıp kavuran “fantazi” ile “kılıç ve büyü” noktası da #masaüstü #rolyapmaoyunları ([Fantasy] Role Playing Games) olarak göze çarpıyor: Özellikle bu sektörün öncüsü TSR firması tarafından yayımlanan Dungeons & Dragons (Zindanlar ve Ejderhalar) oyununda da Howard’ın etkisi çok basitçe görülmeye başlanmıştı.
Howard’ın Conan’ı, D&D’nin “Fighter” (Savaşçı) sınıfı için yaratılan bir “özel alt sınıf” olarak neredeyse Conan’ın aynısı olarak “Barbarian” (Barbar) adıyla kopyalanmıştı: Kılıcın hikmetine inanan bu karakter türü, 1977’de yayımlandığı resmi D&D dergisi White Dwarf’ta, Frazetta’nın Conan’ı olarak (tabii ki telif hakkı ödenerek) resmedilmişti; bir an için 35 yıl kadar ileriye gidersek, 2015 yılında tahmini 75 Milyar ABD doları boyutuna ulaşacak video oyun sektöründeki barbar karakterlere de bakıp her farklı dünyada Conan’dan ciddi bir iz bulmuş oluruz.
1980 itibariyle Conan’ın bambaşka bir medyada yer alışını ve “barbar kahraman” arketipinin artık Conan imajıyla popüler kültürde oturuşuna şahit oluyoruz.
Kronolojik olarak Conan tarihinin akışına devam ederken bir sonraki durağımız Marvel Comics ve DC’den sonra çizgi roman endüstrisinin üçüncü büyüğü Dark Horse Comics oluyor.
2003’ten beri Conan çizgi roman “bayiliğini” alan Dark Horse’un önemli bir özelliği Conan gibi başka bir medyadan gelen ürünlere çok alışık olması: 1986’da kurulan Dark Horse, Star Wars Expanded Universe (Genişletilmiş Evren), Alien, Predator, Alien vs. Predator, Buffy the Vampire Slayer gibi “çok ortamlı markalar” öncülüğünde kendine çizgi roman dünyasında önemli bir yer açtı. Burada açıklama gerektiren nokta Star Wars’un “Expanded Universe” terimi olacaktır: George Lucas, Star Wars serisinin sadece filmleri ve teknik altyapısı ile ilgilenirken, devasa bir tüzel kişilik olan Lucas Film, üzerinde Star Wars’la ilgili en ufak herhangi bir belirtgecin bulunduğu her ürünün kontrolünü, lisanslamasını ve çarkın çok uzun süre daha dönmesini sağlayacak olan yasal ve ticari oluşumun kreatif altyapısını oluşturur. Burada da Howard’ın yarattıklarının başına gelenle George Lucas’ın Star Wars’u arasında bir benzerlik daha görmüş oluyoruz.
Marvel’ın siyah beyaz, noktalı püskürtme boyalardan oluşan renkli, büyük, küçük, ince, kalın, hemen her formatta yayımladığı Conan, basım ve yayına hazırlama teknolojileri sayesinde artık Dark Horse’un elinde birer dijital mücevher gibi, e-kitap tasarımında da parlamaktadır: Dark Horse hâlâ Conan yayınlamakta ve eski basımların yeni sürümleriyle eski Conan okuyucularını yepyeni görseller ile hâlâ heyecanlandırmaktadır. Her ne kadar 1960’ların sonunda eline Frazetta kapaklı bir Conan romanı alan genci etkilediği kadar bizi etkileyemeyecek olsa da, bu ürünler yeni nesillerin de bu muhteşem kahramanın maceralarına tanıklık etmesinde birincil araç olacaktır.
Tekrar Howard’ın yaratımlarına ve pastiş mantığına geri dönersek, her ne kadar bazı Howard-sonrası eserlerin düşük kaliteli olması Howard’ın (en azından bir süreliğine) kendi eser kalite algısına zarar vermiş olsa da, örneğin 1981’de Ace Books’un yirmi dört Conan kitabı yayın hakkı için 305.000 ABD doları (şu anki değeriyle 850.000 ABD doları civarı) vermiş olması “Conan” adının ne kadar önemli bir yatırım değeri taşıdığının göstergesidir. Bu aynı şekilde Robert E. Howard’ın yaratımlarının genel olarak ne kadar ebedi bir potansiyele ve küresel bir kaliteye sahip olduğunun da göstergesidir.
Fakat gittikçe yazılı sözcüklere sırtını dönüyormuş gibi gözüken bir dünya gidişatında Conan’ın geleceği nasıl olabilir?
Yepyeni bir teknolojiyle çekilen ve 3 boyutlu izleme şansı bulacağımız bir Conan filmi yoldayken bunu endişeyle ve geleceğe dair bir üzüntüyle konuşmak yersiz gözüküyor.
Bir yazarın kelimelerinin bambaşka medyalara daha da kaliteli ve her açıdan “sayısal” olarak yükselerek aktarılması, barbar karakterden arketipe, oradan da küresel bir markaya dönüşen Conan için sadece iyi haber demektir.
Tarihte geri gidersek, Conan’ın fırsatçı karakterini betimleyen en anlamlı çizgi roman sahnelerinden birine tanık oluruz: Conan, Akilonya’nın deli tiranı Numedides’i darbe ile tahttan indirme planları yapmak zorunda kalan bir grubun komplosuna dâhil olur. Kral, (sözde) büyücüsü Thulandra Thuu ile ölümsüzlüğün yollarını aramak için halkına yapmadık kötülük bırakmamış ve ülkeyi dekadan zevkleri ve bencil arzuları yüzünden iç savaşa sürüklemiştir. General Conan, asillerden ve halkın saygı gösterdi- ği kişilerden oluşan müttefikleriyle Deli Kralı ve büyücü Thuu’yu köşeye sıkıştırmıştır. Kralın büyücüsü kaçarken, kral, gurursuz bir şekilde Conan’ın ayaklarına kapanır ve hayatı için af diler… Tabii ki ikiyüzlülüğü hemen kendini belli eder ve zehire bulanmış bir hançer ile Conan’a saldırır.
Conan bu sahnede, bu yazıda pek bahsedilmeyen değişik bir özelliğini ortaya çıkarır: Bir antikahraman edasıyla kralı boğazından yakalar ve acı içinde son nefesini verene kadar boğazını sıkar, daha biraz önce genç bir asilzade kıza tecavüz etmeye çalışan bu şişmiş, ödlek kralın hak ettiği ölüm şekli budur Conan için; merhametsiz, uzun ve acı içinde. Kralın ölü bedeni Conan’ın elleri arasından yere kaydıktan sonra Akilonya tacı da kafasından yere yuvarlanır ve hemen hemen tüm paydaşlara eşit bir uzaklıkta durur. Asiller, bürokratlar ve askerler birbirlerine bakarken Conan tacı alır ve giyer. Kimse karşı çıkmadığı gibi, zaten Conan’ı mert ve “doğru seçim” olarak gören asillerin de istediği zaten budur.
Barbar Conan, Kral Conan olurken -sanki kapitalizmin, yani kişisel seçimler ve çalışmayla olduğu kadar doğru yere ve doğru zamana fırsatçı bir şekilde- varılması gereken noktaya varmanın öyküsü bitmiş, tacın ağırlığı ile yepyeni maceraların gelişi yakındır. Artık Conan’ın sandallı ayağının altında kendi toprakları, aslan armalı bir kalkanı ve bazıları tarafından kapkara taştan, bazıları tarafından da demir ve gümüşten görsel olarak betimlenmiş bir tahtı vardır. Kader Conan’ı seçmemiştir: Conan herkes ağzı bir karış açık taca bakarken onu yerden alıp kendi kafasına koymuştur. Kendi yolunu çizen barbarın en dipten zirveye çıkışı ile Conan hem Kral hem de aile babası olacaktır ve her maceraperest kral ve aile babası gibi eski günlerini özleyecektir.
Kapitalizm” kelimesini ikinci defa kullanarak küreselleşmenin birbirine sonsuzluk işareti gibi bağlı kardeşini gözler önüne sererken, “eser”den “ürün”e geçişin doğal olduğunu umuyorum. Sadece dört yıllık bir hayal gücü serüveninin sonucu olarak ortaya çıkan barbar karakter, daha sonra tüm barbar karakterlerin ölçü alındığı noktadan, unutulmaz, tüzel bir markaya dönüşürken adında Conan olan ürün gamını da bir incelemek gerekir:
26 Robert E. Howard hikâyesi, 1 romanı; 21 Pastiş hikâye, 22 roman; 38 Kısa Hikâye Antolojisi; 6 akademik makale-deneme; 17 Roman-kısa hikâye yazarı; sayısız çizgi roman ve çizgi roman ekibi; 17 çizgi roman serisi; 4 #Televizyondizisi; 3 Sinema Filmi; 5 #Bilgisayar oyunu; 5 Masaüstü Rol Yapma Oyunu; 1 Kart Oyunu; Sayısız #oyuncak, Büst, Heykel, #Figür.
Conan adının büyüklüğünü anlamanın bir yolu, o markayı barındıran projelerin insan ve maddi kaynaklarıyla yarattıkları çarpıcı devinime bakmak da olabilir: Robert E. Howard’ın yaratımlarını genişleterek dergi sayfalarına hapsolmaktan çok çok öteye taşıyan 85 yıllık bu birikim, onu ve Conan’ı bir marka haline getirmiştir ve bence Howard dışında Conan markası üstünde ve içinde çalışan kimse Conan’dan büyük olamayacaktır.
Markalaşmanın olup olmadığını anlamanın en basit yolu da yeni Conan filmi yoldayken çevrenize “barbar deyince aklına kim geliyor?” diye sormaktır.
* Yazar, Oyun Geliştirme Uzmanı.
KAYNAKÇA
-Don Herron – the Dark Barbarian
-Thomas D. Clareson – Anatomy of Wonder
-Conan’ın rakiplerinden çok parodileri çıkabiliyor; hicive meraklıysanız araştırmanızı kesinlikle öneririm: Conan the Librarian ve Korgoth of Barbaria
-Don Herron – The Barbaric Triumph
-Morgan Holmes – The Cimmerian, The World of Lancer Conan Paperbacks
-Harold Lamb – March of the Barbarians
-En.Wikipedia.org – Listeler, Yayın Sıraları
-BBC News – Frank Frazetta Obituary
-Don Herron – Conan vs. Conantics
-Barack Obama’nın ciddi bir Conan çizgiromanı koleksiyonucusu olduğunu biliyor muydunuz?
-L. Sprague de Camp – Conan of Cimmeria
-Marvel Comics – Conan the Liberator
-Al Harron – Frazetta Journal
-Brian Murphy – the Silver Key
-Dale Ripkke – the Hyborian Heresies
-Charles Gramlich – Robert E. Howard: A Behavioral Perspective#KimmeryalıConan #BarbarConan #karakter #arketip #marka #KılıçtakiZümrüdüAnka
#HiboryaÇağı #fantaziedebiyat #kılıçvebüyü
Sorry, there were no replies found.