Bilimkurgu Edebiyatının Kategori Dışı Yazarları: Strugatski Kardeşler
-
Bilimkurgu Edebiyatının Kategori Dışı Yazarları: Strugatski Kardeşler
Bilimkurgu Edebiyatının Kategori Dışı Yazarları: Strugatski Kardeşler*
Makale Yazarı: Murat Kaya Beşiroğlu
*Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ocak/Mart 2021, 45. sayıda yayımlanmıştır.
Bilimkurgu edebiyatı öteden beri Anglosakson yazarların domine ettiği bir tür olagelmiştir. Türün temellerini atmış, gelişimine hizmet etmiş olan Mary Shelley, H.G. Wells, Aldous Huxley, Arthur C. Clarke, Douglas Adams gibi yazarlar İngiliz kökenliyken; bilimkurgunun kendi küllerinden tekrar tekrar doğmasını sağlayan Isaac Asimov, Robert Heinlein, Philip K. Dick, Ursula K. Le Guin, Frank Herbert, Ray Bradbury gibi yazarlar Amerikan kökenlidir. Jules Verne ve Stanislaw Lem gibi Anglosakson olmayan büyük bilimkurgu yazarları da var elbette ancak tekil örnekler olarak kalıyorlar.
Bilimkurgu öykü ve romanları yazmaya başladığım son on yılda kalem oynattığım türü tanımak için bolca bilimkurgu kitabı okudum ve bir aşamadan sonra farklı kültürlere mensup yazarların bilimkurguyu nasıl yorumladığını merak etmeye başladım. Bir gün kitapçıda bilimkurgu raflarını incelerken karşıma Tanrı Olmak Zor İş isimli bir kitap çıktı. İthaki Yayınları’nın “Bilimkurgu Klasikleri” serisinden çıkmış olan kitabın yazarının “Arkadi ve Boris Strugatski” olması ilginçti. Wachowski kardeşler ve Coen kardeşler gibi yönetmenler tarafından çekilen filmleri beğeniyle izlemiş olmama rağmen daha önce hiç birden fazla yazar tarafından kaleme alınmış bir roman okumamıştım. İsimlerinden yazarların Rus olduğu anlaşılıyordu ve kitabın adı da ilgimi çekmişti. İki kişinin birlikte nasıl kitap yazdığını merak ettim ve konuyu araştırmaya karar verdim.
Arkadi Strugatski 1925 yılında Türkiye sınırında, Batum’da doğmuş ve ailesi daha sonra Leningrad’a taşınmış. 1949 yılında Askerî Yabancı Diller Enstitüsünden İngilizce ve Japonca çevirmeni olarak mezun olmuş. 1955 yılına kadar askeriye için çeviri yapmış ve izleyen dönemde editörlük ve yazarlık yapmaya başlamış.
1933 yılında Leningrad’da doğan Boris Strugatski ise 1955 yılında Leningrad Devlet Üniversitesinden fizikçi olarak mezun olmuş. Pulvoko gözlem evinde astronom ve bilgisayar mühendisi olarak çalışmış. Abisi Arkadi’ye benzer biçimde 1964 yılında Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye olmuş. İki kardeşin kitap yazmak konusundaki iş birliği 1958 yılında başlamış ve Arkadi’nin hayatını kaybettiği 1991 yılına kadar devam etmiş. Yazdıkları eserlerde olayın edebî boyutuyla ağırlıklı olarak Arkadi’nin, bilim boyutuyla ise Boris’in ilgilendiği anlaşılıyor.
Strugatski kardeşler erken yazarlık dönemlerinde Noon Dünyası isimli ütopik bir evren yaratmışlar. 22. yüzyılda insanlığın ulaşacağı durumu hayal ettikleri Noon’da, komünizmin gezegen genelindeki zaferi sonucu teknolojik ilerleme hızlanmış, kaynaklar aşırı derecede bollaşmış ve el emeği ihtiyacı ortadan kalkmıştır. İnsanlık anlığa yakın hızda yıldızlararası seyahat yeteneğine sahiptir. Devlet yok olmuştur ve sistemin işleyişi, herkes tarafından kabul edilen bir dizi yüksek konseyin rehberliği ile herkesin sorumlu bireyler olarak yetiştirilmesi yoluyla sağlanır. Ana yönetim organı, en parlak bilim adamları, tarihçiler, doktorlar ve öğretmenlerden oluşan Dünya Konseyi’dir. Yerel meseleler Konsey’in bölgesel versiyonları tarafından ele alınmaktadır.
Tanrı Olmak Zor İş kitabına dönecek olursam: Strugatski kardeşler tarafından yaratılmış olan Noon evreninde geçen bu roman, dünyanın Orta Çağ’daki uygarlık seviyesinde olan bir gezegende, Anton isimli bir tarihçinin yaşadıklarını konu alıyordu. Gelecekten gelen Anton etik ilkeler gereği olayların akışına doğrudan müdahale edemezken, gerçekleşen haksızlık ve zulümler karşısında kayıtsız kalmayı da beceremiyordu. Kitabın havasına kendimi kaptırdığımı ve kolayca okuyup bitirdiğimi söyleyemem, yine de bir bilimkurgu kitabı olarak özgün bulduğumu ve beş duyuya hitap eden güçlü tasvirlerini beğendiğimi hatırlıyorum. Tanrı Olmak Zor İş, yazarların siyasi konularda eski iyimserliklerinden uzaklaştıkları, Marksizm’in kitlelere dışarıdan bilinç aşılama konseptini örtük bir biçimde sorguladıkları bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.
Kitaptan küçük bir alıntı:
Zalimlik güç demektir. Zalimliği bırakan hükümdarlar güçlerini de kaybederler ve onların yerini başka zalimler alır.
Uzayda Piknik romanında ise yazarlar uzaylılardan artakaldığı söylenen bir bölgeyi ve onun çevresinde gelişen olayları konu almışlardı. Kitapta iz sürücü Redrick Schuhart’in yasak bölgede ve çevresinde yaşadığı maceralar, nefis tasvirler eşliğinde anlatılıyordu. Romanda iz sürücünün şahsında sıradan insanların, bir yandan yönetici sınıflar tarafından zor şartlarda çalışmaya zorlanırken bir yandan da evrensel düzen karşısında nasıl aciz kaldıkları okura başarılı bir biçimde hissettiriliyordu.
Uzayda Piknik romanı temel alınarak Andrey Tarkovsky tarafından çekilen Stalker filmi yazarların uluslararası camiada tanınmasını sağladı. 1979 yapımı bir kült bilimkurgu klasiği olan Stalker, ağır temposu ve üç saate yakın süresi nedeniyle kolay bir seyirlik değil. Görsel şölen havasında geçen bu eksantrik filmin temposu, esinlendiği romandan oldukça yavaş ve yine romandan farklı olarak dinsel simgeler anlatımda önemli bir yer tutuyor.
Yazarların beğenerek okuduğum bir diğer romanı olan Kıyamete Bir Milyar Yıl’da astrofizikçi Dimitri Malyanov, kendisine Nobel ödülü kazandıracağına inandığı projesine çalışmak için eşini annesinin evine yollar. Ancak olaylar başlangıçta planladığı gibi gitmez ve çalışması ardı arkası kesilmeyen ziyaretler nedeniyle sürekli bölünür. Evine uğrayan bilim insanı arkadaşları da benzer biçimde büyük bir keşfin eşiğindeyken gizemli kişiler tarafından rahatsız edildiklerini söylerler. Birbiriyle tümüyle ilgisiz görünen bu keşifleri hangi karanlık güç engellemek istemektedir? Kitapta bilim insanlarının büyük güçler karşısındaki acizliği ve her şeye rağmen yollarında cesaretle yürümeye devam etmeleri sade bir üslup ve bolca diyalog eşliğinde aktarılıyor. Romanın havasını solumanız için bir alıntı:
Bizi neyin beklediğini kim bilebilir ki? Ne olacağını kim bilir? Belki güçlü bir şey olacak, belki adice bir şey.
Belki de ölüm gelecek, belki ölüme mahkûm edecekler. Geleceğe fazla dalmak yersiz…
Strugatstki kardeşlerin İthaki bilimkurgu klasikleri serisinde yer alan Uzayda Piknik, Kıyamete Bir Milyar Yıl, Tanrı Olmak Zor İş ve Pazartesi Cumartesi’den Başlar romanları yoğun bilimsel bilgi içermiyorlar. Yazarların, meselelerin daha çok felsefi ve insani yönüne önem vermesinden yola çıkarak bunları birer “sosyal bilimkurgu” olarak nitelemek mümkün.
Yazarların, zamanında Türkçeye kazandırılmış olmakla birlikte şu anda sadece sahaflardan temin edilebilen İktidar Mahkumları (Sarmal, 1999) ve Yokuştaki Salyangoz (İletişim, 2000) isimli kitaplarını da anmadan geçmek olmaz.
Hayat şartlarının benzerliği nedeniyle Rus edebiyatı Türkiye’de öteden beri batı edebiyatına kıyasla daha fazla ilgi görmüştür. Strugatski kardeşlerin önemli eserlerini Sovyetler Birliği zamanında vermiş olması da onları bizler açısından ilginç kılan bir diğer özellik. Rus edebiyat geleneğinden fazlasıyla yararlanan yazarların kitaplarını biraz da güçlü anlatımlarıyla bana Lev Tolstoy, Maksim Gorki gibi klasik Rus yazarlarını hatırlattıkları için beğenmiş olabilirim.
Strugatksi kardeşlerin eserlerini toplu olarak ele aldığımızda onlar hakkında ne söyleyebiliriz? Küçük kardeş Boris’in astrofizikçi olmasının kitapların havasına önemli bir etki yaptığını tahmin ediyorum. Yazarlar, evrenin büyüklüğünü ve dünyamızın bu devasa sahnede ne denli önemsiz kaldığını içselleştirmiş olmalılar. Kitaplarında bunu bizlere ürpertici bir gerginlik havası eşliğinde hissettirmelerini önemli buluyorum. Evrende olup bitenlerin saçmalığına dair derin bir içgörü ve başlarının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan bürokratik tehditler Strugastki kardeşlerin kitaplarına rengini veren önemli ögelerden. Öte yandan, yazarların yarattığı karakterlerin nihilist bir aldırmazlık hâli içinde olmadıklarını da belirtmem gerekiyor. Yüksek varlıklar tarafından umutsuz kaderlerine bırakılmış gibi hissederken bir yandan da olayların üzerine gayret ve cesaretle gitmekten geri durmuyorlar. Aynen bürokratik baskılardan korktukları hâlde bildiğini okumaktan ve kaotikliğinin farkında oldukları hâlde evreni anlamaya çalışmaktan geri durmayan Strugatski kardeşler gibi. ■
Sorry, there were no replies found.