Bir varmış bir yokmuş!
Önce annenin sesi, ninniler sonra da masallar girer hayatımıza. Gerçekte var olmayan diyarlarda geçen öyküler, çok ama çok uzakta bir ülkede, bilinmez bir zamanda… Nesilden nesile aktarılırken biraz değişir ama temelde hep aynıdır. Olağanüstü varlıklar, iyi kahramanlar, kötü büyücüler…
Peri masalları, cadı masalları, Keloğlan masalları, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Andersen masalları, Bremen mızıkacıları, prenses masalları… Bazı masalların kahramanları gibi olmak isteriz dinlerken. Sonra büyürüz, kimse bize masal anlatmaz olur, biz de dinlemeyiz belki.
Peki sence biz büyüyünce masallar nereye gider?
