Roman Kahramanları
Venedikli Köle: Orhan Pamuk’un Yazdığı Beyaz Kale
-
Venedikli Köle: Orhan Pamuk’un Yazdığı Beyaz Kale
Orhan Pamuk’un 1985 yılında yazdığı “Beyaz Kale” isimli eserinin başkahramanlarından biridir. Beyaz Kale ile birlikte yeni bir roman anlayışına yönelen Pamuk’un bu eseri, aslında bir geçiş dönemidir onun romancılığında ve açık bir biçimde kendinden önce yazılan “Sessiz Ev” ile bağlantılıdır. Nitekim Sessiz Ev’in kahramanlarından Faruk’un Gebze arşivinde yaptığı çalışmalara dayandırılır ve aynı zamanda Sessiz Ev’in karakteri Nilgün’e ithaf edilmiştir. Beyaz Kale, her ne kadar Sessiz Ev ile ilişkilendirilebilen bir roman olsa da pek çok yönden farklı bir metindir. Çünkü Doğu-Batı sorunu, kurmaca, iyi ile kötü, efendilik ile kölelik, kültürlerarası çatışma gibi sorunları içselleştiren roman bu izlekleriyle bir ayrışmayı gösterir.
Venedikli bir köle ile Osmanlı döneminde yaşayan bir din adamının yollarının kesişmesi ile başlayan Beyaz Kale, giriş ve on bir bölümden oluşan bir eserdir. Roman yayınlandıktan sonra Orhan Pamuk 1986 yılında yayınlanan yeni baskısına “Beyaz Kale Üzerine” diye bir sonsöz eklemiş ve bu bölümde kendisini yazmaya iten unsurları, yazım tekniğini, diğer eserleri ile bu eseri nasıl ilintilendirdiğini anlatmaktadır. Beyaz Kale’nin en dikkat çekici özelliklerin biri ise roman boyunca sürekli sorulan ve okurun da kendisini sorgulaması istenen “Niye benim ben?” sorusudur. Romanın bitiminde okur bu kafa karışıklarını Orhan Pamuk’un “Beyaz Kale Üzerine” yazdığı bir yazıyla gidermeye çalışır. Kurmacanın da ötesine geçerek bir üst-kurmaca metin oluşturan Pamuk bu eserinde efendi köle çatışması altında medeniyetler çatışması, doğu-batı paradoksu ile okurunun karşına çıkar.
Hoca ile Venedikli köle aslında Doğu ile Batı’yı simgelemektedir. İki farklı medeniyeti iki farklı karakter üzerinden birleştiren Pamuk bu birleşme yeri olarak ise çoğu eserinde yer verdiği ve aslında pek çok Doğu ve Batı medeniyetinin kesişim noktası olan İstanbul’u seçer. Venedikli köle, Hoca’nın aksine Batı’yı, yani moderniteyi temsil etmektedir. Yeniliklere açık, analitik düşünen, pratik çözümler üreten ve bilimselliği ön plana çıkaran bir karakter tipolojisi çizmektedir.
Köle ile Hoca’nın ilk karşılamalarında ikisi arasındaki fiziksel benzerliği fark eden Venedikli köle korkuya kapılır ve bunun sancılarını roman boyunca çekmeye devam eder.Köle ile Hocanın birbirlerini ilk gördüklerinde hissettikleri gerilim ve kapıldıkları korku geniş ölçekte düşündüğümüzde iki farklı toplumun, Doğu ile Batı, çatışmasını, daha dar ölçekte baktığımızda ise bireyin kendi içindeki ötekini görmesinden duyduğu tedirginliği temsil etmektedir. Köle ve Hoca zamanla birbirlerini tanıdıkça değişim geçirirler ve bu değişim neticesinde iki karakter iç içe geçer ve bu dönüşüm eserde çarpıcı bir şekilde işlenir. Köle ve Hoca arasındaki ilişki üzerinden okurun efendi-köle diyalektiği ve bu ilişkide görülen geçişkenlik üzerine düşünmesi sağlanır.
Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.