Tante Rosa: Kafası Dağınık Rosa

  • Tante Rosa: Kafası Dağınık Rosa

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 16:24'de 11 Temmuz 2024

    Kafası Dağınık Rosa*

    Makale Yazarı: Müge İplikçi

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisinin Nisan/Haziran 2011, 6. sayıda yayımlanmıştır.

    “Tante Rosa’yla 2008 yılında PEN Kadın Yazarlar Komitesi’nin gerçekleştirdiği bir dosya için buluştum! Yıllardan sonra. Yine büyüleyiciydi. Ardından bu yazı Filiz Aygündüz’ün desteğiyle Milliyet Sanat dergisinde yayımlandı. Şimdi bir kez daha karşınızda. Bu metinde sözcüklerle özellikle oynuyorum. Oynuyorum ki Tante Rosa bana küsmesin.
    Her şeyi birbirine karıştıran Rosa,
    Hiçbir şeyin gerçek adını öğrenemeden yaşlanan Rosa…”

    Tante Rosa her şeyi birbirine karıştıran, hiçbir şeyin gerçek adını öğrenememiş bir hayatın aktörü, bu hayatın insan belleğinden halka halka sökülüşünün adıdır. Bir tür sonun başlangıcıdır. Sadece kendisi için değil, genlerimize karılmış insanlık tertibimiz için de. Velhasıl, insanın söylem karşısında tutunamayışıdır. Başlangıç sayabileceğimiz külli bir mihenk varsa, şüphesiz.

    O zaman durup bir fasıl düşünmek gerekir başlangıç nerededir diye. Tante Rosa’nın yazıldığı zamana denk düşen hayatın karşılığı, Türkiye gibi bir ülkede, sert rüzgârların estiği bir diyarın sunabileceği vaatler olabilir başlangıç. Zor. Ruhun saz semaisinin çoktan sahneden çekildiği bir denizsiz yerküre kumsalında duygunun ya da gönlü ne çekiyorsa onu düşünmenin çuhadarlığını yapmak mümkün müdür? Mayası tutmamış bir hamura çöreotu olmak da denilebilir, bu abeceye. Başlangıç, sistem içi kılmaksa, adresi Türkiye olabilir de olmayabilir de. Her şeyin arifesi olanı, din, ırk, yer ve yurt kavramlarından bağımsız olarak söylemin buyurganlığı biçiminde düşünürsek, neden olmasın! Başlangıç varsa, tamı tamına böyledir. Her yerde mümkündür insanın mitillenmesi; cinselliğin ve politikanın dar kalıplarına göre modellenmesi. İktidarın siftahı insanın varlık tarzına ilişkin atacağı ilmiklerle güçlenir. Yalınkat bir formüldür bu: Herkes aynı olmalıdır. Ve besbelli bu alabora asırlardır hiç bitmemiştir, biteceğe de benzememektedir.

    Bilinen bir gerçektir: Başlangıç, herkes olabilme iradesi, hayat buyruğudur, Tante Rosa olmak değil. Her şeyi birbirine karıştıran, hiçbir şeyin gerçek adını öğrenemeyen Tante Rosa olur -hiç kimse, ipsiz sapsız bir hayat sabıkalısı.

    Tante Rosa bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır. İşte unutmak için, neyi unutmak, neden kaçmak için, işte bunlar hiç bilinmiyor, bunları bilmek bile bir ad değiştirmektir, bir kılık değiştirmektir, neden kaçtığını, neyi unutmak için soyunulduğunu bilmek, doğduğu anı bilmek, çıplak doğmuş olduğumuzu bilmek, çıplak öleceğimizi bilmek, hiçbir şeyi bilmemek ya da, ama hiçbir şey bilmediğini de bilmemek… Bunun için soyunmak ve suyun dibini görmek –sf 90

    Oysa Sevgi Soysal’ın sonsuza uzanan asıl mesajı nettir: Yeni olanı ararken yeninin içinde yitmenin adıdır Rosa ve bu kahramana biçilen başlangıç dediğimiz de olsa olsa çürük bir düş cehennemidir. Yazarı için Rosa’nın tutunmaya meyil edebileceği hayat nohut oda bakla sofa bir serzeniş olabilir. Pastişi de bu yüzden gani gani kullanır Soysal. Bu düş cehenneminin içinde ancak bu kadar başlangıç ve yeni olabilir. Bu da olsa olsa eprimiş bir arayışın kurtlanmış önsözü ve son sözü çoktan sarf edilmiş bir ayrıksılıktır. Kitabı has kılan en çarpıcı yandır bu. Başlangıç ya da unutmanın pek de bir önemi yoktur, bu yüzden…

    Tante Rosa’nın bir başlangıcı olduğundan kuşkuda olmamızın temel nedeni yazarının ona çok dürüst davranmış olmasıdır: Tante Rosa’nın iflah olmaz bir yanı vardır. Ne tam manasıyla küt küt delinin tekidir Rosa ne de hayatın sunabileceği doğruluk prensiplerinden nasiplenecek kadar süklüm püklüm, külkedisi biri. Kısaca o Tante Rosa’dır. Öyle doğmuş ve öyle ölecek biri.

    Sevgi Soysal’ın Tante Rosa’da bizlere sakınmadan söylediği, ne güzel söyler, hayatın temcit pilavı gibi kendini sürekli ayarladığı, güya sorguladığı ama hep sınıfta kaldığıdır; Tante Rosa’da hayat sınıfta kalır kanımca, Rosa’nın kendisi değil. Buna dair sarf ettiği bir çift yalınkat mesajı vardır Sevgi Soysal’ın. Dışlanmışlığa yönelik bir sözdür bu. Yasakların insana getirebileceği yaftanın, nihayetinde her şeyin herkesce dile getirilemediği bir söyleme dönüşmesinin içine doğmuştur Rosa. Bu açıdan, Türkiye’de ya da dünyanın başka bir yerinde doğması, “ecnebi” hayaller peşinde koşması çok da fark etmez. Herkesin her şeyi konuşamadığı bir sistem içersinde konuşulmaması gerekenin bir tabuya dönüştürülmesi, çokça ayinleştirilmesi ve meşruiyetin tam da oluşturulmuş böylesi bir sistem üzerine oturtulmasıdır terennüm edilip duran. Bu bir kodestir. Hem de ne kodes! Rosa gibi bir öznenin, diğerlerinden farklı olarak konuşmaya kalkışması, dahası bunu hayatıyla ifade etmesi, böylesi bir söylemde elbette geri tepecektir. Püskürtülür Rosa; çünkü cinsellik ve politika gibi “en koygun ormanların geçit vermez sıklığına” denk düşen bir manevra tutkunudur. Kara boşlukların arasına sızmaya çalışan bir öznedir ve bu yüzden de yasaklarla burun buruna gelecek ve bunun bedelini gerektiği biçimde ödeyecektir. Bunun için bir militan refleksine sahip olmasına da gerek yoktur. Dünyadan istediği olsa olsa bir saydamlıktır; gerçeklerin kendini net bir biçimde ifade edeceği ve ruhunu bunun sarhoşluğuna bırakabileceği bir sahicilik. Bu sahicilik özlemine yasalardan ve yasaklardan oluşmuş insanlık zırhının verdiği yanıtsa her zamanki gibi uyduruk bir şefkat ve eğreti bir doğruculuktur: “rahatla, yasaları çiğnemeden istediğin kadar özgür olabilirsin ve sakın unutma gücünün asıl karşılığı bizdedir…”

    Refleksleri yerinde bireylerin bu noktada yapması umulanı yapmaz Rosa, kendi için bir başlangıç yaratamaz; yani buyurgan, şefkatli, kapsamaya, kuşatmaya yatkın bu erk söylemi, arzusunun nesnesi yapmaz; hemen herkeste böylesi bir söylemi arzulama eğilimine yatkın biri değildir, aptal, budalanın tekidir Rosa. Başlangıcı reddeden bir kadın. Başlangıç yoksa anısı da silikleşmiş bir kadın. Silikleşmiş anılarınsa hatırlayabilme ya da hatırlatabilme iradesi yoktur.

    Çıplaktık, yürüyorduk, utanmayı öğrenmemizle unutmamız bir olmuştu, çıplaktık, yürüyorduk. Kimin sınava girdiği unutulmuştu, çıplaklık unutturucudur. Biz unutmak için, kaçmak için soyunanlardandık, kaçmak için. Oysa hatırlamak için soyunulur, hatırlamak için. Neyin olmadığını, neyin olamayacağını hatırlamak için, yeniden başlamaya gücü olmak için, seçim yapmak için, seçim yapabilecek açıklığa kavuşabilmek için. Hayır demek için, evet demek için, başkaldırmak için, yakıp yıkmak için, barış için soyunulur, soyunulur. Tante Rosa daha bir kez olsun bunlar için soyunmadı, bunlar için soyunulabildiğini düşünmedi, görmedi, bilmedi.-sf 90

    Kimilerince düzen, başarı, insanlık ve mantığın adresi olan modernitenin öteki yüzüdür Rosa. Aslında Sevgi Soysal’ın kadın kahramanlarına yaşamsal bir an ve mekân oluşturacak farklı bir tınıya sahiptir…

    Rosa’yı, Rosa’nın asıl kahramanı olan Sevgi’yi, kırık hayatlarımızdaki afyonlu gerçekle söylemek gerekirse çok özlüyoruz…

    —————–

    #sayı6 #mügeiplikçi #tanterosa #sevgisoysal

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Kafası Dağınık Rosa* Makale Yazarı: Müge İplikçi …
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi