SUAT DERVİŞ’TEN FOSFORLU CEVRİYE DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ YAZGIYI

  • SUAT DERVİŞ’TEN FOSFORLU CEVRİYE DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ YAZGIYI

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 15:10'de 11 Temmuz 2024

    SUAT DERVİŞ’TEN FOSFORLU CEVRİYE
    DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ YAZGIYI*

    Makale Yazarı: Çiğdem Ülker

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Nisan/Haziran 2014, 18. sayıda yayımlanmıştır.

    Suat Derviş’in 1940’larda yarattığı bir roman kadını “Fosforlu Cevriye.” Yazarın çizdiği kimlik, Cevriye’nin ismi ile müsemma. Aileden, eğitimden, en küçük sosyal güvenceden bile yoksun bu zavallı çaresiz genç kadın sadece bedenini satarak yaşamayı biliyor, #1940’larda #İstanbulsokaklarında zor bir hayatı sürüklemeye çalışıyor.

    O; bir #romankahramanı ama romandaki hayatı ona gerçek hayat kadar bile şans tanımıyor, bataklıktan çıkıp bir Kaldırım Serçesi olmaya şansı yetmiyor, aynı yıllarda Paris’te bir başka Cevriye’yi “#KaldırımSerçesi” olarak zirveye taşıyan, onu #EdithPiaff kılan kader; bizim buraların Cevriye’sini yok ediyor, yaşamasına izin vermiyor.

    İnsanın alnına ta ezelde yazılan #kader değiştirilebilir mi, bir fahişenin hayatı yeniden yazılabilir mi? “Belki edebiyatta bu mümkündür” diye düşünsem bile edebiyatın kuralları da hayatınki kadar ağır hatta belki de daha katı.

    Nitekim ne #AleksandraDumas, La Dame aux Camelias’nın #MargueriteGautier’sine yeni bir şans verir ne de #Puccini, #MadamButterfly’ın kaderini değiştirmesine müsaade eder. #LaurenceDurrel, #İskenderiyerli fahişe #Justin’i çok da severek anlatır, onu zenginliğin ve kurtuluşun eşiğine dek getirir ama yaşamasına izin vemez. #NamıkKemal’in #İntibah’ında İstanbullu fahişe #Mahpeyker için ölüm, zaten kaçınılmaz bir kaderdir. Bir kez günaha sapmış bir kadının yazgısını değiştirmesine edebiyat bile müsaade etmez. Onun tek kurtuluşu sadece ölümdür.

    Librettosunu kimin yazdığı pek kesin olarak bilinmeyen “Lebedinoye Ozero”nun (#KuğuGölü) Odette’inin bir kuğu olarak kalmasına ise #Çaykovski dayanamaz ve onu yeniden insan kılar ama #Odette zaten diğerlerinden farklıdır; o asil sınıftan bir soylu kadındır ve uğradığı lanet de geçici olacaktır kuşkusuz. Odette’in ta doğumunda bellidir nasıl yaşayacağı ve nasıl öleceği. Diğerleri #öteki’dir “Kamelyalı Kadın” da, Madam Butterfly da, İstanbullu Cevriye de hatta Mata Hari de ne yaparlarsa yapsınlar değiştiremezler yazgıyı. Ölmekten başka bir kurtuluş ümidi yoktur bu yitik kadınların yazgısında. Ne zekâları, ne özverileri, ne de güzellikleri yazgıyı değiştirebilir.

    Ama yaratıcıları olan yazarlar, edebiyatın bütün bu düşmüş kadınlarına son bir şans verir. Onlara son bir var olma şansını, bir insan olarak ölme hakkını, kendini –ölerek de olsa- gerçekleştirme olanağını tanırlar.

    Aşkla sınanan kadınlar

    Aşk karşısında bir sınava sokulur bu kadınlar. En üst özgürlük biçimi olan aşkla sınanırlar. Yunus Emre’nin dizelerindeki “benden içerüdeki ben’le buluşurlar, kendilerini ve kimliklerini fark ederler, genel’ in ötesindeki çok özel olan’la, içlerindeki cevherle, derinlerindeki ateşle yüz yüze gelirler, bir anlamda erdemle buluşurlar.

    Alexandre Dumas’nın Kamelyalı Kadın’ı Marguerite de, Madam Butterfly’ın Japon Geyşası Cio Cio San da, Namık Kemal’in Mahpeyker’i de aynı sınavın bilgisiz ama cesur yürekli öğrencileridir. Onlar da, Suat Derviş’in #İstanbulluCevriye’si de âşık olmaya başladıkları andan itibaren değişmeye başlarlar. Hele de #Galatakaldırımlarının “bre de mori Cevriye’si”. O artık, Melih Cevdet Anday’ın “Rahatı Kaçan Ağacı”dır.

    Suat Derviş, romanın başında Cevriye’yi tanıtmaya başlar. Zombi Recep’in Belanın Gözü Sabri’nin, Gidinin Halil’in Madrabaz Nuri’nin, Torpil Şeref’in arasında yaşayan, Barba’nın barında içen, Mavro’nun kahvesinde dinlenen evsiz bir sokak kızı. Kayıklarda uyur, sık sık karakola düşer ve dayak yer. Takma adı “Fosforlu”dur. Yazar saçlarının parlaklığına binaen ‘öyledir’ dese de aslında Cevriye; ışıklı, pırıltılı, çekici bir kadındır. Dikkat çekicidir, albenilidir, şarkı söyler, çok iyi dans eder, bir dil cambazıdır, esprilidir… Ama kurbandır, hakarete uğrayanların soyundandır, itilmiştir, yitiktir, mahzundur, mağluptur.

    Gelgelelim Cevriye âşık olmayı bilenlerin hamuruyla karılmıştır. Âşık olmayı göze alabilecek cesarete sahiptir Bir başka insan tekini kendini hiçe sayarak ve her türlü bencilliğin ötesine geçerek sevebilenlerin soyundandır. Yazar Suat Derviş de (aslında Cevriye benim dediği) kahramanının karşısına onu kendi gerçeğiyle yüzleştirecek olan bu aşkı çıkaracaktır.

    Roman boyunca adını öğrenemediğimiz “adam” ve ona duyduğu aşk, Cevriye’yi kendisinin de tanımadığı bir başka kadına dönüştürecektir.

    Değil mi ki “adam” ona sen değil “siz” diye hitap etmiş; kadınlığını ve düşmüşlüğünü görmezden gelmiş, ona eşit olduklarını ve değer verdiğini hissettirmiştir, Cevriye’nin içine bir ışık tutulmuştur. Orada başka biri için acı duyabilen, hayatını bir sevgi için adayabilen, sevgilinin gözünde kendi saygın hayalini görebilmek isteyen bir kadın vardır artık. Hangi sosyal sınıftan, hangi yaştan hangi dil ve dinden olursanız olun aşk herkeste aynı etkiyi yapar. Daha iyi biri olmak ve sevgiliye layık olmak ihtiyacı, onun tarafından beğenilmek ve takdir edilmek, onay görmek arzusu.

    Galata’nın ünlü fahişesi Cevriye de yaşar bu süreci. Utanmayı öğrenir, susmayı ve sabretmeyi öğrenir. Aşkla yeniden çizilen yolu kahırla yürümeyi öğrenir. Bileklerine yaptırdığı #kelepçedövmesi içindeki acının, karşılıksız sevgisinin dünyaya ilanıdır. Ve bu aşk, artık onun hem özgürlüğüdür hem esareti. Nazım’ın lirik şiiri tam da burada gelir: “Sen esirliğim sen hürriyetimsin / Sen çıplak bir yaz gecesi yanan etimsin / Sen ela gözlerinde yeşil hareler / Sen büyük, güzel ve muzaffer / Sen ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin / Sen memleketimsin.”

    Romanın sonunda Cevriye artık başka bir kaderin muzaffer yolcusudur.

    Toplumun çöplüğünde sürünen, herkes tarafından kullanılan, yaşaması kimse için bir şey ifade etmeyen küçük fahişe, ruhunu ve bedenini bir başka yere taşımayı becermiştir. Ölerek de olsa.

    Sevdiği adamı polisten ve hapisten kurtaracağını düşünerek ona ait belgelerle birlikte denize atar kendini. Peşindeki onlarca polis, sadece uzaktan seyredebilirler Cevriye’yi. Dokunulamayacak, tokatlanamayacak, tekmelenemeyecek bir yerde denizin ortasında tek başınadır. Cevriye, kendisi için asla aşağılanamayacak bir son biçerek, ölümü eliyle seçerek kendini gerçekler. O, artık bedeninin ölümüyle birlikte yok olan bir sokak kızı değildir; sevdiği için her şeyi göze alabilen bir âşık kadındır, romanda da olsa hayatı ve kadari aşmayı başarmış bir kahramandır.

    Küçük #sokakkızı artık sadece Suad Derviş’in roman karakteri değil en az elli yıldır dinlediğimiz dramatik baladın da kahramanıdır. Müzisyen #ZekiDuygulu’nun ağır, ezici ve bıçkın edayla bestelediği şiir, hepimizin bildiği o ezgidir:

    “Denizlerin kumuyum / balıkların puluyum / Aç koynuınu Cevriyem / Ben de Allah kuluyum./ Gözlerinden bellidir Cevriye /Sende kara sevda var”

     

    #SuatDerviş #FosforluCevriye #romankadını #çaresizgençkadın #edebiyatındüşmüşkadınları #aşklasınanankadınlar #ZombiRecep #GidininHalil #BelanınGözüSabri #MadrabazNuri #TorpilŞeref #denizlerinkumuyum #balıklarınpuluyum #bendeAllahkuluyum #gözlerindenbellidirCevriye #sendekarasevdavar

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
SUAT DERVİŞ’TEN FOSFORLU CEVRİYE DEĞİŞTİRMEK MÜMK…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi