Seymour Glass: ÖTE-DÜNYA KARDEŞLERİM

  • Seymour Glass: ÖTE-DÜNYA KARDEŞLERİM

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 15:16'de 11 Temmuz 2024

    ÖTE-DÜNYA KARDEŞLERİM*

    Makale Yazarı: Sevin Okyay

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ocak/Mart 2010, 1. sayıda yayımlanmıştır.

    Glass Çocukları, unutulmaz bir ailedir. Hele onlarla nispeten genç yaşta karşılaştıysanız… Hepsi, ancak ille de trajik bir intiharla hayatını noktalayan #Seymour, her daim hayatıma dahil olacak.

    #Salinger’ın günümüz gençlerine erişme durumu nedir, bilmiyorum ama bana yakın yaşta olanları fena halde etkilemişti. Her şey Holden Caulfield’le başladı, tabii. Sanırım The Catcher in the Rye’ı Ankara’da Tarhan Kitabevi’nden almıştım. Kendim iyi bir öğrenci sayılsam da, #Holden’a hayran kaldım, uyumsuzluğu bütün uyumlarımı sildi attı, bir anlamda beni aydınlattı. Onun için hayli üzülmüş olsam gerek. Kardeşi #Pheobe’yle bir ağbi olarak ilişkisi de hoşuma gitmişti. Sinir krizi geçirmesi de, ama en çok küfürleri. Holden’ı kendime örnek edinsem diye ciddi ciddi düşündüm düşünmesine ama, sanırım sonradan tırstım. Annem otoriter bir kadındı.

    Salinger’ı hayatımın kopmaz bir parçası haline getirenler ise, Glass Çocukları’dır. Unutulmaz bir ailedirler. #Budd’la yakın bir ilişkimiz vardır, #Franny ve #Zoey de, kitapları münasebetiyle pek hatırdan çıkmaz ama bu ailenin en zeki, sahiden trajik ve akıldan çıkmaz üyesi, en büyük ağabeydir, yani Seymour Glass. Ne mutlu ki, sonunda Seymour: An Introduction’ı Türkçe’ye çevirmek de bana nasip olmuştu. Doğrusu, dili Salinger’a göre bile zordur, hatta canım editörüm #BirhanKeskin, beni çevirinin kanırttığı konusunda uyarmıştı ama, yapacak da bir şey yoktu. Orijinali da kanırtıyordu çünkü, hem de nasıl.

    Glass ailesi, Catcher in the Rye / Çavdar Tarlasında Çocuklar ve #ÖmerMadra’nın Türkçeleştirdiği Franny and Zooey dışında, kısalı uzunlu hikâyelerle hayatımıza girmiştir. Bunlardan Raise High the Roof Beam, Carpenters /Yükseltin Tavan Kirişini, Ustalar ile redaksiyonunu #MinaUrgan hocamızın yaptığı Nine Stories/ Dokuz Öykü’yü, iki yıl önce genç yaşta kaybettiğimiz, sırılsıklam Salinger hayranı #CoşkunYerli çevirmişti. Bu vesileyle, Catcher in the Rye / Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı da Türkçeye çevirmiş olan Coşkun’a bir selam yollayalım (hepsi YKY’den). Bir selam da, kitabın Can Yayınları’ndan çıkan ilk çevirisini #Gönülçelen adıyla yapmış ve gene aramızda olmayan #AdnanBenk’e…

    Ailemize gelince, ne yazık ki ağabey Seymour, Dokuz Öykü ’deki A Perfect Day for Bananafish/ Muzbalığı İçin Harika Bir Gün’de, Florida’da ikinci balayında intihar edecektir. Ya da etmiştir. Hangi sırayla okuduğunuza bağlı. Ama bu hikâye, edebiyat dünyasının dikkatini, yazarı Jerome David Salinger üzerine çekmişti. Seymour’la ilk karşılaşmamızdır. Bana sanki Salinger onun yokluğuna dayanamamış ve hep geri getirmiş gibi gelir. En sonunda da Seymour’un çocukluğuna dönmüştü. Uyandırdığı ilgiye gelince, umurunda olmayabilir diye düşünüyorum. Çünkü yıllar yılı tek bir resmine bakabildiğimiz için bile Tanrı’ya şükrettiğimiz Salinger’ın kendi de karakterleri kadar cinstir, başka insanları pek adamdan saymaz. Ancak bu hikâyenin, onun edebiyat dünyasındaki durumunu değiştirdiğinden yana kuşku yok.

    #GlassAilesi fertlerinin tıpkı yazarları gibi cins olduğundan yana da hiç şüphe yok. Emekliye ayrılmış iki vodvil sanatçısının, Yahudi #Les ile İrlandalı #Bessie Glass’ın yedi çocuğu, her şeyden önce çok zeki çocuklardır, hatta vaktiyle büyümüş de küçülmüş çocuklar. Gerçek bir yarışma programını örnek alan It’s a Wise Child diye kurmaca bir radyo yarışmasına katılmışlardır. Bu program sayesinde yedisi de üniversiteye gidebilmiştir. 1927 ile 1943 arasındaki programlarda Glass çocuklarından hiç değilse biri yer almıştır. #YükseltinTavanKirişiniUstalar ’da, her çocuğun programda takma bir adla yer aldığından söz edilir. Bu kervan, doğal olarak, Seymour ve Buddy’le başlamıştı.

    #WebbGallagher “Buddy” Glass, kendimi en yakın hissettiğim Glass fertlerinden biri. “Yükseltin Tavan Kirişini, Ustalar” ile “Seymour: Bir Giriş”in kahramanıdır. 1955 ve 1957 yıllarında The New Yorker’da yayımlanmış iki hikâyeden oluşan “Franny ve Zooey”in ikinci hikâyesinin başında, kendini anlatıcı olarak takdim eder. “Dokuz Öykü” de toplanmış hikâyelerden ( pardon, ama ben çevirsem “Dokuz Hikâye” olurdu da, elim kaçıyor) en az ikisinin de ‘gizli anlatıcı’sı olduğu söylenir: “Muzbalığı İçin Harika Bir Gün” ile “Teddy”. #Buddy, New York eyaletinin kuzeyinde yaşar, hanımlara mahsus bir üniversitede ders verir. Seymour’la aralarında sadece iki yaş vardır, birbirlerine çok yakındırlar. Yani, Seymour 1948’de intihar edene kadar. Buddy, hikâyelerin çoğunu onu anmak için anlatır. Tevellüt, 1919. Dolayısıyla, Seymour Glass da 1917 doğumlu oluyor.

    Diğer kardeşlerden evli, üç çocuk anası Boo Boo’ya, ya da ikizlere pek yakınlık duymuyorum. Oysa, yanlış hatırlamıyorsam #BooBoo da zaman zaman hayli matrak olabiliyordu. Down at the Dinghy / #Teknede’nin kahramanı odur, oğlu #Lionel’le birlikte. “Yükseltin Tavan Kirişini, Ustalar” ile en son keşfettiğimiz, gözümüzün nuru “Hapworth 16, 1924”te de sık sık bahsi geçer.

    İkizlerden #Walt, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, işgal altındaki Japonya’da bir kazada ölmüş (fırın patlamış), #Waker de bir #Katolikkeşiş olmuş. 1923 doğumlu Walt belki de en gamsız olanlarıdır. En azından, Franny and Zooey’de böyle diyor. Buddy onun ölümünden söz etmek istemese de, kız arkadaşı Walt’ı Uncle Wiggily in Connecticut / Sarsak Dayı Connecticut’ta’ da anlatır. #Eloise, onu kaybettikten sonra Lew ile mutsuz bir evlilik yapmıştır. Okuldan arkadaşı Mary Jane ziyaretine geldiğinde, ona Walt’tan söz eder. Neşeli, komik bir çocukmuş, tatlıymış. Ama öyle fazla tatlı tatlılardan değil. Bir keresinde, otobüse yetişmek için koşarlarken Eloise bileğini burkunca, “Zavallı sarsak dayı,” demiş bileğine. Eloise belli ki onu hiç unutmamış. Waker hakkında ise çok az şey bilinir, onun için yazılmış hikâye yoktur. İnsan ister istemez üzülüyor. Sen hem ikizini yitir, hem de hakkında hikâye yazılmasın. Aile hikâyelerinde adı geçer ama. Savaşta vicdani redciymiş, ikizinden on iki dakika sonra doğmuş.

    Franny, yani Frances ile Zooey ya da Zachary Martin’e, Ömer’in çocukları gözüyle baksam da, onları severim. #Zooey’in 1930 doğumlu olması gerekiyor, çünkü 1955 Kasım’ının uzun bir haftasonunda Franny ve Zooey’de aşağı yukarı 25 yaşında. Franny’den beş yaş büyük, aktör ve Buddy’ye göre, Glass çocuklarının içinde en yakışıklısı, en çekicisi. Boo Boo onu “Monte Carlo’daki rulet masasında kollarınızda ölen mavi gözlü Yahudi-İrlandalı Mohikan iz sürücü” diye tasvir ediyor. Çok zeki, “cool”, mistisizmden uzak duruyor, gözlerine bakmak bir mesele, kendi ifadesiyle insanlardan pek hazetmiyor (ki, anlaşılabilir). Franny de bir #aktris, kitapta aynı zamanda üniversite öğrencisi ve The Way of a Pilgrim adlı kitabı okuyor. “It’s a Wise Child”a katılmanın diğer çocuklar üzerindeki etkisi (böyle bir etki varsa eğer) onda hayli zayıf, çünkü en az katılan o.

    Peki, bu ikisi, özellikle Zooey niye sinirime dokunuyor? Bana sanki Salinger ona gözden geçirilmiş ikinci baskı muamelesi ediyormuş gibi geldiğinden, belki de. Ama belki Zooey’in biraz gıcık olmasını tercih etmiştir. “Biraz” diyorum, çünkü ötekilere gıcık olmak aklımdan geçmedi hiç. Pek adam hesabına (kasıtsız bir kelime oyunu) almadığım Boo’ya ve kitap ömürleri kısa süren ikizlere bile. Öyleyse nedir? Ben Zooey’in Seymour ile Buddy’ye tepki göstermesine, kendini onlardan bir anlamda üstün bulmasına karşı hep onların tarafını tuttum da ondan sinirleniyorum. Aslında “Glass Çocukları” haddinden fazla geniş kapsamlı bir seçim oldu sanırım. Benim derdim, Seymour ve ondan bir kademe aşağıda tuttuğum Buddy’le. Gene de, ailelerini tanımadan onları değerlendirmek mümkün değil.

    Madem itirafta bulundum, Buddy’den de biraz bahsettim, yazının kapanışını favori kahramanım Seymour’la yapayım. Hepsi, hatta çevirdiğim Seymour: Bir Giriş bile bir yana, beni esas olarak mahveden “Hapworth 16, 1924” olmuştur. Burada Buddy’le ikisi bir kampta; #HapworthGölü’ndeki Simon Hapworth kampı. Hikâye/ mektubun adından da anlaşılacağı gibi, 1924 yılındayız, Seymour yedi yaşında. Eğer bu yaşta bir çocuğun 20 bin kelimelik bir mektup yazamayacağını ve böyle cümleler kuramayacağını düşünüyorsanız, sizi bir kez daha Glass Çocukları ve Seymour Glass gerçeğine davet edeceğim. Seymour 16’sında üniversiteye gitti, 20’sinde orada ders vermeye başladı, eh, 31 yaşında da intihar etti tabii. Onun 1942’de Muriel’le evlenmesini (düğüne gelmese de) Yükseltin Tavan Kirişini, Ustalar ’da okuduk, sonra da 1948’de, ikinci balayında, karısı yanında yatmış uyurken intihar etti. Franny and Zooey ’de de bahsi geçer.

    Ama, dediğim gibi, beni asıl etkileyen onun yedi yaşındaki mektubudur. Bazı eleştirmenler, “Hapworth 16, 1924”e, sırf Salinger imzalı olduğu için beğenilmiş bir hikâye gözüyle bakar ama, bence bu hikâyenin tek marifeti kitap haline gelmemiş olması değil. İlk ve son kez 19 Haziran 1965’te, bütün hikâyeleri gibi ilk kez The New Yorker ’da yayımlanmıştı. Zaten #NewHampshire’daki evine çekilmiş olan Salinger, bundan sonra hiçbir şey basmadı, yayımlamadı. 1996’da Orchises Press adlı küçük yayınevi, Hapworth ’u yeniden yayımlayacağını duyurdu ama kitaplar dağıtılmadan hemen önce Salinger fikir değiştirdi, Orchises da kitapları geri çekti. Üstadın 90’ıncı yaş günü olan 1 Ocak 2009’da yayımlanacaktı sözde, o da fos çıktı. Gerçi dört yıl önce “The Complete New Yorker on DVD” çıkınca, daha kolay elde edilir oldu ama, Hapworth 16, 1924 benim için hep on yıl kadar önce eski evimde elime geçen (YKY yollamıştı herhalde) fotokopi sayfaları olarak kalacak. Duyduğum heyecanı o evle, salonun ışığıyla, pencerelerin görüntüsüyle ve çalışma masasıyla hatırlayacağım. Bir solukta daldığım Seymour dünyasından, hikâyeyi bitirerek çıkıp da kafamı kaldırınca, o ışığı, o pencereleri gördüğüm için herhalde.

    Budur yani, esas adamımız Seymour’dur. Kampından mektup yazmış, evden kitap istiyor. Şimdi internette bulup yeniden okudum da, yedi yaşında böyle olan bir çocukla hiçbir genç dahi başa çıkamaz, zinhar ondan üstün olamaz. Bu kişi, gözden geçirilmiş bilmem kaçıncı baskı Zooey Glass bile olsa…

     

    #SevinOkyay #Glassçocukları #HoldenCaulfield #TheCatcherintheRye #unutulmazaile #SeymourAnIntroduction #ÇavdarTarlasındaÇocuklar #MuzbalığıİçinHarikaBirGün #radyoyarışması #ItsaWiseChild #SarsakDayıConnecticut #YahudiİrlandalıMohikanizsürücü #sayı1

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
ÖTE-DÜNYA KARDEŞLERİM* Makale Yazarı: Sevin Okyay…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi