Müzisyen Kahramanların Romanı Çingene

  • Müzisyen Kahramanların Romanı Çingene

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 15:40'de 11 Temmuz 2024

    #Müzisyen Kahramanların Romanı #Çingene*

    Makale Yazarı: Bilgin Güngör

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ocak / Mart 2018, 33. sayıda yayımlanmıştır.

    #Tanzimat döneminin düaliteye maruz kalmış edebi anlayışının, #JacquesRanciere’nin deyiminden hareketle ifade edersek “edebî rejimi”nin (1) büyük anlatıcısı #AhmetMidhatEfendi’nin araştırmacılar nezdinde atıl kalmış romanlarından birisidir Çingene. Letâif-i Rivâyât adıyla topladığı anlatıları arasında bulunan ve #1887 senesinde yayımlanan bu romanda (2) , ezelden beri #ötekileşmiş/#ötekileştirilmiş bir etnik grup olan Rumenlerin maişeti, #menşei ve içerisinde bulunduğu toplum nezdindeki algısı üzerine Midhat Efendi’nin yer yer bilgilendirici söylemde yer yer de –yazıldığı devrin kondisyonunu göz önüne aldığımızda- cesur çıkışlarda bulunduğunu ve tüm bunları bir #aşköyküsü temelinde somutlaştırdığını söyleyebiliriz. Ancak bununla birlikte söz konusu romanın, gerek karakter düzlemi gerekse de tematik düzlem açısından #müzik ve ilgili olguların en yoğun olduğu Tanzimat anlatılarının başında geldiğini söyleyebilmemiz de mümkün.

    Müzisyen Kahramanların Romanı

    Tanzimat dönemi anlatılarından oldukça farklı olarak Çingene romanının kahramanlarının hemen hemen yarısından fazlası müzisyen kimliğine sahiptir. Bu nedenle söz konusu romanı bir bakıma “#müzisyenkahramanlarınromanı” şeklinde tavsif etmek, herhalde, yadırganacak bir durum olmaz. Fakat romandaki müzisyenlik, bir istisnayla birlikte, kahramanların asal kimliği olmaktan daha doğrusu esas mesleğini imlemekten çok bir nevi #hobi şeklinde belirir; bu nedenden ötürü de “profesyonel müzisyen”lik olarak görülemez. Romanın başkahramanı #ŞemsHikmetBey, bir kalemde memur olarak istihdam olmakla birlikte #piyano ve #kanun çalar; onun arkadaşı #SehiBey, devrin ünlü bir şairidir ve zaman zaman #keman ile hemhâldir; Şems Hikmet Bey’in kardeşi #FatmaMünevverHanım piyanoda maharetli bir ev kadınıdır; Şems Hikmet Bey’le “imkânsız aşk” yaşayan #Ziba başta olmak üzere diğer #Rumen kadınlar da para kazanmak adına zaman zaman seslerini konuşturan kimselerdir. Gerek Şems Hikmet Bey gerek Sehi Bey gerekse de Fatma Münevver Hanım’ın hocası olan #DavutBey ise hemen hemen bütün Doğu ve Batı çalgılarına ve nazariyatına hâkim olmakla birlikte romanda asal kimliği müzisyenlik olan tek kahramandır.

    Bu noktada eklemek gerekir ki Çingene romanının, Tanzimat döneminin diğer anlatılarıyla aynı “makus talihi” yaşadığı da ortadadır; bu romanda, karakter özellikleri öne çıkan kahraman sayısı sınırlıdır. Şems Hikmet Bey, sevgilisi Ziba ve Davut Bey dışında kahramanların karakter özellikleri hemen hemen birkaç fiziki tasvirle geçiştirilir. İşte romandaki bu #sığkarakterizasyonu müzisyenlik ile olan münasebet bağlamında düşündüğümüzde daha vahim bir sonuçla karşılaşırız: Kahramanlarının hemen hemen yarısından fazlasının müzisyen kimliğe sahip olduğu bu romanda, karakterizasyon açısından müzisyenlik kimliğinin görece net bir şekilde belirlendiği tek isim Davut Bey’dir. Bu belirlenim de Davut Bey’in mükemmellik derecesindeki müzisyenliğine yapılan birkaç vurgu şeklinde zuhur eder:

    “Davut Bey, Enderun-u Hümayun’dan çıkma olup, musiki dağarcığı hazır yapılmış bir şarkıyı okuyup çalmaktan ibaret değil, verilen güfteye, iki saatte yeni bir beste uydurmak derecesindedir. Güzel ney üfler. Âlâ keman çalar. Piyanoda dahi güdük değildir. Hele bizim musiki ustalarının çoğuna muhalif olmak üzere mükemmel nota bilir.” (s.12)

    “Dört odalı haneciğinin en küçüğünü kendisine müzika odası yapmak ile Davut Bey, bu odacığı her çeşit sazlardan birer tanesi ile döşemiş idi ki elbette piyano, sazların şehinşahı olmak azametini muhafaza eylemekte ve türlü türlü notlar dahi piyanonun yanında bir kütüphane oluşturmaktadır.”(s.40)

    Şüphesiz romanda karakterlere ve karakterlerin müzisyenliğine yönelik kısa tasvirlerde bulunulmasında, devrin henüz doğum aşamasındaki Batılı anlatı anlayışındaki sığlık ile birlikte Midhat Efendi’nin romanın temel problematiğini (Umberto Eco’nun deyişiyle yaratıcı imgesini (3) Rumenler ve Rumenlik etrafında zuhur ettirmeye çalışmasının da rolü olduğu düşünülebilir. Hatta denilebilir ki roman kahramanlarının müzisyenliği de söz konusu problematiği ele almak için yazar tarafından bir araç olarak kullanılmış gibidir; nitekim aristokrat bir kalem efendisi Şems Hikmet’in genç “bir #Çingenekızı”na (Ziba) gönül verip de onu yetiştirmeye çalışması etrafında anlatısal boyut kazanan romanda, bu iki zıt karaktere/etnik kimliğe sahip kahramanı yan yana getirebilecek tek ortak unsur müzisyenlikten başka ne olabilir ki? Davut Bey’in “bilhassa Çingenelerin müzikaya kabiliyetleri pek büyük oluyor” (s.42) sözü, romanın bu bağlamdaki esrarını aydınlığa çıkarmaz mı?

    #Arzulayan ve #Arzulanan Etrafında Müzik

    Müzisyenlik, Çingene romanının kahramanlarında stabil bir durum değildir yalnızca; yukarıda da belirttiğimiz gibi, söz konusu kahramanların birbiriyle olan münasebetini kurgulama hususunda devindirici bir araç olarak da görülebilir. Özellikle de Şems Hikmet Bey ile Ziba arasındaki aşk münasebeti, en azından başlangıç aşamasında müzisyenlik üzerinden kurgulanır. Bu durumu açıklamak için #RenéGirard’ın meşhur “#üçgenarzumodeli”ni baz almamız faydalı olabilir.

    Bilindiği gibi “üçgen arzu modeli”, arzunun zuhur edişindeki üç sacayağını tasvirle somutlaşır. Bu sacayağının ilki arzu nesnesidir; bu nesnenin tam karşısında ise ikinci sacayağı olan #arzulayanözne yer alır. Fakat arzulanan ile arzulanan arasında, zaman zaman bir aracı zaman zaman ise engelleyici bir nitelik arz eden unsur daha yer alır ki bu da üçüncü sacayağı olan dolayımlayıcıdır. (4) Girard, bu şekildeki üçgen arzu modelinin bazen reel hayattaki gibi bazen ise dolayımlayıcısını kaybederek adeta düz bir şekil hâlinde edebî metinlere dâhil olduğunu belirtir ve bu açıdan ilk tür edebi metinleri romansal yapıt; ikinci tür edebi metinleri ise romantik yapıt olarak adlandırır.(5)

    Bu açıklamalar ışığında Şems Hikmet Bey ile Ziba arasındaki ilişkiyi değerlendirdiğimizde, ilk kahramanı arzulayan özne, ikinci kahramanı da #arzulanannesne olarak konumlandırabiliriz. Ancak bu ikisi arasında münasebeti sağlayan, bir başka ifadeyle nesne ile özne arasında dolayımlayıcı konumunda bulunan bir unsur var ise bunun müzisyenlik olduğunu düşünebiliriz. Dolayısıyla bu açıdan Çingene romanı, #romansalyapıt çerçevesinde değerlendirilebilir. Şems Hikmet Bey’in ilk kez arkadaşları ve hocası Davut Bey ile #Kâğıthane’de meşk yaparken karşılaştığı Ziba, güzelliğinin yanında sesiyle de, hâsılı bir bakıma müzisyenliğiyle de dikkat çeker. Ziba’nın bu meşk sırasında hem Şems Hikmet Bey hem de diğerleri üzerindeki etkisini yazarın özellikle de ses üzerinden tasvir etmesi bu bağlamda önemlidir:

    “Ya sesi ne kadar güzel! Kızlarda ses her ne kadar doğası gereği dik olursa da bu kadar tiz ses olur olmaz kızlarda dahi bulunamaz. Hem tiz hem de etkileyici. (…)

    Bununla birlikte, kızı da sesini de herkes beğendi. Hatta kızın ettiği arsızlıklar bile beğeni bularak, gerek kendisine gerek arkadaşlarına her istedikleri şeylerden verildiği gibi bir Çingenelik de bu yolda edilmiş olsun diye, kimi şeyleri koyunlarına ceplerine koyup saklamalarına da ses çıkarılmadı.” (s.19)

    Elbette müzisyenliğin #kahramanlararası münasebet için bir araç görevinde bulunması salt Şems Hikmet Bey ile Ziba arasında değil, bu kahramanlarla diğer kahramanlar arasında da kısmen söz konusudur. Sözgelimi Şems Hikmet Bey, dostları ve hocası Davut Bey ile zaman zaman Kağıthane’de meşk yaparlar. Davut Bey’in Ziba’yı müzikal yönden eğitmeye çalışması da yine müzisyenliğin romanın kurgusunda #karakterlerarası münasebetteki aracılığına bir başka örnektir. Bu örnekler şüphesiz çoğaltılabilir; fakat belirtmek gerekir ki romanda müzisyenliğin bir aracı konumunda bulunuşu, Şems Hikmet Bey ile Ziba arasında var olan ve yukarıda üçgen arzu modeli ışığında çözümlediğimiz aşk münasebeti dışında pek de belirgin değildir.

    Karakterizasyon ve tema açısından müzisyenliğin net bir şekilde belirdiği Çingene romanı, yukarıda da ele aldığımız özellikleriyle birlikte şüphesiz Türk edebiyatında müzisyenlik ile ilgili yapılacak bir soy kütük çalışmasında önemli bir yeri teşkil edecektir. Her ne kadar temel problematiğine yardımcı bir konumda bulunsa ve karakterizasyon bağlamında incelikli bir işlenişe sahip olmasa da müzisyenliğin, Çingene romanının ana kurgusal unsurlarından birini teşkil ettiği su götürmez.

    (1) Fransız düşünür Jacques Ranciere, estetik’i sanat rejimi olarak düşünür. Ona göre siyasi rejimler gibi sanat rejimleri de belli dönemlerde belli noktaları (epistemeleri) öne çıkarır; belli noktaları ise geri planda tutar. İşte Ranciere’nin söz konusu sanat rejimi kavramının biraz daha dar plandaki, edebiyat planındaki durumunu edebi rejim olarak adlandırdık.
    (2) Ahmet Mithat Efendi, Çingene, Sel Yayıncılık, İstanbul 2012. Yazıda ilgili kitaptan alıntılar sadece sayfa numarası gösterilerek yapılacaktır.
    (3) Umberto Eco, Genç Bir Romancının İtirafları, Çev. İlknur Demirci, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul 2014, s. 32.
    (4) René Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki, Çev. Arzu Etensel İldem, Metis Yayınları, İstanbul 2013, s.23-24.
    (5) Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki, s. 34

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
#Müzisyen Kahramanların Romanı #Çingene* Makale Y…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi