Mösyö Salomon: Tekinsiz Kentte, Avunamayan Bir Piyanist: Mr. Ryder

  • Mösyö Salomon: Tekinsiz Kentte, Avunamayan Bir Piyanist: Mr. Ryder

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 13:40'de 11 Temmuz 2024

    Tekinsiz Kentte, Avunamayan Bir Piyanist: Mr. Ryder*

    Makale Yazarı: Rüveyda Gürcan

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisinin (Ocak/Mart 2017)  29. sayısında yayımlanmıştır.

    Romain Gary’in Emile Ajar takma adıyla kaleme aldığı son romanı “Kral Salomon’un Bunalımı” ya da orjinal adıyla “L’Angoisse du roi Salomon”, Fransız edebiyatının okuru diğerkâmlık (özgecilik)(1) teması üzerine düşünmeye sevk eden dikkat çekici eserlerinden biridir. Gary’in kendine has “dalgacı/alaycı” üslubu ve naif anlatımıyla şenlenen yapıt aynı zamanda umuda dair, ne olursa olsun enseyi karartmamaya dair, bir manifestodur. Dünyanın şiddeti karşısında umudu yitirmemektir esas olan; zira, “Her şeyini yitirebilir insan, iki kolunu, iki bacağını, gözlerini, dilini, her şeyini; ama umudunu yitirmemişse, hiçbir şeyini yitirmemiş demektir, sürdürebilir.” (s.73)

    Yazarın Emile Ajar takma adıyla yayımlanan diğer yapıtlarında olduğu gibi(2) , bu romanında da, kahramanlar toplumun dışladığı marjinal kişilerdir. Romana ismini veren Mösyö Salomon, Yahudi; âşık olduğu kadın Matmazel Cora ise, şöhretini ve çekiciliğini kaybetmiş eski bir şarkıcıdır. Yan karakterlerden Tong, Tayland sınırından yararlanarak kaçmayı başarmış bir Kamboçyalıdır; Yoko, Paris’te masörlük eğitimini tamamladıktan sonra memleketi Fildişi Kıyısı’na dönecektir. Kısacası, Gary’nin romanında, toplumun çeperinde yaşayan Yahudiler, yaşlılar ve yabancılar, merkezî bir konumdadır.

    Paris’te taksi şoförlüğü yaparken “S.O.S. gönüllüler”e katılması için Mösyö Salomon tarafından teşvik edilen Jeannot ise, romanın anlatıcısıdır. “S.O.S. gönüllüler”, eski bir tekstil zengini, kendi deyişiyle “pantolon kralı” olan 84 yaşındaki Salomon Rubinstein tarafından kurulmuş, gönüllülük esasına göre faaliyet yürüten bir yardım merkezidir. Gönüllüler, Haussmann Bulvarı’ndaki Kral Salomon’un dairesinde, umutsuz, dertli insanların telefonlarını yanıtlamaktadırlar. “Bir ikisi her zaman sürekli nöbet tutar, çünkü ruhsal yıkım durumunda çağrına yanıt verilmemesinden ya da telefonun meşgul çalmasından daha kötü bir şey yoktur.” (s.12) Bir S.O.S. gönüllüsünün yapabileceği şeylerin en iyisi, insanların düş kurmasına yardımcı olmaktır. Kimsesiz yaşlılar düzenli aralıklarla ziyaret edilir; arzular not alınır; hatta, tek isteği yazdığı otobiyografiyi yayınlatmak olan ihtiyar Mösyö Geoffroy de Saint-Ardalousier için Paris’in büyük kitapçılarından birinde bir imza günü bile düzenlenir!

    “Mösyö Salomon’un unutuşa, unutulmuşlara, yaşamış, sevmiş ve iz bırakmadan geçip gitmiş olanlara, bir zamanlar birileri olup da sonra hiçliğe ve toza dönüşmüş olanlara hiç dayanamadığını bilmiyordum henüz” (s.20) der Jeannot. Gerçekten de Mösyö Salomon’un, yaşamın geçiciliğiyle, geçip giden zamanla, ve zamanın geçip giderken insana ettiği şeylerle başı derttedir. “Evet, ünlü kişileri herkes anımsar da hiçbir şey olamamış, ama sevmiş, umut etmiş, acı çekmiş kişilere kimsecikler aldırmaz.” (s.22) diye sızlanır…

    Nitekim, “insan bir hiç için yanmışsa, sönmek daha acıklı olur.” (s.276) Mösyö Salomon, bir hiç için yanmayı göze alanların kralıdır. Sultan Süleyman’dır, Binbir Gece Masallarındaki Harun Reşid’dir… Diğerkâmdır. Paul Valéry’in “Yaşamaya bakın, beni dinlerseniz, yarını beklemeyin! Bugünden toplayın bugünden, yaşamın güllerini…” dizeleri Mösyö Salomon’un dudaklarında tekrar hayat bulur: “Yalnız ölüm bizleri toplamaz ya Jeannot, biz de gülleri toplarız…” (s.176)

    Lepelletier adındaki bir gönüllü, santralde, Jeannot ile ilk kez karşılaştığında yaptıkları işten bahsederken, sadece Mösyö Salomon’un değil, günümüz insanının bunalımlarını da anlatır sanki:

    “Eskiden kendimizi bilmeyebilirdik. Kuruntularımızı sürdürebilirdik. Bugün, iletişim araçları, özellikle de televizyon nedeniyle, dünya son derece görüngen oldu. Yeni çağların en büyük devrimi, dünyanın bu beklenmedik, bu kör edici görüngenliği… Şu son otuz yıl içinde, binlerce yıl süresince öğrendiklerimizden çok daha fazlasını öğrendik kendi hakkımızda. Bu da insanı allak bullak edecek bir şey. Tiksinti. Güçsüzlük. Yadsıma. Bunalım. Öfke. Kendi gözlerimize görünür olduk, amansızca. Birdenbire yakamızdan tutup ışığın altına getirdiler bizi, şaka değil. Benim korktuğum şu ki, bir duyarsızlaştırma süreci bu. Faşizm her zaman bir duyarsızlaştırma süreci olmuştur.” (s.13-14)

    Ama elbette, tarih de insanın peşini bırakmaz. Mösyö Salomon, İkinci Dünya Savaşında faşizmin pençesinden kurtulmuş bir Yahudi olarak -ki Litvanya asıllı Yahudi Romain Gary’in bizzat kendisi de öyledir zatenher zaman tetiktedir… Tam dört yıl boyunca Nazilerden, Gestapo’dan, sürgünden, Vél d’Hiv’e götürülmek üzere yapılan baskınlardan, gaz odalarından, toplu kıyımlardan kurtulduysa eğer, üçüncü sınıf ve adına “doğal” denilen sıradan bir ölüme boyun eğmek için kurtulmamıştır! “İyi sönmemiş volkanlardan söz ederler ya, Mösyö Salomon o türdendir işte” (s.11); Sina Dağı’nda Tanrı’yla konuşan Musa gibi, elinde asası, yaşam ve ölüm karşısında azizlere yaraşır bir duruş sergiler… Eğer faşizm bir duyarsızlaştırma süreciyse, Mösyö Salomon’un buna izin vermeye hiç mi hiç niyeti yoktur. “Karşı çıkan bir adamdır o, gösteri yapan bir adamdır.” (s.21) S.O.S. gönüllüleri, yaşamdan umudunu kesmişlere bir ‘hayat öpücüğü’ sunar. Gönüllüler, modern çağın iyilik perileridir. Salomon, tüm maddi imkânlarını, unutulmuşlar için seferber eder. “Dosdoğru gözlerinin içine bakar geleceğin.” (s.133) Alaycılığı hiç elden bırakmaz; 84 yaşında, hâlâ âşıktır; ve her yeni günü, olanaklarıyla kucaklar.

    Dolayısıyla, romanın ana izleklerinden biri diğerkâmlıksa, diğeri de “aşk”tır. Fakat zamanın hoyratlığı karşısında direnen türden bir aşktır bu… Mösyö Salomon, savaş öncesi dönemde, gerçekçi(3) bir şarkıcı olarak hayatını kazanan Matmazel Cora’ya, aralarındaki yirmi yaş farka rağmen sevdalanmıştır. Matmazel Cora ise, savaş döneminde Gestapo için çalışan bir Yahudi avcısına gönlünü kaptırmıştır. Mösyö Salomon Yahudi olduğu için savaş boyunca saklanmak zorunda kaldığı ChampsÉlysées’deki mahzende Matmazel Cora’nın ziyaretinin hayalini kurarken, Cora, onu dört yıl boyunca bir kez bile ziyaret etmez. Fakat Salomon, Cora’yı unutamaz ve yıllar sonra onu bir barda tuvaletçi olarak çalışırken bulur. Cora artık unutulmuş bir şarkıcıdır, yalnızdır ve parasızdır… Ama ne de olsa, “Bir aşk için yaşamını berbat etmek, herkesin harcı değildir.” (s.304) Salomon ona bir ev satın alır, düzenli bir maaş bağlar, ama gururundan ötürü onunla bir daha görüşmemeye karar verir. Cora, Salomon’un aşkına yanıt vermediği için pişmanlık duysa da, Mösyö Salomon karanlık bir mahzende onun ziyaretini beklediği günleri unutamamaktadır…

    Jeannot ise, Mösyö Salomon onu Matmazel Cora’yla özel olarak ilgilenmesi için görevlendirdiğinde, Salomon’un Cora’ya aşkından bihaberdir. Kendi ifadesiyle, nesli tükenen tüm türlere karşı bir zaafı olan Jeannot, gerçekçi şarkıcıların son örneklerinden biri olan Cora’ya karşı da kayıtsız kalamaz: “Düşünüyordum ki, birini daha çok sevmek için ille de sevmek gerekmiyordu.” (s.137) Jeannot’un Cora’ya dair hissettikleri tam da budur… Hatta bir gece Cora’yı eski günlerini yâd etsin diye bir gece kulübüne eğlenmeye götürdüğünde orada “yaşına başına bakmaksızın dans ettiği ve şarkı söylediği için” alay konusu edilmesine dayanamaz ve o gece Cora’yla birlikte olur. Bu da aşkın bir başka türlüsüdür. “İnsanın yaşlandığını söylüyorlar ya aslı astarı yok, Jeannot, bunu yalnız insanlar istiyorlar senden. Bu rolü oynamanı istiyorlar, düşünceni de sormuyorlar. Gülünç oldum.” (s.124) der Matmazel Cora ve devam eder: “Çok büyük bir haksızlık bu. Çalgıcıysan, piyanistsen, kemancıysan, seksenine kadar sürdürebilirsin, yaşına bakan olmaz, ama kadınsan, her zaman ve her şeyden önce rakama bakarlar. Rakama dökerler seni. Karşılarındaki kadınsa, ilkin rakama bakarlar.” (s.124) Ve burada, Saint-Exupery’nin kahramanı Küçük Prens’in yalın ama çarpıcı tespiti akla gelir: “Büyükler rakamlara bayılırlar.” Oysa Jeannot, Mösyö Salomon ve dolayısıyla yazarımızın, yaşamların rakama dökülmesine itirazları vardır. Hem Mösyö Salomon hem de Matmazel Cora, aniden yaşlanmak zorunda kalmış çocuklar gibidirler, kalplerindeki bahar hiç sönmemiştir… Yaşlılığın, yaşlanmanın bir gerilik, acizlik ve tükenmişlik olarak görüldüğü çağımızda, Romain Gary, üslubunun dalgacılığı, hikâyesinin naifliği ve çekiciliğiyle, yaşlılığın da gençlik kadar hayatın bir parçası, ve fakat tutkulu ve eğlenceli bir parçası, olabileceğini hatırlatır okuyucusuna.

    Cora ile Mösyö Salomon arasında aslında sadece gururlarından dolayı reddettikleri bir aşk bulunduğunu fark eder etmez, Jeannot’un tüm uğraşı, bu iki kalbi tekrar birleştirmek olacaktır: “İyi biliyorum ki, tutkuyla sevmek diye bir şey vardır, ama seksen beş yaşında ve otuz beş yıl sonra olunca, bunun dört yılı da bir mahzende geçirilince, gönül gençliği bile denilemez bunun adına, ölümsüzlük denir.” (s.306)

    Ve umuda ihtiyaç varsa, mutlu sonlara da ihtiyaç vardır. Mösyö Salomon ve Cora’yı birlikte yaşamaya ikna eden Jeannot’nun onlara yeni yaşamlarına başlayacakları yer olarak Nice’i önermesi de tesadüf değildir; zira, Romain Gary’e ve annesi Ninan Kacew’e, Fransa’ya 1928 yılında vardıklarında kucak açan şehir Nice’tir.(4) Çocuk yaştaki Gary’nin hafızasında Fransa’ya dair ilk görüntü, Nice tren garındaki mavi gömlekli, kasketli bir hamaldır.(5) Belki de yazar, Salomon ve Cora’yı Nice’e uğurlamak için trene bindirdiğinde, bir zamanlar Midi Garı’na her indiğinde karşısında bulduğu o çocukluk dostu hamalın kahramanlarını da karşılayacağından emin gibidir.

    John Fowles Büyücü adlı romanında şöyle yazar:

    “Anti-kahramanın geleceği için ufacık bir ümit, yalnızca var olmayı sürdürmek bile yeterlidir; -oysa- bırak onu der çağımız, insanoğlunun tarihini yaşadığı yerde, dörtyol ağzında, bir ikilem içinde, kaybedecekleri ve fazla bir şey etmeyen kazanacaklarıyla bırak onu; izin ver yaşamını sürdürsün, ama yol gösterme, ödüllendirme; çünkü biz de telefonun asla çalmadığı şu hücre odalarımızda onun, bu gerçeğin, bu pırıl pırıl insanlığın, hayal gücüyle yiten gerçekliğin dönmesini bekliyoruz; ve döneceğini söylersek yalan olur.”

    Romain Gary ise, tam tersine, dörtyol ağzında, bir ikilem içinde bekleyen insanlığa, diğerkâm kahramanları aracılığıyla el uzatır, insanlığı düştüğü yerden kaldırmayı vazife edinir kendine. Okurlarına düşler satar. Toplumun ve kültürün çatık kaşları nezdinde suçlu ilan edilen tüm dışlanmışlar, tüm yenilenler, tüm tutunamayanlar, tüm kaybedenler Gary’nin kelimelerinin açtığı ışıklı koridorda gülümseyerek yollarına devam ederler. Aslında hiç genç olmamışlar, ve hiçbir zaman ölmeyeceklermiş gibi…

    Dipnotlar:

    1 Diğerkâmlık (Özgecilik) (İng. altruism; Fr. altruisme; Alm. altruismus): Ahlak felsefesinde kişinin tüm eylemlerinde hiçbir çıkar ya da yarar gözetmeksizin başkalarının mutluluğunu erek edinmesi gerektiğini öne süren öğreti. Ahlaki eylemin amacının başkalarının iyiliği olduğunu savunan anlayış; başkalarının iyiliğini yaşam ve eylem ilkesi olarak kabul eden görüş; bencilliğin karşıtı. Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2003.
    2 Romain Gary’nin 1974 ile 1979 yılları arasında Emile Ajar takma adıyla yayınlanan dört eseri bulunmaktadır: “Onca Yoksulluk Varken”, “Koca Tembel”, “Yalan-Roman”, “Kral Salomon’un Bunalımı”.
    3 Yazar, romanda, gerçekçi şarkıyı şöyle tarif etmektedir: “Gerçekçi şarkı yığın yığın mutsuzluk isteyen bir türdür, halk türüdür çünkü. Özellikle yüzyıl başlarında, sosyal güvenliğin bulunmadığı, insanların yoksulluk ve veremden sapır sapır dökülüp öldükleri dönemde çok modaydı.” (s. 37)
    4 Nitekim 2005’te, yani yazarın ölümünün 25. yılında, Nice’teki şehir kütüphanesine ve bir mesire yerine Romain Gary’in adı verilecektir.
    5 Romain Gary, “Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı”, Agora Kitaplığı, 2012, İstanbul, s. 159.

    #romaingary #kralsalomonunbunalımı #mösyösalomon #emileajar #matmazelcora

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Tekinsiz Kentte, Avunamayan Bir Piyanist: Mr. Ryd…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi