Molotov: Küçük Burjuva Mutluluk Arayışında
-
Molotov: Küçük Burjuva Mutluluk Arayışında
Y. İ. Molotov: Küçük Burjuva Mutluluk Arayışında*
Makale Yazarı: Suzan Uluoğlu – Murat Uluoğlu
*Bu Makale Roman Kahramanları (Temmuz / Eylül 2018) 35. sayıda yayımlanmıştır.
“Altında çocukluğumun geçtiği o ıhlamur ağaçları nerede?
Yoklar ve hiçbir zaman da olmadılar”Nikolay Gerasimoviç Pomyalovski’nin uzun öykü türünde yazdığı “Meşçanskoye Sçastye”, “Küçük Burjuva Mutluluğu” ve adını bu eserin başkahramanından alan “Molotov”, Rus yaşamını 19. yüzyıl Rus edebiyatı geleneği içinde yansıtan önemli eserlerdir. Pomyalovski, her iki eserin de başkahramanı olan Yegor İvanıç Molotov’un varoluşsal sorgulamaları eşliğinde Rusya’nın sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını etkili biçimde sunmaktadır.
Küçük Burjuva Mutluluğu ilk olarak 1861 yılında Sovremennik dergisinde yayımlanır. Eser derginin o dönemdeki redaktörleri olan N.A.Nekrasov ve N.G.Çernışevski’nin dikkatini çekmeyi başarır. Pomyalovski özellikle edebiyat çevrelerinde ve üniversite öğrencileri arasında kısa sürede çok popüler olur. Eserin başında bunun birinci öykü olduğu yazılıdır ve bu sebeple okuyucularda devamına dair bir beklenti ve sabırsızlık oluşur. Bunun üzerine Pomyalovski, kısa bir süre içerisinde, üstelik rahatsızlandığı için hastanede yattığı bir dönemde eserin devamı niteliğindeki Molotov adlı ikinci öyküsünü yazar ve yine aynı yıl, 1861 ‘de Sovremennik’te yayımlar. Molotov okuyucular tarafından daha fazla ilgi görür ve Pomyalovski’nin ününe ün katar. Her iki öykünün o dönemler Sovremennik dergisiyle arası açık olan ünlü Rus yazarı Turgenyev’in de dikkatini çektiği bilinmektedir.
Son derece yetenekli bir yazar olan Pomyalovski cesaretiyle dikkat çeker, dolambaçlı yollara sapmadan eserlerinde temel yaşamsal konulara değinmekten hiç çekinmez. Hayatın ağır gerçeklerini çok çarpıcı ve etkileyici bir biçimde anlatır. 1860’11 yıllarda Rus demokrat edebiyatında öncelikli eğilim soylu olmayan “raznoçinets” sınıfı içerisinden “yeni insan tipine” örnek olacak olumlu bir kahraman yaratma çabasıdır. Pomyalovski’nin her iki eserinde de bu eğilim egemendir. Küçük Burjuva Mutluluğu ve Molotov öyküleri aynı başkahramanın kaderini konu almaları bakımından birbirine bağlıdır. Bu iki eserin merkezinde küçük burjuva kesiminden gelen, soylu olmayan Yegor İvanıç Molotov bulunmaktadır ve bu karakter, kendisi de o sınıfa ait olan ve bu sınıfın içyapısını, ortamını, sorunlarını çok iyi bilen bir yazar tarafından tasvir edilir. Her iki öykünün de temel konusu raznoçinets sınıfının kendi sosyal bilincini keşfetme süreci ve çelişkilerle dolu olan hayatta kendilerine bir yer edinme mücadelesidir. Küçük Burjuva Mutluluğumda, Pomyalovski küçük burjuva sınıfının soylu sınıfa karşı olan tutumunu aydınlatmak ister. Eserin ana fikrini ve süje dokusunu varlıklı atalara ve geleneklere sahip olmayan, sadece emeğiyle para kazanan akıllı işçilerle onların efendileri olan, dedesi ve dedesinin dedesi aynı ıhlamur ağaçları altında büyüyen çiftlik sahipleri arasındaki farklı dünya görüşleri oluşturur.
Molotov, Arkadiy İvanıç Obrosimov adında bir çiftlik sahibinin yanında özel sekreter olarak çalışmaktadır. Bir gün çiftlikteki manzarayı izlerken Obrosimov’un ne kadar şanslı olduğunu düşünür ve birden aklında istemsiz olarak şu soru belirir: “Altında çocukluğumun geçtiği o ıhlamur ağaçları nerede? Yoklar ve hiçbir zaman da olmadılar”. Bu sözlerden sonra Molotov’un karanlık bir kulübede, çamur ve fakirlik içinde geçen çocukluğu gözlerinin önüne gelir. Annesini hatırlamaz. Babası demirci ustasıdır, zanaatı dışında başka bir şey bilmez, okuma yazması yoktur, anlamını bilmediği birkaç dua ve çok sayıda şarkı ve masal bilir. Bazen oğlunu döver ve sonra pişman olur. İşini sever ve oğluna verebileceği tek ahlaki sermayesi “Tanrı çalışanları sever, Yegorka. Kim çalışırsa, kendi kazandığını yer” sözlerinden ibarettir. Normal şartlar altında çocuk da belki demirci olacaktır, ama yazarın da dediği gibi “kader ona başka bir hayat sunmaya hazırlanıyordu”. Babası ölünce Vasiliy İvanıç adında bir profesör onu yanına alır. Molotov’un bundan sonraki yaşamı hiç evlenmemiş yaşlı bir adamın kadınlardan uzak, kitaplarla dolu, sınırlı bir arkadaş çevresinde geçer. Yazarın vurguladığı üzere insan nasıl bir ortamda doğarsa doğsun gerçek olarak kabul ettikleri kendisine ilk öğretilenlerdir. Bu çerçevede 12 yaşındaki Molotov da önceki yaşam ortamında edindiği bilgileri ve alışkanlıkları hemen bırakamaz. Profesörle tartışmaya girmez, onu “efendiye” benzettiği için ondan çekinir, ama yeni bilgileri kabul etmesi kolay olmaz, çünkü eski bilgiler anne sütüyle ona geçmiştir ve babası tarafından pekiştirilmiştir. Zamanla eskilere inanmayı bırakır, her şeyi kendi aklıyla sorgulamayı öğrenir, gelişmeye açık bir insan haline gelir. Bilimi sever ve sadece bilim sayesinde insan olabileceğini içgüdüsel olarak hisseder. Lise yılları çabuk geçer, Molotov büyür, gelişir ama hayatı fazla değişmez. Akıllı bir çocuktur ve sınıfın en başarılılarındandır. Burslu olarak üniversiteyi kazanır. Tarih fakültesinde okur, ama okulu bitirince ne yapacağını bilmez. Hiçbir zaman bilimsel veya sanatsal kariyer yapma isteğine sahip olmaz. Arkadaşsız, akrabasız, tanıdıkları olmaksızın tek başına hayattaki amacının ne olduğunu bilmeden, ama buna karşın Tanrının yarattığı dünyaya çocukça, saf bir bakış açısıyla bakarak tamamen deneme-yanılma yoluyla hareket eder. Pomyalovski bilinçli bir şekilde başkarakterini her türlü soy unsurlarından, her türlü önyargıdan uzak tasvir etmiştir. Molotov karakteri üzerinden özellikle akıllı ve kendini geliştirmiş işçi sınıfını ele almak ister. Molotov’un ne evi, ne toprağı ne de bir dayanağı vardır. Sahip olduğu tek şey aklı ve iki sağlam elidir. Molotov sıradan bir insandır. Pomyalovski onu fiziki ve ahlaki açıdan gelişimini tamamladığı bir anda hayat mücadelesi içerisine sokar.
Eğer bu mücadele daha erken bir yaşta başlamış olsaydı muhtemelen Molotov çok daha farklı bir karakter yapısına sahip olurdu.
Ünlü Rus eleştirmen Pisarev’e göre Küçük Burjuva Mutluluğu genç Molotov’un hayatın acı gerçekleriyle ilk karşılaşmasıdır. Bu öyküde Molotov iki önemli gerçeği öğrenir. Bunlardan ilki insan davranışlarını duyguların değil çıkarların yönetmesi; İkincisi ise çok zarif ve sevgi dolu bir insanın dahi bazen en hassas acıyı bile hissedebilen bir canlıyı kaba ve acımasız bir biçimde ezebilmesidir. İlk gerçeği ona Obrosimov ve karısı gösterir, İkincisini ise çok hassas bir kız olan Lenoçka ile yaşadığı ilişki sonucunda öğrenir. Molotov’un Obrosimov ailesiyle arasında geçenler aslında sıradan bir olaydır, ama henüz hayat tecrübesi olmayan 22 yaşındaki Molotov üzerinde bıraktığı etki büyüktür. Pomyalovski önce bilinçli olarak Obrosimovları Molotov’un bakış açısıyla sempatik, iyi niyetli, düzgün insanlar olarak tasvir eder. Molotov içtenlikle onlara bağlanır ve onların da kendisini sevdiklerini, aileden biri olarak gördüklerini düşünür. Molotov, Obrosimov ve karısı arasında geçen bir konuşmaya tesadüfen kulak misafiri olur ve onlarla ilgili bütün bu iyi naif düşünceleri birden yok olur. Acı gerçeklerle yüzleşir. Obrosimovlar onu para ile tuttukları, kiraladıkları bir işçi olarak görürler, karakterinin olumlu ve olumsuz özelliklerini dikkatlice incelerler, kendi görüşleri doğrultusunda onun alışkanlıklarını eleştirirler, çok az bir maaş karşılığında mümkün olduğu kadar fazla iş yaptırmaya çalışırlar ve onu sürekli gözetim altında tutarlar. Pomyalovski soylu sınıfın küçük burjuvalara nasıl baktığını şu çarpıcı diyalogla açıkça gözler önüne sermektedir:
.. Böyle insanlara bir parça ekmek ver, ve onlar ne istersen yaparlar.
Arkadiy İvanıç iç çekerek – Ne yapsınlar!.. Fakirlik! – dedi. Arkadiy İvanıç kendine sadık kalıyordu: her zaman herkesi savunur ve haklı bulurdu.
— Hayır, hayır ondan değil,-dedi karısı- kabul et onlarda o soylu çalımı… tarzı yok…
— Ne yapacaksın, anacığım! Soy çok önemli.
— Onlar, diyorum, okumuş insanlar -diye devam etti karısı- ama yine de sonuçta kalifiye değiller ve sanki hep sadaka bekliyorlar…
— Belki ona bir hediye verebiliriz. O buna değer.
— Saat hediye etmeyi düşünüyorum…
— Bu onu buraya bağlar… Ne dersen de hayatım, bu alt tabaka insanları şöyle ya da böyle bir şekilde kendilerine yol açar, gördüğüm kadarıyla, şaşırtıcı derecede çalışkan ve akıllı bir millet. Ruhban okulu mezunları, küçük burjuvalar, bütün bu küçük insanlar her zaman yetenekli, çevik beylerdir.
— Ah, canım, hepsi aç, akıllı insanlar. Sen soylusun, doğru ya da yanlış yoldan ekmek parası kazanman gerekmiyor, bu insanlar ise her şeyden bir kuruş elde etmek zorunda. Ve bak ne kadar çok yiyor. Bizim için elbette ki, bunun bir önemi yok; ama onun bu sürekli iştahı ondaki alt sınıf insanını ortaya çıkarıyor, katı şartlarda terbiye edilmiş ve doğru düzgün bir yemek görmemiş insanı… Canım ona Hollanda keteni hediye etsek fena olmayacak, düşünebiliyor musun, çalışma günlerinde boyunluk takıyor, ama bu hiç hoş değil!..”
Obrosimovların Molotov hakkındaki bu hor görücü sözlerinde aslında herkes tarafından bilinen toplumsal bir kanun yansımasını bulmuştur. Molotov bu kanunla ilk kez karşı karşıya kalır ve küçük burjuva ile soylu sınıf arasındaki derin fikir ayrılığını, uzlaşmazlığı bütün acımasızlığı ile görür ve anlar. Molotov’un yaşadıklarını aktararak yazar şöyle der: “Binlerce benzeri olduğunu anlamak için bazen bir olay yeterlidir: birçok olguya özgü bir fikrin ifade edildiği olgular vardır.” Obrosimovların bütün inceliği, hümanistliği alt sınıfla sadece belirli ölçüde yakınlaşan ve onu çok kaba bir biçimde olmasa da yine en az toprak kölelerini sömürdükleri kadar sömüren liberal çiftlik sahiplerinin sıradan bir maskesidir.
Alt sınıfla toprak ağaları arasındaki ilişkiye değinirken Pomyalovski soylu olmayan aydının kendine hayatta bir yer edinme isteğini ve küçük burjuva mutluluğu sorununu ele alır. Molotov, Obrosimovların kendisi hakkındaki gerçek düşüncelerini öğrendikten sonra daha fazla onların yanında kalamaz.
İkinci öyküde Molotov artık 33 yaşında bir devlet memuru olarak karşımıza çıkar. Bu öyküde olaylar Petersburg memur çevresinde, Dorogov ailesi, onların akrabaları ve tanıdıkları etrafında gelişir. Pomyalovski bu ailenin dört kuşağının geçmişini anlatır. Dorogovların tek bir amacı vardır o da fakirlikten kurtulup iyi bir maddi varlığa sahip olmaktır. Öyküde bu amaçlarına ulaştıkları anlaşılmaktadır. Pomyalovski belirli bir ölçüde okuyucuda bu insanlara karşı bir sempati oluşturur. Dorogovlar köle gibi çok çalışarak alın terleriyle belirli bir refaha kavuşurlar. Pomyalovski’nin onlara sempati duymasının başlıca sebebi çok çalışmalarıdır. Bununla birlikte yazar onların ilgi alanlarının sığlığını da çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Yoksulluktan kurtulmalarını sağlayan çalışma ve emeğe saygı duymanın yanında tıpkı hayvanlar gibi kapalı bir hayat sürmelerine karşı da okuyucuda bir tiksinti oluşturur. Dorogovlar sadece kendi gelişimlerini durdurmakla yetinmezler, onların bulunduğu ortamda ortaya çıkan hiçbir yeni düşünceye de yaşam hakkı tanımazlar. Çağın ruhuna kapılarak hayattan büyük beklentileri olan ailenin büyük kızı Nadya’nın Molotov’a olan aşkı ve aile baskısından kurtulma isteği Dorogov’lar için duyulmamış bir olaydır. 1850-1860’h yıllarda kadın konusu Rusya’da en güncel konulardan biridir. Toplumsal hayatın hareketlenmesiyle birlikte kadınların okuma, aile despotluğundan kurtulma, ahlaki ve maddi özgürlük eğilimleri artar. Bu çağın tüm öncü toplum temsilcileri için kadın özgürlüğü vazgeçilmez konuların başında yer alır. Nadya karakteri de kısmen bu görüşleri yansıtır.
Molotov gerçek bir küçük burjuvadır, hayatta her şeyi kendi aklı ve çabasıyla elde etmek ister. Dorogovlar gibi kendi kökenini unutup üst sınıfa geçme çabası içinde değildir. Molotov’un Obrosimov ve karısı arasındaki konuşmaya tesadüfen kulak misafiri olması onun için önemli neticeler doğurmuştur. O andan itibaren hayatının en önemli amacı kişisel bağımsızlığı için mücadele etmek, küçük burjuva mutluluğu için çalışmak olmuştur. Bunu da ancak maddi imkânlarla sağlayabileceğini düşünür.
Molotov’u yaşadığı tarihi ortam çerçevesinde ele alacak olursak küçük burjuva demokratının kişisel bağımsızlığı için verdiği mücadele açıkça devrim niteliğindeki sonuçlara götürmese de o dönem için ilerici, yeni bir olgudur. Küçük burjuvanın kişisel meselesi git gide toplumsal bir soruna dönüşmeye başlar.
Günümüzde #Rusça meşçarıskoye sçastye “küçük burjuva mutluluğu” ifadesi dar bir dünya görüşüne sahip, küçük kişisel çıkarlarla sınırlı hayattan duyulan memnuniyet anlamında kullanılır. İronik olarak hayatta yüksek hedefleri, amaçları olmayan, küçük gündelik işlerle uğraşan, para biriktiren insanların durumunu ifade etmek için kullanılır. Fakat 1860’h yıllarda Pomyalovski ve birçok aydın için bu ifade henüz olumsuz, itici bir anlama sahip değildir. Küçük burjuva mutluluğundan söz ederek küçük burjuva sınıfını çiftlik sahipleriyle, liberal soylu sınıflarla karşılaştırırlar. Soylular için bu kavram tüm devlet yapısının temellerinden sarsılması anlamına gelir. “Sovremennik” dergisi “Molotov” öyküsünün ana fikrini şu şekilde ifade eder: “En önemli anlamı ahlaki bağımsızlık gerekliliği ve bu bağımsızlığa engel olan budalaca toplumsal efsanelerden kurtulmaktır. Molotov’un hayatı ve diğer yandan Nadenka’nın hayatı bu anlama dayalıdır…; kişisel çalışma ve kişisel düşünceyle sağlanmış olan toplumun düşman kesimlerinden bağımsız olma isteği artık belli ölçüde bir zaferdir. Bu düşünce ileriye doğru genişleyerek tamamen kişisel olmanın dışına çıkacaktır. İnsanlarla karşı karşıya gelmesi ona toplumsal bir güç verecek, toplumsal bir mesele haline gelerek bu düşünce lüzumsuz insanlarda ve eski alışkanlıklarla, düşünce yetersizliğiyle maneviyatı bozulmuş insanlarda geliştiğinden çok daha farklı bir biçimde gelişecektir.”
Molotov hedefine ulaşmak üzere olduğunu, maddi ve manevi olarak hiç kimseye bağımlı olmadığını düşünürken para kazanmak onun için araçtan amaca dönüşür. Kendini zengin olma, rahat yaşama isteğine kaptırır ve geçirdiği bu değişime çeşitli gerekçeler bulmaya çalışır. Sosyal protestosu sona erer. Öykünün sonlarında Molotov “fakat ben kendi sınıfımdan çıktım ve benzerlerim gibi çok fazla bir şey istememek, toplumun mevcut çıkarlarına karşı daha uysal bir tavır takınmak gerektiğini anlamıyordum” der. Böylece yazarın bizlere daha önceden ima ettiği üzere Molotov’un yeni tipiyle karşılaşırız. Zaman zaman bu halinden şikâyet edip durumunu “ahlaklı Çiçikovculuk” olarak tanımlasa da sonunda “…herkes dâhi, kahraman olamaz, herkes ülkeyi kurtaramaz. Bırak herhangi bir dâhi şiir yazsın, resim yapsın, kanun çıkarsın – biz sıradan insanlarız bütün bunlara gidelim ve bakalım” diyerek kendisinden beklenen, çağının yeni kahraman tipi olamayacağını kabul eder. Pomyalovski, Molotov’dan olumlu bir kahraman yaratmayı düşünürken onun sosyal çevresinin kusurlarını görür ve bu düşüncesinden vazgeçer. Kahramanından kendisinin de memnun olmadığını ve ona eleştirel yaklaşımını öykünün son sözlerinde görürüz:
“Küçük burjuva mutluluğu burada sona eriyor. Eh, Beyler, biraz sıkıcı…”
Aslında kendisi de küçük burjuva sınıfının bir temsilcisi olan Pomyalovski bu şartlar altında Molotov’un çok da yapabilecek bir şeyinin olmadığını göstermeye çalışmıştır. Molotov sahip olduğu imkânların hayatta büyük değişimler meydana getirmek için yetersiz olduğunun farkındadır ve bu sebeple boş hayaller, idealler peşinde koşmaz. İçinde bulunduğu koşullar, ortam, çağdaşlarının durumu büyük ideallerin gerçekleşmesi için henüz elverişli değildir. Sıradan bir insan olduğunun farkındadır, ayakları yere sağlam basar ve kendini kandırmaz. Kendine karşı dürüst davranır. Yaptığı işlerle topluma bir faydasının olmadığını bilir. Daha farklı şartlarda topluma gerçek anlamda çok daha faydalı işler yapabileceğinin bilincindedir. Ama bu şartları yaratabilecek durumda değildir. Bu şartları oluşturmak için tüm toplumun bu bilince sahip olması gerekir. Bu yüzden Molotov’un tek avuntusu bu ortamda ahlaki yönden bir çöküşe uğramadan çalışarak ekmeğini dürüst yoldan kazanması olmuştur. ■
————
#Sayı35 #çiçikov #Sovremennik #çernişevski #nekrasov #turgenyev #suzanUluoğlu #muratUluoğlu #molotov #pomyalovski #küçükBurjuva #rusedebiyatı

Sorry, there were no replies found.