Roman Kahramanları
Leon Delmont: PARİS- ROMA ARASINDA VAZGEÇİŞ
-
Leon Delmont: PARİS- ROMA ARASINDA VAZGEÇİŞ
PARİS- ROMA ARASINDA VAZGEÇİŞ*
Makale Yazarı: Şirvan Erciyes
*Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI (Temmuz/Eylül 2015) 23. sayıda yayımlanmıştır.
“Hep altında ezildiğiniz o bakışlarına şimdi küçümseme dolmuştu; boğmak istercesine sarılan eller gibi, bir kıskaç gibi sıkan, bunaltan bu yarım yamalak yaşamdan, bu gün batışı sonrası yaşamından, bu basit tırtıl yaşamından pek yakında kaçıp kurtulacaktınız artık.” (s.42)
“Cecile’i terkederseniz, (bunu yapacağınız besbelli, aşkınızın içtenliğine karşın ayrılacaksınız birbirinizden, hem de yakın bir gelecekte)” (s.222)
Michel Butor’un, yeni roman anlayışının önemli ve özgün bir örneği olan romanı “La Modification”, tam 58 yıl önce okurla buluşmuş ve 1973’te “e yayınları” tarafından Türkçeye kazandırılmış. 1991‘de Mükerrem Akdeniz çevirisi ile Can Yayınları tarafından “Değişme”* adı ile yeniden basılan roman hakkında yazılmış olan bazı yazılarda “Değişim ya da Dönüşüm” adına da rastlanıyor.
Yolculuk romanları denince aklıma gelen ilk birkaç isim arasında yer alan #Değişme; Leon Delmont’un Paris’ten Roma’ya uzanan ve 22 saate yakın süren tren yolculuğunu anlatır. Romanın ana mekânı bir tren kompartımanıdır, zamanı ise yolculuk süresi ile sınırlıdır. Elbette “düşünceler” mekân ve zaman gibi sınırları pek ciddiye almaz, özgür kuşlar gibi kanat çırpar, yorgun düşünce dinlenmek için kirpik uçlarına konar. #LeonDelmont’un zihninde geçmişe ve geleceğe doğru kuşlar uçar; geçmişe anımsama, geleceğe tasarı kuşları…
Zaman, düşüncemizde ve dışımızda iki farklı hali ile vardır. Düşüncede mevzilenen zamanı, erimiş camdan kuşlar/ çiçekler üfler gibi şekle sokmak, farklı ve ilginç figürler yaratmak kişinin içsel derinliğine bağlıdır. Bir renk, ses, görüntü ya da koku anımsama kuşlarının kanat çırpışları altında seyreden cümbüşe savuruverir insanı. Dışımızda takvimlerle ölçülen, aylara günlere bölünen yapay bir zaman vardır. Dünya güneş etrafında bir tur daha attı diye bir yıl büyüyüveririz. Sanki büyüme ölçülebilirmiş, zaman ele avuca sığarmış gibi.
İki yolculuk vardır Değişme’de; yolcularını Paris’ten Roma’ya uzanan raylar üzerinde götüren trenin yolculuğu ve Delmont’un içsel yolculuğu. Yolculuk esnasında trenin gerçekliğine; diğer yolculara, kompartımanı saran elma kokusuna, cama vuran yağmur damlalarına tanık olurken, Delmont’un çok önemli bir karar aldığını ve bu kararı uygulamak için yola çıktığını öğreniriz. Ayrıca alınan bu kararın uğradığı değişim neredeyse an be an okura yansır. Yalnızca trenin penceresinden görünen manzara değildir akıp giden, Leon’u karar alma noktasına getiren aşk, evlilik, ikircikli ruh halleri ve yuvanın (statükonun) gücü de gözlerimiz önünden geçip giden manzaraya karışır. Zihnimizde baktığımız manzarayı görmemizi engelleyen düşüncelerin eziciliği ile uçarı ya da saçma oyunlar icat eden havailiği iç içe geçer. Michel Butor karmaşık bir zihin haritasını tüm düzensizliği ile serer önümüze.
Değişme’nin en dikkat çeken yanı geleneksel romanda olduğu gibi ben anlatıcı ya da 3. tekil şahıs anlatıcıya yer vermeden “siz” le başlaması, 2. çoğul şahıs kullanımını son cümleye dek devam ettirmesi diyor kitabı okuyan herkes, elbette alışık olduğumuz bir tarz değil bu kullanım. Ancak tek ilginç yanı bu değil Değişme’nin. Bir yolculuk süresinde geçmesi, yolculuk boyunca dile getirilen detayların şaşırtıcı zenginliği ve sakin dili romana ilginçlik katan diğer unsurlardır. En zor kararları alırken bile bağırmadan, ilenmeden ve karamsarlığa kapılmadan sessiz ve doğal davranıyor tüm kahramanlar. Michel Butor, Leon Delmont’u bir Fransız değil de İngiliz olarak yaratmalıydı belki de, diyecek kadar ileri gidiyorum okurluğun bana verdiği yetkiyle. Adı da Mister Brendon Kinglake olmalıydı! Yolculuk Londra’dan Dublin’e doğru, dinmek bilmeyen yağmurla birlikte, gri gökyüzünün altında yapılmalıydı, ancak o koşullarda bu soğukkanlılığı yerli yerine oturtmayı başarabilirdim kendi arketipsel dizgemde.
Leon Delmont, #yazımakinaları üreten ve pazarlayan Scabelli şirketinde müdür olarak çalışmaktadır, görev yeri ailesi ile birlikte yaşadığı Paris’tir. Karısı (hem dine hem burjuva ahlakına bağlı) #Henriette ve dört çocuğu ile yaşam süren 45 yaşlarında ve içi neredeyse ölmek üzere olan bir adamdır. Paris-Roma arasında iş nedeniyle sık sık yapmak zorunda olduğu tren yolculuklarından birinde güzel Cecile ile tanışır. #Cecile, insana yaşam sevgisi kazandıran değerlerin toplandığı Romalı bir ilahe gibi görünür Leon’un gözüne. Onun soluğu ile hayata yeniden döndüğünü hisseder.
Sıkıcı aile yaşantısından ve varlığına hükmeden Scabelli şirketinden kaçış anlamı taşıyan #Romayolculukları, Cecile’in varlığı ile daha bir cazip hale gelmiştir. Cecile ile tanıştıkları yolculuktan sonra onu görebilmek için evinin olduğu semtte dolanıp dursa bile rastlantı eseri #sinemada olur ikinci karşılaşma. Adı konulmadan, söze dökülmeden vaatler olmaksızın başlar ilişki. İlkin Cecil’in rehberliğinde kent yeniden keşfedilir, müzeler, kiliseler, tarihi mekânlar… Roma’nın zengin tarihine sık sık vurgu yapılır bu bölümlerde. Cecile ve Leon haftalarca arkadaşça görüşüp dolaşırlar ve en nihayetinde baş başa kaldıklarında yalnız kalan iki sevgili ne yaparsa onları yaparlar, der yazar. Erotik beklentileri olan okuru hayal kırıklığını uğratan tek bir cümle ile bu bahsi kapatır. Arzu ya da tutkuya dair tek iz Leon’un bu anı nicedir beklediğinin okura söylendiği bölümdür.
Leon için Roma, artık özgürlük ve aşkın mekânıdır. Paris ise giderek uzaklaştığı ve yaşantılarını hiç merak etmediği çocuklarının ve yaşlanıp içine kapanan karısının… Karısının yüzüne her baktığında kendisini aşağılayan bakışların ağırlığı altında ezilir Leon. Aşağılayıcı bakışları silmek ya da nedenini araştırmak için bir çabaya girmez, karısının yüzüne yerleşen soğuk ve sorgulayıcı bakış hiçbir zaman söze dökülmez. Ancak bu bakış Leon’u karısından daha çok uzaklaştırırken, Cecile’in aylasına yeni halkalar ekler.
Cecile, iş yerinden izin alarak tatil için Paris’e gelir. Leon bu süre zarfında Cecile’in varlığından rahatsızlık duyar. Çünkü Cecile Roma’da güzeldir; Roma, aile ve çocukların olmadığı, Leon’un #babalık, #kocalık ve #müdürlük rollerinden sıyrıldığı, kendini genç ve muktedir hissettiği tarafsız bölgedir. Oysa Paris’te her şey değişir, ikiliyi birlikte görmemesi gereken tanıdıklar, Henriette, ofis çalışanları vardır. Leon’un yapılması gereken işleri ve ilgilenmesi gereken ailesi nedeniyle Paris’te ikili bir araya pek gelemez. Leon karısına Paris’ten tanıdığı ve kendisine yardımı dokunmuş biri olarak tanıtır Cecile’i ve yemeğe davet ettirir. Romanın en ilgi çekici sahnelerinden birine tanık oluruz; iki kadın, oldukça ölçülü ve tetiktedir. Birbirlerini süzerler, kafalarından ne geçtiği romana yansımaz ama içtenlikli sohbetlerinde ve kibarlıklarında #gizlirekabet ve karşılıklı #merak sezilir. Delmont, iki kadın arasında tedirgin olsa da nitelikli ve güzel iki kadın arasında paylaşılamayan adam olmaktan memnun gibidir. Karısı onu aşağılasa bile, çocukların geleceği ve evin düzeni gibi bahanelerle evliliğini korumaya çalışacaktır. Leon, karısının kolay pes etmeyeceğini sezmektedir. Özenli sofralar, sürpriz doğum günleri, çocukların ön plana çıkartılması gibi ev kadınının tipik silahlarını kuşanmıştır Henriette. Teni parlaklığını ve canlılığını yitirmiş, saçları seyrelmiş, bedensel arzusu çoktan buharlaşmış olsa da Cecile’in gençliği, güzelliği, arzusu, aşkı karşısında çok da savunmasız değildir. Dört çocuk doğurmuştur ve kocasının giyinme, yemek, temizlik gibi gereksinimlerini eksiksiz olarak yerine getirmektedir. Üstelik çocukların sorunlarını babaya yansıtmadan halletmektedir. Statükonun devamlılığı ve kutsal yuvanın uyuşturan kuşatıcılığından vazgeçmek sanıldığı kadar kolay değildir. Pek çok kadın kendisi evde yokken kocasının çorabını bile bulamayacağını, tuzun yerini bilmediğini, bir yumurta kırmaktan aciz olduğunu, gizli bir gururla, anlatır. Erkeğin karısı değil annesidir, hemşiresidir, aşçısıdır, ütücüsü, bulaşıkçısı, organizatörüdür. Çok yaygın olan bu durum, erkeğin bir nevi iğdişidir. Kadınların bilerek ya da bilmeden, bağımlı oldukları erkeklerden, intikam alma yoludur bu. Karıları olmadan giyinip beslenemeyecek, hijyeni koruyamayacak, sosyal ilişkileri yürütemeyecektir çoğu erkek. Çocuklaştırılmış, bakıma muhtaç, yaşamın devamı için gerekli tüm pratiklerden yoksun erkekler, karılarını kaybetmekten çok korkarlar. Başka bir kadına (ya da erkeğe) âşık olsalar bile evde onun hangi yemeklerden hoşlandığını bilen bir kadın vardır. Bu bağları kopartıp atmak ne mümkün! Üstelik bir de evliliğin ortak ürünü olan çocukların kaybedilmesi gibi bir durum söz konusudur. Başka birine gidecek olan erkek yalnızca karısını değil çocuklarını da kaybedecektir. Leon Delmont’un en büyük korkusunun bir otel odasında tek başına yaşamak ve ölmek olduğunu okuduğumuzda, Cecile’e duyulan aşkın öyle çok da köklü olmadığını hissederiz. En küçük bir sarsıntıda uçaktan atılacak ilk kargo Cecile’dir. Kargo atılır, sarsıntı diner; yük azalmıştır. Bu hikâyede en az önemli olan ise kargonun ne hissettiğidir.
Cecile Roma’ya döner ve iki sevgili bir müddet daha eskisi gibi devam eder yaşantılarına. Leon, ölümüne kadar ilişkisinin bu biçimiyle yürüyeceğini sanmaktadır belki, ancak Cecile artık yakınmaya başlamıştır. Leon’u daha çok görmek istiyordur, bu nedenle Paris’e taşınmayı önerir. Bu öneri elbette pek hoşuna gitmez Leon’un ve gün geçtikçe daha bir derinleşen kırgınlık yerleşir Cecile’in yüzüne. Leon’un yaşantısında olan iki kadından biri ona aşağılayarak bakmaktadır, diğeri ise bitmek bilmeyen bir kırgınlıkla. Cecile’in gözünde değerini yitirmekten, beceriksiz birine dönüşmekten, aynı aşağılayıcı ifadeyi sevgilisinde de görmekten korkar Leon. Bu nedenle Cecile’e Paris’te iş bulur ve bu haberi vermek için Roma’ya giden trene biner. Şirket hesabına yaptığı seyahatleri birinci mevkide gerçekleşmekteyken bu kez üçüncü mevkide yapmaktadır yolculuğunu ve oldukça rahatsızdır. Cecile için çıktığı bu yolculuğu üçüncü mevkide yapıyor olması gelecek yaşantısına fener tutar sanki. Cecile’i tercih ettiğinde yalnızca ailesini, çocuklarını, güzel evini değil işini ve pozisyonunu da kaybedecektir, patronlarının bu durumu hoş karşılamayacaklarına inanmaktadır. Paris’te Cecile ile birlikte kalacakları daireyi düşlerken tanık oluruz Leon’a. Bu daire küçük ve sefildir, boyatılması gerekmektedir. Olmadı bir otel odası ya da pansiyon! Leon, konforu kaybetmekten hatta rutini bozacak gereksiz meşgaleden bile ürküntü duyar. Alışkanlıkların nasıl da fark ettirmeden derine kök saldığına bir kez daha tanık oluruz.
Henriette, bu beklenmedik yolculuğun nereden çıktığını, Leon’un niçin üçüncü mevki ile gittiğini sorgular, yolculuk huzursuzlukla başlar huzursuzlukla devam eder. Güzel bir haberi sevgilisine vermeye giden âşık ve mutlu bir adamın coşkusundan eser yoktur Leon’da, yorgundur daha çok. Kompartımanda birlikte seyahat ettiği insanları inceleyerek vakit geçirmeye çalışır. Onlara isimler takar, meslekler ve hayat hikâyeleri uydurur. Bavulları ya da çantaları, giysileri, okudukları dergi ya da kitaplar, dış görünüşleri birer ipucudur, uydurduğu hikâyelerde. Yolculuk boyunca Delmont’un zihninde canlanan düşünceler dıştan bakan biri tarafından okura aktarılır. Delmont’un düşünceleri perdeye yansımıştır sanki, okur da onun mahremiyetine tanık olur.
Yol boyu ilişkisini ve kararını sorgulayan Leon, Roma’ya indiğinde kararını değiştirmiştir. Delmont, Cecile ile evlenirse, Cecile’in ikinci bir Henriette dönüşeceğine inanmaktadır. Roma’nın davetkârlığı, gizemi, ferahlığı yitip gidecektir. Esasen yaşamını değiştirecek cesaretten yoksundur ve kendi kendini ikna etmekte çokta zorlanmaz. Cecile’e müjde vermek için çıktığı yolda yenilmiştir Leon. Yol kararı değiştirmemiştir aslında, zaten o karar alınırken, alınan karara inanç duyulmamaktadır. Yol, yalnızca bu inançsızlığın mayalanıp kabarması için gereken zamanı vermiştir. Yaşamını değiştirecek son fırsatı kaçıran Leon, yaşadığı ikilemden kurtulmak için giriştiği zihinsel pazarlıkta kurulu düzeni tercih etmiş ve karşılığında ruhunu vermiştir. Bu karara doğru ya da yanlış diyebilecek durumda değildir hiçbir okur.
#yeniroman #MükerremAkdeniz #yolculukromanları #trenyolculuğu #kompartıman #ParistenRomaya #içselyolculuk #ikincicoğulşahıs #Romalıbirilahe #statükonundevamlılığı #evkadını #kutsalyuva
Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.