Küçük Bir Öyküden Çıkan Dev: Gregor Samsa

  • Küçük Bir Öyküden Çıkan Dev: Gregor Samsa

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 14:53'de 11 Temmuz 2024

    Küçük Bir Öyküden Çıkan Dev: Gregor Samsa*

    Makale Yazarı: Yasemin Şengör

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisinin (Nisan/Haziran 2017) tarihli 30. sayısında yayımlanmıştır. 

    İnsanın geçmişten günümüze dek çözüm aradığı sorunsalları evrensel boyutları ile ele aldığı eserleriyle dünyanın sayılı kalemleri arasında yer alır, Franz Kafka. Her devirde gerek toplum gerekse birey üzerinden farklı biçimlerde yorumlanabilecek, felsefi ve psikolojik derinlikli, zor eserlerin yazarıdır. Bunun yanında onu dünya yazınının önde gelen isimlerinden ayıran en önemli özelliği, eserlerinin ikincil kaynaklarını bizzat kendi elleriyle yazmış olmasıdır. Dikkatli bir okurun gözünden kaçmayacağı gibi; günlükleri, mektupları ve Babaya Mektup isimli önemli yapıtı, Kafka okumalarını kolaylaştıran kaynaklar olarak görülebilir.

    Bu çizgide düşündüğümüzde düşünce evreninin temellerini yansıttığı ve biz okurlarını bütün eserlerini kapsayan itiraz dili ile tanıştırdığı önemli yapıtlarından Dönüşüm’ü de #Kafka okumaları için odak bir kitap sayabiliriz.

    Küçük bir öyküden dev yapıta

    #Dönüşüm (1), Franz Kafka’nın 17 Kasım 1912 tarihinde Felice’ ye yazığı mektupta “Yatakta çektiğim sıkıntı esnasında aklıma gelip beni derinden köşeye sıkıştıran küçük bir hikâye”(2) sözleri ile bahsettiği yapıtıdır. Kafka, 17 Kasım ile 7 Aralık 1912 tarihleri arasında yazdığı mektuplardan anladığımız kadarıyla, başkahramanı Gregor Samsa ile empati kurmuş, onu adeta yaşamış, duygu ve düşünce dünyasında “ölüm” kavramına atfettiği yorumlar çizgisinde kahramanının sonunu hazırlamıştır.

    Öykünün yazıldığı ve yayımlandığı tarihlerden bu yana bir asır geçmiş olsa da Dönüşüm, dünya edebiyatının öncelikli eserleri arasında yer almakta, güncel biçimde öykü metnine dair incelemeler yapılmakta, üzerine akademik makaleler ya da bilimsel çalışmalar yazılmaktadır. Dönüşüm’ü bir kült haline getiren, günümüzün önemli ve öncelikli sorunsallarından olan insanlar arasındaki eşitsizliği ve itaat ya da itaatsizlik kavramlarını teorik temeller üzerine oturtma çabasıdır. Dönüşüm, köle ve efendisi olarak örneklendirilebilecek akıldışı otoritenin yarattığı sisteme karşı bir itirazdır. İnsanı, bireye yönelik mutlak otoriteye zorlayan, emeğin sömürüldüğü, mevcut koşulların insanları yönettiği ve bu yüzden bireyin kişisel yaşamına hâkim olamadığı, insanlar arasındaki eşitsizliğin mülkiyet temellerinde yükseldiği bir dünya düzenine başkaldırıdır.

    Dönüşüm’de genel anlamda içinde yaşadığı koşullar, özelde ise baba otoritesi nedeniyle hayatla barışık olamayan Franz Kafka, bireysel hayatında gerçekleştiremediği itaatsizlikle #GregorSamsa karakteri üzerinden yüzleşmeye çalışmıştır.

    İçimizdeki doyumsuz hayvan
    Kafka’nın sancılı bir yaratma süreci ile kaleme aldığı “küçük öykü”sünün yayımlandığı 1915’ten bu yana adeta devleşen kahramanı Gregor Samsa, bir sabah huzursuz düşlerden uyanıp, kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Gregor’ un bu yaşantısı, yazarın 19 Temmuz 1910 tarihinde günlüğüne düştüğü şu çarpıcı cümleyi hatırlatır: “Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım; bir kepaze yaşam.”(3)

    Franz Kafka’nın günlüklerine bakıldığında uyumak ve uyanmak arasında metaforik bir bağlantı kurduğu, bunun yanında sinirsel bir uyku sorunu yaşadığı, uykularının kabuslarla kesintiye uğradığı anlaşılmaktadır. Onun “uyumak” kavramını bu dünyadan kaçış şeklinde yorumlaması eserlerine uyuyan, ansızın uyanan ya da uyandırılan kahramanlar olarak yansımıştır. Belli ki Franz Kafka,” iyi uyuyor, ama bir saat sonra başımı yanlış bir deliğe sokmuşum gibi gözlerimi açıyorum”(4) sözleriyle dile getirdiği sinirsel uyku sorunlarına dair yaşantılarının bedelini, en önemli kahramanlarından Gregor Samsa’ya, onu kötü düşlerinden uyandırarak ödetmiştir.

    Kendini zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatarken bulan Gregor, ilk başta dönüşümü anlamakta güçlük çeker. Şok ve inkâr psikolojisi içinde uykuya dalıp, yani andan kaçıp, yaşadıklarından kurtulmayı dener. Okur olarak öykünün girişinde kapıldığımız ve kahramanımızın şaşkınlığı üzerinden atamadığı bu atmosferden, Gregor Samsa’nın dönüşüm sonrası yaşamının önceki hayatından bir farkı olmadığını anlamaya başladığımız satırlara doğru yol alırız.

    Gregor Samsa’nın gerçek yaşamının da bir haşereden farksız olduğunu anladığımız ve dolayısıyla öykünün felsefi, psikolojik derinliğini yakaladığımız yerde, kahramanımızı bir haşere değil ötelenen, ötekileştirilen, nefret suçlarına hedef olan her şey olarak düşünebiliriz. Bu düşünce izleğinde Gregor Samsa’ nın –dev bir #böcek değil de– yaşadığı düşünce karmaşası ve ruhsal sıkıntıların çevresel faktörlerle daha da arttığı bir akıl hastası, babaların kral, annelerin külkedisi olduğu geleneksel bir aile sisteminde adeta kafes hayatı yaşayan kız çocukları, ırk ayrımcılığı temelinde dışlanan bir birey olmasının da öyküde bir şeyleri değiştirmeyeceğini fark ederiz.

    Bu noktada, “Gregor Samsa neden bir hayvan olarak uyanıyor?” sorusu akla gelmektedir.

    Franz Kafka, evde yaşama hakkı verilmeyen, iğrenilen ve ilk fırsatta öldürülmeyi hak eden haşereler üzerinden, bireyin yok sayılan kimliğini anlatmaya çalışmıştır. Onu dönüştürerek, toplum içinde giydirilmiş kimliğinden uzaklaştırıp, saf ve çıplak doğasıyla insanların içindeki yerini aramıştır. Bu çıplak doğayı Freud’ un içimizdeki ilkel ve doyumsuz hayvan olarak tanımladığı “id” üzerinden gerçekleştirmek istemiş ve bu nedenle de Gregor Samsa’yı bir hayvan, evlerde yaşama hakkı olmayan, iğrenilen, her zaman reddedilen haşere olarak toplumsal kimliğinden soyutlandırarak, işlenmemiş, ham doğası ile karşımıza çıkarmış olabilir.

    İtirazdan çözüm yollarına
    Dönüşüm öyküsünü salt bir yabancılaşma hikâyesi olarak düşünmek, öyküyü dar kalıplara sıkıştırmaktır. Dönüşüm, daha geniş ve derin sınırlara sahip bir öyküdür, dünya yazınında bireyin hürriyet arayışlarının en can alıcı yapıtlarından biridir. Özgürlük arayışı içinde Kafka, itaatsizlik kavramı ile yakından ilgilenmiş ve öyküsünde kavramı teorik bir zeminde ele almayı seçmiştir.

    Bu noktada, klasikleşmiş ve adeta devleşmiş yazarların ortak özelliklerinde olduğu gibi, Kafka itirazlarına karşılık isteklerini de açığa vurup, eleştirilerinin hedefi olan kavram doğrultusunda çözüm önerilerini de sunmuştur. Bu paralelde Dönüşüm öyküsünü incelediğimizde teorik altyapısını sistematik olarak şu şekilde açıklayabiliriz:
    Dönüşüm’de Kafka, insanın bireyselliğini engelleyen bir hayat içinde, ötekileştirme ve yabancılaşma kavramlarından yola çıkmıştır. Ancak bu yabancılaşmayı salt dışlanma sonucuna bağlı, klasik anlamda işlememiş; daha derin olarak bireylerin giydirilmiş kimlikleri içinde kendine ve özüne yabancılaşmasını konu edinmiştir. Hayata ve kendine karşı yabancılaşma sorunsalının en önemli nedenleri arasında heterenom yani mutlak ve teslimiyetçi bir itaat kavramını görmüş, bireyin özgürlük arayışında çözümün itaatsizlik olduğuna işaret etmek istemiştir.

    Bu teorik eleştiriyi Gregor Samsa karakterinde açarsak; Gregor Samsa, bir mağazada anne ve babasının patrona olan borçlarını ödemek için gezici pazarlamacı olarak çalışmaktadır. Yaşamı, gücünü köle ve efendi ilişkisinden alan bir hayat içinde, masasının üzerindeki eşyalardan da anladığımız kadarıyla oda gibi mahrem alanının dahi iş hayatından ibaret olduğu, böylesi bir düzende zengin ve ayrıcalıklı sınıfla tek manevi ilişkisini odasına çerçeveleterek astığı ve dönüşüm sonrası hayatında annesine görünmek pahasına ailesinden korumaya çalıştığı resimle kurabilen, keman çalan kardeşini konservatuvarda okutma hayallerinden anladığımız gibi her şeye rağmen hayatla manevi bağını korumaya çalışan nevrotik bir kahramandır. Yaşadığı bu hayatı eleştirmekle birlikte mevcut koşullarını korumak için evde baba, iş hayatında patron ya da müdür ile simgelenen otoriteye karşı teslimiyet içindedir. Bu teslimiyetçi tutumunu, böcek olmasına karşı verilen ilk tepkilerde de sürdürür. Baba merkezli aileye karşı heteronom bir itaat şeklinde verdiği tepkiler ve ailenin ona karşı davranışları birleştiğinde dönüşüm sonrası hayatında da kendisine bir kimlik giydirildiği görülmektedir. Bu giydirilmiş kimliğin sınırları şu şekilde çizilebilir; Gregor Samsa, dışlanan, istenmeyen, maddi sorunların baş göstermesiyle beraber eve alınan kiracılardan kaçırılması ve çevreden saklanması gereken, korkulan, kabul edilemeyen bir bireydir. İlerleyen zamanda dönüşüm öncesindeki hayatında yapmadığı ya da patrona söylemek istediklerini ailenin borçlardan kurtulduğu zamanlara bırakması örneğinde olduğu gibi ertelediği bir şeyi yapar ve mevcut koşullarına başkaldırır. Gregor; evdeki kiracıları, yaşanan anı, ortam içinde babanın mutlak otoritesini hiçe sayarak, oturma odasında keman çaldığı bir anda kız kardeşi Grete ile iletişime girmeye çalışır. Grete’yi odasına götürerek ve hayatına dâhil ederek, kendine biçilen hayatın dışına çıkmayı hedefler. Ancak özgürlük arayışlarının ve itaatsizliğinin bedelini ölümle öder.

    Dönüşüm’de otopsikolojik izler
    Franz Kafka bireysel dünyasını da etkileyen evrensel bir sorunu; insanın özgürlük arayışını ve bireye dayatılan yaşam şartlarının sağlıksız yanlarını ele almaya çalışırken, malzemelerini bizzat kendi yaşamından almıştır. Bu yönüyle Dönüşüm otopsikolojik özellikler taşımaktadır ancak öyküyü otobiyografik olarak görmek, Kafka’nın yazınını dar sınırlar içinde düşünmektir. Çünkü Gregor Samsa, aslında Kafka’nın değil, hepimizin otobiyografisidir.

    Dönüşüm romanında otopsikolojik izleri sürmeye kalktığımızda, Kafka’nın Babaya Mektup isimli metni önemli bir araç olarak değerlendirilebilir. Babaya Mektup’ta yer alan şu satırlar ise –bana kalırsa– Dönüşüm öyküsünün çatısını oluşturur:
    Böylece dünya benim için üç parçaya bölünmüştü: Bunlardan biri benim köle olarak, yalnızca benim için uydurulmuş ve hiçbir zaman –üstelik nedenini asla bilemeden- bütünüyle yerine getiremediğim kurallar altında yaşadığım dünyaydı; sonra benden sonsuz uzakta olan, içinde senin yaşadığın, idareyle, komutların dağıtılmasıyla ve bunların yerine getirilmemelerine kızmakla uğraştığın ikinci bir dünya vardı; son olarak da diğer insanların mutlu, buyruklardan ve boyun eğmelerden bağımsız olarak yaşadıkları üçüncü bir dünya.(5)

    Dönüşüm okumalarında odak bir nokta olarak ele alınabilecek bu satırlarda Kafka’nın altını çizdiği gibi bireyi köleleştiren kurallar dünyası, Gregor karakteri üzerinden okunur. Bu dünya, yaratılmış kültürün insanı hiçleştirdiği kişisel hayattır. Gregor Samsa’nın kişisel dünyası üzerinden Kafka, insanın kendine olan yabancılaşmasının ve yaşadığı yalnızlığın temelinde mutlak otoriteyi bulmuş gibidir. Kafka’nın yaşamında baba ile temsil edilen bu mutlak otoritenin kaynağı, Gregor Samsa karakterinde de baba, müdür ya da patron dur. Gregor’un dışında kalan otoriter dünyaya yapılan eleştiriler, Dönüşüm öyküsünün can damarı gibidir. Bu eleştirilerde temel itirazın otorite nesnelerine değil de otoritenin evrensel de diyebileceğimiz doğasına yönelik yapıldığı görülmektedir. Kafka’nın Gregor Samsa karakteri üzerinden itirazı, salt babaya ya da onu temsil eden otorite araçlarına değil; bireyin kendisi olma hakkını elinden alan, mevcut egemen gücü içselleştirmeye zorlayan, kendi dayatmalarını içselleştirdiği sürece bireyi kendine ait sayan, itaat kavramını ahlaki bir yargılama üzerinden değerlendirirken, itaatsiz bireyi düşman sayan ve asimile etmeye çalışan bir sistemedir. O, böyle bir sistem yoluyla sürüye katılmaya zorlanan insanın ilkelleştirilmesi yani bir nevi hayvanlaştırılmasına başkaldırır.

    Kafka’nın bireyselliği ve otoriter dünya dışında bahsettiği bir üçüncü dünya yani mutlular dünyasının izleri de Dönüşüm öyküsünde sürülebilir. Gregor Samsa’nın çalışma hayatında kendisi kadar emek vermeyen ve harem kadınlarına benzettiği iş arkadaşları, kiracı olarak yerleştikleri evin düzenini değiştirecek bir rahatlığa sahip kiracılar ile öykünün en önemli malzemelerinden biri olan Gregor’un bir dergiden kesip altın yaldızlı çerçeveye astığı, kendisi için ulaşılamayacak bir yaşamı simgeleştiren kürklü kadın resmi mutlular dünyasını örneklendirir. Bu kişiler sisteminin Gregor’ un dünyasına uzak ve ulaşılmaz olduğu dikkate değerdir.

    Gregor Samsa’nın dönüşüm sonrası hayatının en önemli ayrıntılarından biri; konuşamamasıdır. Daha doğrusu, derdini anlatabildiğini sanmakta, sesi garip çıksa da konuşmakta ancak karşı taraf ne söylediğini anlayamamaktadır. Gregor Samsa’nın konuşamaması, Babaya Mektup’un şu satırları ile açıklanabilir: “Sakin bir ilişki kurmamızın olanaksızlığı aslında çok doğal başka bir sonuç daha doğurmuştu: konuşmayı unutmuştum.”(6)

    Dönüşüm’de uzlaşmacı bir kişilik olarak anne karakteri de Franz Kafka’nın otopsikolojik araçları arasındadır. Babaya Mektup’tan anlaşıldığı gibi anne, baba ile oğul arasında psikolojik uzaklığı dengelemeye çalışan bir figürdür. “Annem farkında olmadan avdaki sürücü rolünü üstlenmişti”(7) diye yazar, Kafka babasına. Gregor Samsa’nın babası tarafından elma bombardımanına tutulup saldırıya uğradığı anda annenin onun canını bağışlaması için yalvardığı satırlar, olayda fiziksel şiddet örneğinin kullanılması dışında, Kafka’nın hayatına dair verdiği bilgilerle örtüşür.

    İçine düştüğü çıkmazda çözümü, ailenin dönüşüme karşı takındıkları tutumuna ve dışlanmışlığa başkaldırmakta bulan Gregor Samsa’ya Kafka’nın ödettiği bedel ağırdır: ölüm. Ancak bu son, yazarın Felice’ ye yazdığı mektupta “Ağla canım ağla, şimdi ağlama zamanı! Küçük hikâyemin kahramanı biraz önce öldü. Şayet seni avutacaksa bil ki yeterince huzurlu ve herkesle barışık öldü”(8) satırlarının peşine düşülürse anlamlı olabilir. Franz Kafka’nın 9 Aralık 1914 tarihinde günlüğüne düştüğü şu satırlarda ölüm kavramının düşünce dünyasındaki yeri ile Samsa’nın ölümünü huzurlu olarak yorumlamasındaki bağlantı çözülür:
    “Eve dönerken Max’a acıların pek büyük olmaması koşuluyla ölüm döşeğinde kendimi pek memnun hissedeceğimi söyledim. En iyi yazılarımın bu memnun ölebilme yeteneğinden kaynaklandığını eklemeyi unuttum ilkin, sonra da bunu bilerek yapmadım. Yapıtlarımın başarılı düşmüş pek inandırıcı bütün yerlerinde birinin öldüğü, ölmenin kendisine hayli güç geldiği, bunun söz konusu kişi için bir haksızlık, en azından güç bir durum sayıldığı anlatılmakta, bu da kanımca okuyucuyu duygulandırmaktadır. Oysa ölüm döşeğinde memnun ölebileceğine inanan benim için, böylesi anlatılar gizli saklı oynanan bir oyundan başka bir şey değil.” (9)

    Dönüşüm gibi ağır bir anlatı için kaleme almaya çalıştığım yazımın sonuç bölümünde sözü Franz Kafka’ya bırakmak istiyorum ve bir öyküsünden aldığım, aynı zamanda Dönüşüm’ ün adeta bir özeti olduğunu düşündüğüm şu satırlarını paylaşmak istiyorum: “Yaşamım nasıl da değişti, beri yandan nasıl da değişmemiş durumda.”(10)

    1 Franz Kafka, Dönüşüm, Çev: Ahmet Cemal, Can Yayınları, 55. Baskı, İstanbul.
    2 Franz Kafka, Felice’ ye Mektular, Çev: Ç.Tanyeri,M.Sözen,T.Kurultay, Türkiye İş Bankası Y., İstanbul, s. 67.
    3 Franz Kafka, Günlükler, Çev: Kamuran Şipal, Cem Yayınevi, 5.basım, İstanbul, s. 14.
    4 Franz Kafka, Günlükler, Çev: Kamuran Şipal, Cem Yayınevi, 5.basım, İstanbul, s. 37.
    5 Franz Kafka, Babaya Mektup, Çev: Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2.basım, İstanbul, s. 11.
    6 Franz Kafka, Babaya Mektup, Çev: Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2.basım, İstanbul, s. 13.
    7 Franz Kafka, Babaya Mektup, Çev: Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2.basım, İstanbul, s. 20.
    8 Franz Kafka, Felice’ ye Mektular, Çev: Ç.Tanyeri,M.Sözen,T.Kurultay, Türkiye İş Bankası Y., İstanbul, s. 132.
    9 Franz Kafka, Günlükler, Çev: Kamuran Şipal, Cem Yayınevi, 5.basım, İstanbul, s. 458.
    10 Franz Kafka, Hayvan Öyküleri, Bir Köpeğin Araştırmaları, Çev: Yekta Majiskül, Altıkırkbeş Yayınları, 5. baskı, İstanbul, s. 77.

    #babayamektup #feliceyemektuplar #günlükler #franzkafka

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Küçük Bir Öyküden Çıkan Dev: Gregor Samsa* Makale…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi