İtalo Calvino’nun Sıradışı Kahramanlarından Büyüklere Masallar

  • İtalo Calvino’nun Sıradışı Kahramanlarından Büyüklere Masallar

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 16:25'de 11 Temmuz 2024

    İtalo Calvino’nun Sıradışı Kahramanlarından Büyüklere Masallar*

    Makale Yazarı: Yasemin Şengör

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ekim / Aralık 2017, 32. sayıda yayımlanmıştır.

    Dünya Edebiyatı’nın kara koyunu İtalo Calvino, ardında bıraktığı çok sayıda eserde felsefenin insan merkezli sorunlarına evrensel yanıtlar aramıştır. Ancak Calvino’yu çağdaşlarından ayıran en önemli özellik, felsefi problemlere yanıt ararken, insanın bilindik ve tanıdık özelliklerinden yola çıkmak yerine, karanlık yönlerini ele almayı tercih etmiş olmasıdır. Bu tutum, Calvino’yu deneysel arayışlara itmiş ve bu deneysel arayışlar içinde masalsı, destansı anlatımları bir araç olarak başarıyla kullanmasını sağlamıştır.

    ‘Artık kuşkum yok, masallar gerçektir’ diyen Calvino; günümüzde çocuk yazınının da önemli eserlerinden sayılan kimi yapıtlarında, gerçeklerin peşine masalsı anlatımlarla düşmüştür. Calvino’nun yetişkin edebiyatı üzerinden dolaylı olarak çocuk yazınına yaptığı katkılar, İtalyan Masalları derlemeleri, kendine ait, özgün masalsı hikayeleri ve yetişkin yazınından gelen Atalarımız üçlemesi olarak üç gruba ayrılabilir. Ancak Calvino’nun İtalyan masalları derleme çalışmaları ile Atalarımız üçlemesini, çocuk ve ilkgençlik yazınına katkı sağlamak amacıyla yazmadığını bilmek gerekir. O, İtalyan masalları derlemelerini, dilbilim ve edebiyat çalışmaları dahilinde düşünmüş; Atalarımız kitabı için yazdığı 1960 tarihli notunda belirttiği gibi, İkiye Bölünen Vikont, Ağaca Tüneyen Baron ve Varolmayan Şövalye’yi döneminin çalkantıları ile soğuk savaş yıllarının ruh sağlığı üzerinde yaptığı yıkıcı etkilere bir itiraz ve tepki olarak yazmıştır. Hayattayken, derlemiş olduğu çok sayıda İtalyan masalından çocuklar için seçkiler yapmıştır. Bu seçkilerden biri olan Büyülü Kuş incelendiğinde Calvino’nun çocukların gelişim görevleri ile yaş gruplarına ve psikolojik özelliklerine saygılı olduğu, şiddet, aşırı korku ya da saldırganlık örüntülü davranışların yoğun olduğu masalları bu çalışmaya almadığı görülmektedir.

    Calvino, İtalyan masallarında mevcut anlatıları değerlendirmiş ancak tüm yapıtları göz önünde tutulduğunda denilebilir ki bu masalsı anlatımlardan kalemi de etkilenmiştir. Bunun yanında Ejderha ile Kelebekler ve diğer hikayelerinde ‘prenses’, ‘ejderha’, ‘define’, ‘korsanlar’, ‘şovalye’ gibi masalsı öğeleri kullanarak olağanüstü hikayeleri kendince yorumlamıştır. Ancak bu hikayelerinde Calvino’nun masallar dünyasını, çağdaş dünyaya uyarladığını söylemek zordur. Dolayısıyla Ejderha ile Kelebekler, Süvari ve Ay ile Üç Uzak Ada hikayelerinde Calvino, gerçeküstü anlatımları tanıdık olduğumuz çerçevede karşımıza çıkartırken, karakterlerini bilindik tarzda yaratır; örneğin masallarda ‘kadın’ı bildiğimiz rolleri içinde ele alır.

    Atalarımız Üçlemesi ve
    İnsanlık Tarihinin Temelleri
    Yetişkinler için yazılmış ancak -metnin aslına sadık kalarak, yalnızca resimleme yoluyla- çocuklara da uyarlanmış olan Atalarımız serisine ait İkiye Bölünen Vikont, Ağaca Tüneyen Baron ve Varolmayan Şövalye’de Calvino; masalsı ya da mitolojik anlatımı, gerçek dünyanın yıkıcılığını ve insanın zalimane yanını ele almak için bir araç olarak değerlendirmiştir. Atalarımız serisindeki üç roman, insana dair felsefi problemleri mistik biçimde işlemiştir ve bu yönüyle düşünsel bazda çocuk ya da ilk gençlik dönemi için ağır anlatılardır; belirli bir okuma kültürü ile hazırbulunuşluluk düzeyi gerektirir. İkiye Bölünen Vikont ile Ağaca Tüneyen Baron romanlarının anlatıcısı ya da kahramanlarının çocuk olması nedeniyle, Varolmayan Şövalye’nin ise eğlenceli üslubu ve olağandışı anlatısıyla çocuk ve ilkgençlik edebiyatı içinde yer aldığı söylenebilir. Anlatıcı ya da kahramanın çocuk olması, günümüzde oldukça gelişmiş olan çocuk ve ilk gençlik yazınının erken döneminde eserlerin çocuk yazını içinde yer almasına sebep olan nedenler arasındadır.

    Atalarımız üçlemesinde Calvino, önceki yapıtlarına göre çok daha yaratıcı çalışmalarla karşımıza çıkmış ve daha önemlisi insanı felsefi, sosyal ve psikolojik bir problem olarak ele almıştır. Bu üçleme, yetişkinlerin felsefi derinliklerini daha iyi algılayabilecekleri, insanı tüm çıplaklığı ile ele alırken bireye adeta bir ayna tutan ve okurlarını toplum içindeki konumunu ya da duruşunu sorgulamaya davet eden, önemli yapıtlardır. Bu yönüyle insanlık tarihinin #metaforik bir anlatımıdır. #Calvino, Atalarımız’da doğanın fiziki farklılıklar gibi basit eşitsizliklerinin karşısına, insan yapımı olan ve son derece kıyıcı şekilde görülebilen ayrımcı/politik eşitsizlikleri çıkartmıştır. Ve biz okurlarını insanlık tarihinin temellerine götürmeye çalışırken, acı gerçeklerle yüzleştirir.

    Ağaca Tüneyen Baron ve #Cosimo’nun İtaatsizliği

    Calvino, Ağaca Tüneyen Baron’da başkaldırı kavramını felsefi sınırlarının dışında insanın psikolojik ve sosyal problemi olarak da işlemiştir. #Roman, vahşi insandan toplumsallaşmış bireye, kapalı toplumdan, açık topluma geçişin perde arkasını sunmaktadır. Anlatının çıkış noktası, geçmişten günümüze genel bir kabul gören ve insanlık tarihinin #itaatsizlik ya da başkaldırıyla başladığı yönündeki mitleri hatırlatır.

    Ağaca Tüneyen Baron, özelde #aile genelde ise insanın bireyselleşmesini engelleyen bir toplum hayatına başkaldırarak ağaçlar üzerinde yaşamaya başlayan Cosimo’nun bireysel tarihini yazması ve kendi krallığını kurması izleğinde gelişir. Romanda başkaldırıya yol açan #zorba tutum, babadan gelmektedir. Baba Baron, gerçekçi olmayan düşünceler içindedir ve #Ombrosa dükalığında hakkı olduğuna inanmaktadır. Cizvitlerin, dükalığını engellemek istedikleri iddiasıyla onlardan kendine hayali bir düşman yaratmıştır. Bu yönüyle adeta geçmişte takılıp kalmış, şimdi-burada’da yaşamayan bir kahramandır. Sağlıksız düşünceleri içinde otoriter ve baskıcı figürü ile çocuklarının hayatında adeta bir diktatördür. Onlara bireyselleşme şansı tanımamakta, çocuklarını kafasındaki kalıplara yerleştirerek büyütmek istemektedir. Tabii bireyin kişiliğini engelleyen ve doğasına aykırı olan böylesi bir tutum, çocukları benliklerini savunmaya itmektedir. Baba, çocuk yetiştirirken kullandığı baskıcı tutumlarının bedelini, ruhen hastalıklı evlatlar olarak ödemiştir. Roman kahramanımız Cosimo’nun ablası #Battista, baskı içinde yetişirken, yasak bir aşkın bedeli olarak kendisine rahibe adıyla adeta kafes hayatı yaşatılmasının sonucunda öfkesini tüm ailesine yöneltmiş, nevrotik bir karakter olarak karşımıza çıkar. #Travmatik yaşantılarının intikamını, yaptığı yemekler yoluyla dikkat çekerek almaya çalışmaktadır. Babasına ve hayata olan kızgınlığını, içeriğinde yenilmez hayvanların, örneğin salyangozların olduğu tuhaf yemekler yaparak, bir sanat eseriymiş gibi süslediği bu yemekleri aile bireylerine yedirerek çıkartmaktadır.

    Roman kahramanımız Cosimo, babası tarafından bir öğle yemeğinde ablasının yaptığı yemeği yemeye zorlanınca, ailesine kızarak ağaca çıkar. Burada Cosimo’nun tepkisinin bir itaatsizlik olarak görülmesi ve babanın bu tepki karşısındaki tavrı bizlere #Fromm (2015)’un şu sözlerini hatırlatır: ‘Yüzyıllar boyunca krallar, rahipler, derebeyleri, sanayici patronlar ve ebeveynler, itaatin bir erdem, itaatsizliğin ise bir ahlaksızlık olduğunda ısrar etmişlerdir’.

    Cosimo’nun ağaçlar üzerinde geçirdiği altmış beş yılın öyküsü ve yeni bir hayat kurma çabası, insanlık tarihinin gelişim evrelerinin metaforik anlatımı olarak görülebilir. Roman kahramanımızın #başkaldırıdan, kendine ait bir krallık yaratmaya giden öyküsünde ihtiyaçlar hiyerarşisi bir toplum üzerinden okunabilir. Casimo’nun ağaçtaki ilk günleri, güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Davranışlarında bir ülkü ya da amaç yoktur. Zaman içinde çevresine karşı ilgisi ve merakı artar. Hayata ve dünyaya yönelik bilgisini arttırmaya dair girişimlerde bulunur. Sosyalleşmeye giden ilk adımları atar. Çevresi ile iletişim ve etkileşime geçmeye çalışır. Burada Calvino’nun roman kahramanımızı izole bir karakter olarak yansıtmaması ve Cosimo’yu hayatının ilerleyen döneminde bir vahşiye dönüştürmemesi, insanın sevgi ve ait olma ihtiyaçlarının farkında oluşu ile açıklanabilir. Cosimo, bir yandan toplumsal düzenin dayatmalarına başkaldırmıştır ancak diğer yandan da kardeşi -ve anlatıcımız da olan- #Biagio, #Viola, hırsız çocuklar, #haydut Gian dei Brughi gibi kahramanlarla ilişkilerini devam ettirerek, eğitimini #ağaç üzerinden sürdürerek ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılamaktadır. İlerleyen zamanlarda çok daha farklı ihtiyaçlarını karşılamak için avlandığı hayvanları takas yaparak, bir nevi ticaret ilişkileri içinde de yer alır. Bir birey olarak saygınlık ihtiyacını, ağaçta sürdürdüğü hayata karşın hala bir yurttaşı sayıldığı yeryüzündeki topluma faydalı olmaya çalışarak sağlar.

    Casimo’nun hayatı bu şekilde akarken, yerdeki toplum, yani dar çerçevesi ile Ombrosa halkı da #mülkiyet ve sömürü temelli bir hayatın içinde, kapalı bir toplum olarak, sessizce, itiraz etmeden, heteronom bir itaat içinde, yaşamını sürdürür. İmparatora düzenli olarak aşar vergisini ödeyen, bunun karşılığı olarak da fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış şekilde yaşayan halk, bir süre sonra özgürlük arayışı içine girer. Halkın özgürlük arayışına giden yolları, başkaldırı ya da isyanla açılır. Başkaldırının temelinde ise yönetenler sınıfının yaptığı zorbalıklar ve kanun düzeninin korunmasında toplumun mutluluk ve refahının geri planda tutulması yatmaktadır. Dolayısıyla azınlık tarafından sömürülen bir çoğunluğun haklılık mücadelesine de tanıklık ederiz. Bu mücadele içinde, #Napoleon’un iktidarını korumak için halkına zorbaca davrandığı ve zulmettiği dönemlerde, insan ve hayvan haklarından bahsettiği anayasayı yazan Casimo’nun sesinin cılız kaldığı da üzerinde durulması gereken bir konudur.

    İnsanın Karanlık Tarafı ve #Medardo Anlatısı

    Calvino’nun Atalarımız üçlemesinin ilk kitabı İkiye Bölünen Vikont’tur. Romanda #Terralba Vikontu Medardo’nun bir savaş sırasında bedeninin simetrik biçimde ortadan ikiye bölünmesi ile gelişen olaylar konu edinilmiştir. Medardo, Terralba’ya savaştan sol tarafını tamamen kaybetmiş, yarım bir insan olarak dönmüş. Kısa süre içinde de Terralba’ya dönen tarafının onun vahşi yanı olduğu anlaşılmıştır. Vikont, vahşi yanı ile Terralba’da adeta terör estirmeye başlar. Bu saldırgan tarafı, insanın toplumdan yalıtılmış, özüne yabancılaşmış, zorba ve işlenmemiş yönünü temsil eder. Halkı yönetirken temel aracı şiddet ve zorbalıktır. En basit suçlara dahi idam cezası vermektedir, idam sırasında hükümlüler arasına kedi koyup, kedileri de astırmaktadır. Bu nedenle halka korku salmıştır. Halkın idamlar ve Medardo’nun tüm kötülüklerine karşı verdiği tepkiler, ilkeldir. Hükümlülere üzülmekten öteye geçmeyen duyguları, hükümlü ve kedilerin cesetlerinin darağacında çürümeye yüz tuttuğu günlerde, bir tür hayranlığa dönüşür. Haksızlığa üzülme ile güce tapma arasında gel-gitli ve karmaşık duyguları, romanın ilerleyen satırlarında ruh sağlığı giderek bozulan halk üzerinden okunabilir.

    Medardo, kötülük sinyallerini ve kişiliğinin #sosyopat yönlerini ilk olarak etrafında gördüğü, meyve ve hayvanlardan, çavlan üzerindeki köprüye kadar her şeyi ikiye bölerek, yani kendi gibi yarım bırakarak verir. Medardo’nun saldırgan kişilik özelliklerinin giderek artması, kendini soktuğu gerekçesiyle bir kelebeği kovalaması ya da yangın çıkartma tutkusunun en sonunda kendi malvarlığına dahi yönelmesi, #Adler (2004)’in ‘önemli olma çabası üstün duruma gelir gelmez artmış olan ruhbilimsel gerilimi kışkırtır’ sözlerini somutlaştırmaktadır.

    Onun saldırgan tarafına karşılık, birgün apansız ortaya çıkan iyi yönü yani bedeninin sağ yanı ilk başlarda halk tarafından bir kurtarıcı olarak benimsenir. Ancak İyi, aslında otoriter vicdanı temsil eder. İnsana yanlış yapma hakkı tanımayan özelliği ile tüm iyimser ve yardımcı yanına karşın, bir başka otorite ve zorbalığı beraberinde getirir.

    Calvino, İkiye Bölünen Vikont’ta tüm karakterlerini baskın kişilik örüntüleri ile tanımlayarak, aslında sadece vikontu değil tüm roman kahramanlarını eksik bırakmıştır. Halklar da yarımdır ve tabakalaşma ile kendi içinde bölünmüştür. #Fransa’da bir soykırımdan sağ kurtulanlardan oluşan, gönüllü sürgünler #Kalvinciler, kaçış sürecinde kutsal kitaplarını kaybettikleri için inandıkları dine karşı yanlış yapma korkusu ile din üzerine konuşmaktan kaçınan, bir süre sonra serçeden başka hayvan avlamama kuralında olduğu gibi, toplumsal kurallarını bir dini buyruk gibi yaşamaya başlayan bir halktır. Yaşlı #Ezechiele, ‘hastalık, kuraklık’ diyerek dolaşan ve Kalvincilere karşı buyurgan davranan nevrotik bir karakterdir. Onun buyurganlığı altında Kalvinciler, sömürülen işçi sınıfını temsil eder. Calvino, ilk başlarda #İyi’ nin köylerine yaptığı ziyareti bir kurtuluş olarak görüp sevinen Kalvinciler halkı üzerinden, geçmişten günümüze insanlığın kurtarıcı beklentisi konusunu, akıl ve vicdan sınırları içinde işlemeye çalışmıştır. Terralba halkı da kendi içinde köleler ve efendiler olarak ikiye ayrılır; bir tecrit bölgesi olan #Pratofungo Köyü’nde #cüzzamlılar yaşamaktadır ve bu köy ile Terraba arasında kapı vardır. Tıpkı halk gibi romanda yer alan ana ve yan karakterler de iyiliğin, iyimserliğin, akıl tutulmasının ya da ruhen sağlıksız davranışların uç örneklerini vererek, yarım kişilikler olarak karşımıza çıkar.

    Calvino, romanda yer yer olaylara dahil olan ‘#anlatıcı’ kahramanımızı, yalıtık birey olarak tasarlayarak onu da yarım bırakır. Yazar, kitleyi oluşturan bireylerden ayırdığını vurgulamak istercesine ismini vermediği anlatıcımızı geçmişte yaşadığı travmatik yaşam örüntüsü ile de yalnızlaştırmıştır. Olayların yaşandığı dönemde yedi sekiz yaşlarında olan bu çocuk kahraman, Medardo’nun yeğenidir. Annesi, Vikont #Aiolfo’nun büyük kızı olarak, kaçak bir avcıya kaçmış, aile tarafından reddedilmiştir. Kahramanımızın avcı olan babasının bir kavgada ölmesi üzerine onun derme çatma orman kulübesinde geçirdikleri yaşamın ardından, kendilerine acıyan dede Aiolfo tarafından saraya alınmıştır. Dayısı ile olan sosyal mesafeleri ise kahramanımızın -dayısı rütbece yükselirken- uşaklar düzeyinde kalmasıyla giderek artmıştır. Dolayısıyla Calvino, ailesi olmayan kahramanımızı, sarayda da sosyal açıdan kökenlerinin geldiği aileye yabancılaştırmıştır.

    Kahramanımız, hiçbir yere ait değildir. Ancak aynı oranda da her yerdedir. Öyle ki çok sevdiği sütninesini görmek için cüzzamlı kent Pratofungo’ya bile gider. Bir dönem de Kavcinciler’e kendini yakın hisseder. Kalvincilerin çocuklarından, mezhebine karşı başkaldırısını kimsenin bilmediği bir korunağa sığınarak dışavuran #Esau ile iyi anlaşır.

    İkiye Bölünen Vikont romanında olaylar zinciri, vikontun iki yarısının bir düelloda birbirlerine #ölümcüldarbe vurmaları ve bu yaralanmalar sonucunda doktor tarafından biraraya getirilmeleri ile sonlanmaktadır. Burada dikkat çekici nokta, Calvino’nun anlatısını kötülerin iyileri ortadan kaldırması gibi bir klişe ile sonlandırmamış olmasıdır.

    Varolmayan Şövalye’nin Varoluşu

    Calvino’nun Atalarımız üçlemesinde 1959 senesinde yazdığı Varolmayan Şövalye, insanın geçmişten günümüze getirdiği en önemli varlık problemlerini, karşıt kahramanlar üzerinden konu edindiği, çok değerli bir yapıttır. Roman, fiziksel olarak bir demir yığınından ibaret olan Agilulfo’nun öyküsüdür. Bedeni olmayan #Agilulfo, içsel dünyası karmaşık bir kahramandır ve gel-gitli ruhsal özellikleri nedeniyle çevresinin çekindiği bir şövalyedir. Bu nedenle toplumsallaşmakta zorlanır.

    Calvino, kahramanı Agilulfo’nun kibir gibi saldırgan kişilik özellikleri ile utangaçlık gibi saldırgan olmayan davranış örüntülerini çatıştırır. Birbiri ile çelişen bu kişilik özellikleri, kahramanımızı içsel dünyasında sürekli çatışma yaşayan bir nevrotik haline getirir. Bir iradeye sahipken, bedeni olmayan ve normal insanlar gibi fizyolojik gereksinimler hissetmeyen Agilulfo, diğer şövalyeler üzerinde uyandırdığı etkileri iyi ya da kötü yönde kullanmak, bu etkileri otorite ya da iyimserlik şeklinde değerlendirmek konusunda kararsızlık yaşar. Calvino’nun Agilulfo karakteri üzerinden tartışmaya açtığı konulardan biri de insan doğasının çevresel koşullarda şekillendiği gerçeğine dair genel-geçer kurallardır.

    Calvino, Varolmayan Şövalye’de bedensiz ancak irade gücü olan Agilulfo’nun karşısına bir bedeni olan ancak akıl sağlığı bozuk, bir iradeden ve sağlıklı düşünce gücünden yoksun karakter olarak #Gurdulu’yu çıkartır. Gurdulu, romanda kendini nesnelerin, hayvanların yerine koymakta, onlarla –#armutağacı ya da #ördek olmak gibi- akıl sınırlarının dışında özdeşim kurmaktadır. Bu kahramanların birbiri ile olan ilişkisinde, Gurdulu’yu Agilulfo’ya seyis olarak atayan imparatorun öngürdüğü gibi, birbirlerini tamamlayamaması da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

    Farklı biçimlerde varoluşunu tamamlayamamış her iki karaktere karşılık, babasının intikamını düşman güçlerinin emir erini öldürerek almak için birliğe katılan Rambaldo, varoluşunu sorgulayan bir karakterdir. Varoluşsal erekler çizgisinde okunabilecek karakterlerden şövalye kadın, Bradamante ise sadece romanın değil, Dünya edebiyatının da en kayda değer tipleri arasındadır. Bradamante, aynı zamanda, romanın anlatıcısı olan ve günahlarının kefareti olarak, bizlere Agilulfo ve diğerlerinin öykülerini yazmakla görevlendirilmiş rahibe Teodora’nın, varoluş bunalımı hissettiğinde şövalye olarak gerçek hayatla yüzleşen kişiliğidir.

    Varolmayan Şövalye’de #Curvaldia halkının, aralarına #kont olarak dönen ancak kendileri ile eşit şartlarda yaşamasını istedikleri #Torrismondo’ya Gurdulu’yu işaret ederek söylediği sözler, Atalarımız içlemesinin bir özeti olarak da düşünülebilir:

    ‘Dünyada varolduğumuzu biz de bilmiyorduk… Varolmayı da öğrenir insan… (sf: 419).

    Kaynakça
    Adler, A., İnsanın Doğası, Çev: Ayşen Tekşen Kapkın, Payel Yayınevi, S:155, İstanbul, 2004.
    Calvino, İ., Atalarımız, Çev: Rekin Teksoy, Filiz Özdem, Neyyire Gül Işık, 4. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2015.
    Calvino, İ., Büyülü Kuş, Çev: Meryem Mine Çilingiroğlu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2014.
    Calvino, İ., Ejderha ile Kelebekler ve Diğer Hikayeler, Çev: Filiz Özdem, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2014.
    From, E., İtaatsizlik Üzerine, Çev: Nurdan Soysal. 2. Baskı, S: 9, Say Yayınları, İstanbul, 2015.

    #italocalvino #dünyaedebiyatı #karakoyun #büyükleremasallar #masallargerçektir #italyanmasalları #atalarımız #ağacatüneyenbaron #ikiyebölünenvikont #varolmayanşövalye #kendineaitbirkrallık #insanınkaranlıktarafı #otoritervicdan

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
İtalo Calvino’nun Sıradışı Kahramanlarından Büyük…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi