Hesenê Metê’nin Tofan Romanında Aklanan Kötü: Bekoye Ewan

  • Hesenê Metê’nin Tofan Romanında Aklanan Kötü: Bekoye Ewan

    Posted by romankahramanlari on 11 Temmuz 2024 at 12:15

    Hesenê Metê’nin Tofan Romanında Aklanan Kötü: Bekoyê Ewan*

    Makale Yazarı: Mehmet Öztunç

    *Bu makale Roman Kahramanları dergisi 15. sayıda (Temmuz/Eylül 2013) yayımlanmıştır.

    Bizdeki kötülük sosyolojik olandan bireysel olana inmediği için “kötü karakterden” çok “kötülük durumları” var etmiş bir edebi anlayışımız var. Anlatıdaki temel dinamiğin çatışma etrafında kurulduğunu hesaba kattığımızda bu anlayışın, romanın inandırıcılığı kadar kurgunun akışını da enikonu zayıflattığı söylenebilir. İyi, muteber olduğu için daha görünür argümanlar etrafında saçaklanırken, kötü doğası gereği ruhun daha karanlık mahzenlerinde, kuytularındadır. Kötüyü ruhun derinliklerinde bulup okurun karşısında çıkarmak da bir yazar için daha zorlu bir süreci çağırır.

    Eğer Belçikalı ya da Norveçli bir yazarsanız kötülüğü daha çok birey merkezli bir odaktan okursunuz ama eğer Orta Doğulu hele bir de Kürt bir yazarsanız ister istemez bu odak bireysel olandan sosyolojik olana kayar. Romanın “hayata tutulan bir ayna olduğu” iddiasının 19.yy’a ait olduğu anımsandığında iyi roman için artık hayata tutulan bir ayna olmanın ötesinde, olmazsa olmaz bazı koşullar söz konusudur. Kürt romancılarının, bireyin değil de hayatının kötülüğünü, şiddetini romanlarına taşımları, onları kötü karakter var etme anlamında zaafa düşürmüştür.

    Elbette, Kürt romanındaki kötü ve kötülüğün izleri çok daha derin bir gözlem ve araştırma ile sürülebilir ama ben şimdilik kötü ve kötülük bağlamında Ahmedê Xanî’nin “Mem û Zin” mesnevisindeki “Beko” ile “Tofan” romanındaki “Beko” karakterlerinin karşılaştırmasını vermekle yetiniyorum.

    Ahmedê Xanî’ de “Bekoyê Ewan”

    ‘Mem û Zîn’de işlenen aşk hikâyesinin en önemli figürü olan Bekoyê Ewan, belki de Mem ve Zin eserinden de daha yoğun bir role sahiptir. ‘Ewan’ kelimesi yalancı, fesat ve fitneci anlamına geldiği için de kendisi böyle adlandırılır. Yalancı, fesat ve fitneci, dalkavuk olan Bekoyê Ewan, Mir’in danışmanı olarak yön verir Mir’e. Gariptir ki rolünün ağrılığı ve yoğunluğu ise sadece Mem ve Zin’in birbirlerine kavuşmamasıdır. Sanki sadece böyle bir görev üstlenmiş, danışman olarak sanki başka bir görevi yok da sadece bununla yükümlüdür. Ve bu görevini de başarıyla bitirir. Satranç oyunları, planladığı suçlamalarla zindana kapattırılan Mem, izole edilen Zin, Mem’i ve hatta gerekirse Zini bile zehirlemek gerektiği oyunlarıyla Mir’i kendi etkisine alması ve saire… Bekoyê Ewan baştan sona kadar bu aşk hikâyesinin en belirgin gücüdür. Neden böyle bir rolü üstlendiğini veya üstlenmiş olduğunu, Ahmedê Xanî hazretleri daha iyi bilir ama…

    Mem zindanda ölüp mezara alınırken, Zin’in kendisi de ölmeden önce, ağabeyi olan Mir’e, Bekoyê Ewan’ı bağışlamasını rica eder, hatta bu leziz ve yüce olan ilahi aşklarına ulaşmasında Bekoyê Ewan’a şükranlarını dile getirir. Bekoyê Ewan’ın onlara (Mem ve Zin) cennette giden yol olduğunu söyler. ‘Evet, Bekoyê Ewan bir köpekti ama bu ilahi aşkımızı kirlenmekten koruyan bir köpekti.’ der.

    Bunu Bekoyê Ewan’ın kendisi de öldürülüp öte dünyada cennettin kapısında yaptıklarını güçlü bir dille savunarak söyler. Kendisinin bu ilahi aşktaki parçalardan biri olduğunu gururla savunur. Cennetti sekiz katlı bir köşk olarak sembolize eden Ahmedê Xani, Mem ve Zin’i köşke içeine yerleştirirken Bekoyê Ewan’ı da cehenneme göndermez, cennetti sembolize eden o köşkün kapısında bekletir. Bekoyê Ewan sekiz katlı cennet köşkünün yedi katının Mem u Zin’e ait olduğunu ama bir katının ise kendisine ait olduğunu söyler. Yaptıklarının bilincindedir.

    Tofan’da “Bekoyê Ewan”

    “Tofan”daki Bekoyê Ewan da karakter itibariyle aynıdır: Yalancı, fesat ve fitneci, dalkavuk olarak tanıdığımız Bekoyê Ewan’dır. “Tofan”da hikâye örgüsü gereği Ahmedê Xanî “Mem u Zin” eserini bitirdikten sonra Tanrıya bir istekte bulunur ki her 303 yılda bir Bekoyê Ewan’ı hikmetiyle yeniden diriltip mezarından çıkmasını arz eder. İstek kabul görür ve Bekoyê Ewan 303 yıl sonra mezarından kalkar. Gerçekleşen hikmetin ne olduğunun ve geçen zamanın fakında değildir. Yer Cizira Botan olmasına rağmen Bekoyê Ewan’a tanınmaz gelir.

    Mizgefta Sor’ avlusunda (mezarın yakınındadır) tanıştığı imam kendisine bilinen ve bildiğimiz her şeyi anlatır: Mem ve Zin’in Ahmedê Xanî diye bir zat tarafından hikâyeleştirildiği, saygın zatın mezarının Doğubeyazıt’ta olduğu, Bekoyê Ewan diye yalancının ismini 303 senedir kimsenin bu topraklarda çocuklarına vermediği gibi…

    Bekoyê Ewan bunları derin bir üzüntüyle imamdan dinler. Ve sonra Cizira Botan’da dolaşır. Adeta bir izleyici gibi dolaşıp gördüğü her şeye üzülür. İnsanların değişen karakterleri: yalancılık, iftira, entrika, ahlak, namertlik, makullük, büyüklük, vicdan, kalleşlik, politika… diğer yandan tahrip olmuş köprüleri, pazar yerlerini, esrarcı külhanileri, 365 odadan müteşekkil Birca Belek’in (bu Memê Alan destanında vardır) 365 taşının bile üst üste kalmadığını, hata Dicle nehrinin akan suyunun bile kan kırmızıya renk değiştirdiğini görür… Bunları gördükten sonra Bazid’e Ahmedê Xanî hazretlerinin türbesini ziyarete gider. Bu gördüklerinin hepsini tek tek türbede Ahmedê Xanî’nin mezarı başında anlatır Xanî’ye.

    Sitem ederek Ahmedê Xanî’ye, neden adını böyle kötüye hikâye ettiğini sorar, yalancı, fesat ve fitneci, dalkavuğun biri olduğunu inkâr etmeksizin… ama bunların hepsini de ilahi bir aşkın bu dünyada kirlenmemesi için yaptığını, kendisinin bu iş için Tanrı tarafından yaratıldığını, bu vesile ile kendisinin cennetli olarak mükafatlandırdığını, ve hata kendisinin (Ahmede Xani’nin) Tanrıya iki karış dört parmak (ölçü olarak) kadar yakın gittiğini, tasavvufi büyük bir şair olup bu mertebeye yükselmesinin bu yalancı, fesat ve fitneci marifetinden dolayı olduğunu söyler.

    Bundan dolayı benim kendi mezarımdan kalkmamı değil, keşke Tanrıdan kendin için niyazda bulunup bu aziz türbenden kalkarak Cizira Botan’ın tahribatını, insanlarda vuku bulan kötü karakter değişikliğini kendi gözlerinle görseydin, diye sitem eder Ahmedê Xanî’ye. Eğer kendisi (Ahmedê Xanî) kalkıp gezseydi ne yalancıların, ne tür fitnecilerin, dalkavukların Cizira Botan’da var olduğunu görecekti diye ona şikâyette bulunur. Oysa kendisinin, yalancılık ve fitneciliği herhangi bir mevki, herhangi bir hazine varlığı ve herhangi bir Mir’in hatırı veya kendi nefsi için yapmadığını söyler hatta bu ilahi aşkın bu dünyada kirlenmemesi için bu yolda öldürülüp başını verdiğini belirterek Ahmedê Xanî’ye serzenişte bulunur.

    Hesenê Metê ‘Tofan’da ana kahramanı olan anlatıcının (‘BEN’ formuyla) hallucinationik seansiyle Ahmedê Xanî’nin türbesine pencereden bakıp okuyucuya anlatır.

    Hesenê Metê, Kürt tarihinin değişmez kötüsü Bekoyê Ewan’ı aslında iyi adam olarak aklamaz, sadece kötülüklerinin iyiliğe evrildiğini söyler. Anlatıcının Bekoyê Ewan’dan yana olması bu anlamda okuru yanıltmamalıdır, diye düşünüyorum. Ama Beko, anlatıcıya rağmen, okurun ezberindeki algıdan olsa gerek, her an bir “hinlik” yapacak bir kahraman havasındadır. Metê bu romanıyla hem roman tekniği hem de karakter oluşturma anlamında oldukça başarılı bir yapıt vermiştir.

    —————–
    * Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Kürtçe Yüksek Lisans

     

    #sayı15 #kürtromanı #tofan #hesenemete #bekoyeewan #mehmetöztunç

    romankahramanlari replied 6 months, 1 week ago 1 Member · 0 Replies
  • 0 Replies

Sorry, there were no replies found.

Reply to: romankahramanlari
Hesenê Metê’nin Tofan Romanında Aklanan Kötü: Bek…
Cancel
Your information:

Start of Discussion
0 of 0 replies June 2018
Now