Güllü: TATLI BETÜŞ’TE KADIN İMGESİ

  • Güllü: TATLI BETÜŞ’TE KADIN İMGESİ

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 13:39'de 11 Temmuz 2024

    TATLI BETÜŞ’TE KADIN İMGESİ*

    Makale Yazarı: Nurten Çakır

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisi (Ocak/ Mart 2018) 33. sayıda yayımlanmıştır.

    Aziz Nesin sadece Türk edebiyatının değil, dünya edebiyatının da değerli mizah yazarlarındandır. Yazı hayatına ilk önce şiirle başlasa da mizah öyküleriyle tanınır. Eserlerinde toplumdaki sosyal ve siyasal kötülükleri kınayan konulara değinir. Toplumun bütün abesliklerini, aksayan yönlerini, çürümüş tiplerini mizahi bir dille anlatırken aynı zamanda ezberi bozar, okurunu sarsar, düşündürür. Eserlerinde yergiye elverişli tipleri seçer.

    Türk toplumu öteden beri birbirine #lakap takmayı sever. Aziz Nesin Tatlı Betüş romanında sık sık kullanır bunu. #UzunMuzaffer, #PaslıPervin, #CinsBekir, #SarsakMecdi, #KlarkçıMuammer, #BaygınSedat bunlardan bazıları.

    Tatlı Betüş Aziz Nesin’in altıncı romanı. İlk hali 1958’de ‘Bayan Döviz’ adında Yeni Gazete’de yayınlanır ancak Aziz Nesin bu isimden memnun kalmaz. 1960’da romanı yeniden yazar. Tef’de yayımlanır. Üçüncü kez yapılan düzeltme ve değişikliklerden sonra ‘Bir Mirasçı Aranıyor’ adı verilerek 1964 yılında Akbaba Dergisinde yayınlanır. Dördüncü kez yeniden çalışıp düzeltmeler ve eklemeler yapılarak son halini alır. Bu kez adı Tatlı Betüş’tür. 1974’te basılır. Ekim 1973’ten itibaren Barış Gazetesi’nde yayınlanmaya başlar. Kolay yazabilen bir yazar değildir. Daha doğrusu yazdıklarından pek tatmin olmaz, iyinin daha iyisini arar Aziz Nesin. Ayhan Yetkiner ile 13 Ekim 1973’te yaptığı bir röportajında bunu doğrular.

    “Görülüyor ki pek çoklarının, hatta edebiyat tarihçilerimizin, eleştirmenlerimizin sandığı gibi, kolay yazabilen yazarlardan değilim. Kolay #müsvedde yazdığım, kimi müsveddelerimi de dergilerde, gazetelerde yayınladığım doğrudur. Ama kitap olarak çıksa bile, her yazdığımı, kendimce ona gerekli son biçimi verinceye dek, düzeltir, değiştiririm. Pek çok yazmış olmam, dışardan bakanlara kolay yazıyormuşum izlenimini veriyor. Çok yazmam, zamanımı yararlı kullanmamdan ve yaşamımın yazmaktan başka hiçbir yanı olmayışındandır. Bütünüyle salt yazarlığa adanmış olan yaşamımda gezmek, eğlenmek, dinlenmek gibi şeyler yazabilmem içindir. Yaşamıyorum yazıyorum; çünkü yaşamak benim için yazmaktır.”

    Tatlı Betüş, Aziz Nesin’in sıra dışı bir kadını merkeze alarak zamanın yüksek sosyetesinin yozlaşmışlığını hicivsel bir üslupla anlattığı romanıdır. Roman miras nedeniyle evlatlık verilen #Güllü adlı kadının aranmasıyla başlar. Güllü beş yaşında evlatlık verilmesiyle bilinmeyen bir hayatın içine fırlatılır; sokaklarda yatar, geneleve düşer, dansözlük, striptizlik yapar. Masum bir kız çocuğu iken hayat şartları onu değiştirir. Basit bir sokak kadınlığından güzelliğini ve zekâsını kullanarak aristokrat yalılarına, yüksek sosyetenin sanat çevrelerine girmeyi başarır ama bedeni taşlı, süslü pahalı elbiselerle giydirilmişken ruhu çıplak bırakılır. Ruhla beden arasındaki bu çelişki tüm dengelerini bozar, iç çatışmalar yaşar ve zamanla erkeklerden hatta insanlardan nefret eder hale gelir. Toplumun her kesimiyle, özellikle herkesin #yükseksosyete diye ayılıp bayıldığı kesimiyle dalga geçer. Korunma sistemi bu şekilde ete kemiğe bürünür ama yaşamında sık sık tekrar eden bu tür ilişkiler onu mutlu edeceği yerde ruhen yorar, yalnızlığı budaklaşır ve giderek daralan çemberin içinde sıkışır.

    Tatlı Betüş, ayıplanacak her türlü davranışı ifşa etmekten çekinmez, buna rağmen onu tanıyanlar onun aslında ne kadar iyi ve hayırsever bir kadın olduğunu anlatıp dururlar.

    “Gülcan Keklik’e halk Gülcan Teklik demeye başladı. Sebebi de şu ki efendi oğlum, malum ya ‘teklik’ demek, bir lira demektir; bu kadın da son derece cömert, alçakgönüllü, hayır sahibi ve fakir fukaranın gönlünü hoş eden takımından olduğundan, ona ‘#teklik’ adını taktı halk… Evet, gayetle hayırsever ve gönül almasını bilirdi.” (S. 97)

    Okumamış ama zeki ve yetenekli bir kadındır Tatlı Betüş. #BayanEntelektüel adında, Çarşamba Salonu’nda zamanın ünlü politikacılarını, ressamlarını, şairlerini, elit tabakasını toplar. #Şairler şiirlerini Bayan Entellektül’e okumadan şair sayılmazlar. Şairler gibi ince ruhlu bir adam olmasını ister eşinden. Eşi namlı iş adamıdır ama şair değildir. Kocası onu o kadar seviyordur ki şairlik dersi alır, şiir yazmaya başlar.

    “Kocası şiir yazmayı öğrenmiş. Başarmış, ama yalnız şiir yazmakla şair olunmaz ki… Öbür oğlan, saçından tırnağına kadar şairmiş. Bir kere iyice sıska, tabii açlıktan… Darmadağınık saçları yüzünü gözünü kapamış. Bakışları hülyalı ve derin, sebebi de zavallı oğlan hep uykusuz, nerde akşam orda sabah… Üstbaş dersen perperişan, yani mühmel dediklerinden; bir iyi elbisesi yok ki giysin zavallının…” (s. 126)

    Tatlı Betüş şairliği ile de kalmaz, kendisini o kadar geliştirir ki herkesi kendisine gerek güzelliğiyle gerek davranışlarıyla hayran bırakır. Öyle ki onu bir #dişievliya yapacak kadar yüceltir hayranları. ‘#Salon’ adında bir dergi çıkarır. Bu dergide sosyete kızlarına nasıl koca bulunabileceğini, cinsel ilişkide mutluluk, pedagojik, aşk spor mudur değil midir, ihanete kadar konulara değinir. Evinde sosyete kızlarına parasız öğrettiklerini bu dergiye yazar.

    Hayatında iki şeyi çok ister Tatlı Betüş: Birincisi #para, ikincisi paranın getirdiği güçtür. Bu yüzden eşlerinin hepsi zengin ve güçlü erkeklerdir. Her ne kadar sevgilileriyle güçlü ilişkileri olsa da her ilişkisinde zayıf halkadır aslında, kaybeden hep kendisidir. Kahramanımız erkeklerin parasını sömürdüğü gibi kendisi de ruhen sömürülür, erkeklerin vücudunun karşısında aldıkları hazzın yanında bir sorun bile değildir ne hissettiği. Hem toplumsal hem de cinsel bir obje olarak acı çeker. Bu yüzden, “Zaten ben hayatta yalnız bir kadınım, kimse anlamıyor beni. Ruhumu anlayan yok,” der yine de bütün sevgililerinin beklentisine riayet etmesini bekler. Uymayanları bir şekilde cezalandırır; kimini boşar, kimini aldatır, kiminin de parasını yer. Hayatında gerçekten tek sevdiği erkek Uzun Muzaffer’dir. Sevdiği en zor anında, ondan alıp götürmesini ister. Ancak Uzun Muzaffer de sandığı gibi onu sevmemiş, ondan diğer erkekler gibi yararlanmak istemiştir.

    “Onbeş yaşında ancak varmış. Sevdiği delikanlı, oturdukları eve komşu bir tekke şeyhinin oğluymuş. Adı Muzaffer… Onun külhanbeyliği, mahalledeki efeliği, öbür delikanlılara üstünlüğü hoşuna gidermiş, yandan çapraz yeleği, kulağının arkasına soktuğu kırmızı karanfil, cıga-ra içişi, dalgalanarak yürüyüşü… Hatta, dişlerinin arasından kurşun hızıyla yere tükürük atışı. Birden ellerime sarıldı, yanağını yüzüme yanaştırdı. «O sen olsaydın» dedi. Bir evde evlatlıkmış… -Bu kadiri, hayatım boyunca beni şaşırtmak için yaratılmış.- Muzaffer’le arsadaki çitlenbik ağacının altında buluşurlarmış. Muzaffer, elini tutunca, yüreği öyle çarparmış ki, duracak gibi, eriyip yere akacak gibi olurmuş. Ona çok güveniyormuş. «Beni kaçır» demiş. Muzaffer de olur filan demiş ama atlatmış…” (S.350)

    Birçok insan tarafından farklı isim ve lakaplarla anılır: #GülcanKeklik, #Müzayede Hanım, #MadamAbuş, Yırtık Leyla, #Müstesna Hanım, Madam Döviz, Prenses #Fesafeş… Her bir isim yeni karekter, yeni bir hikaye anlatır Tatlı Betüş için. Son lakabı #Yampiri Karı’dır. Her gece barlarda içen küfürbaz, deli kadın. Öyle ki birkaç defa tımarhaneye girip çıkar. Para karşılığında insanlara küfreder.

    Yeğeni Mahmut, uzun aramalardan sonra halasını sokakta kedilere ciğer verirken bulur ve roman belirsiz bir şekilde sona erer.

    1993 yılında senaryolaştırılarak on bölümlük #TVdizisi olur. Yönetmenliğini #AtıfYılmaz yapar. Tatlı Betüş’ü #TürkanŞoray oynar.

    “Bu romanda; toplumumuzun övüncü, seçkin kişilerinden oluşması gereken yüksek sosyetenin, gerçekte nasıl paradan başka değer ölçüleri olmayan, kültürsüzlük ve moral değersizliği içinde kokuşmuş dengesizlikler, sapıklar, yozlar topluluğu olduğunu anlatmaya çalıştım der.” (S.323) Küfrün envai çeşidini bilir. Bir yanı tutmuyordur artık. Bu yüzden ‘yampiri’ adını alır. Kolu tutmaz, boynu eğri, ayağının biri bükülmüştür. Buna rağmen özündeki merhameti kaybetmez. Bulduğu parayı fakir çocuklara, sokak kedi ve köpeklerine harcar.

    Aziz Nesin, Tatlı Betüş romanında hayatı kara mizaha dönüştürür. Böylece sahte dünyaya karşı uyanık olmamız için bize sık sık telkinlerde bulunur. Aynı zamanda toplumu, kendimizi eleştirmeye yöneltir, okurun gözünü açar. Sadece bir dizi ya da kitap olmaktan çok ötededir Tatlı Betüş. Güçlü kadın karakterinin altında Betüş’ün şahsında kadınların yalnızlığını gösterir bize. Her kadının içinde Betüş’ten bir parça vardır diyebiliriz. Bu romanda insanlığın hangi cephede olduğunu görürüz. Günümüzde yaşanan kadın olaylarıyla karşılaştırırsak bugünkü kadınların durumu arasındaki benzerliği çoktur. Bugün hâlâ Türk toplumunda kadın, çoğu evde ikinci plandadır. Erkek evin reisi, kadın onun yardımcısıdır. İlkel, kendisini gerçekleştirememiş toplumun düzenidir bu. Tatlı Betüş, geçmişte olduğu gibi günümüzde de kişileşememiş kadınların resmidir aslında, ötekileştirilen, hor görülen ve sadece et metası olarak tasavvur edilen…

    KAYNAKÇA
    Aziz Nesin, Tatlı Betüş, Adam Yayınları, 1998. Birgün Gazetesi/ Aziz Nesin’in Terazisinde Tartılmak/ Enver Aysever/ 16.08.2015

    #mizahyazarı #TürkEdebiyatı #dünyaedebiyatı #BayanDöviz #BirMirasçıAranıyor #sıradışıbirkadın

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
TATLI BETÜŞ’TE KADIN İMGESİ* Makale Yazarı: Nurte…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi