Gergely: KRISZTIÁN GRECSÓ YAŞAMIN KARANLIK SULARINDA
-
Gergely: KRISZTIÁN GRECSÓ YAŞAMIN KARANLIK SULARINDA
KRISZTIÁN GRECSÓ
YAŞAMIN KARANLIK SULARINDA*Makale Yazarı: Ece Erdoğuş
*Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ocak / Mart 2012, 9. sayıda yayımlanmıştır.
#Gitmek. Hele ki büyük kavgalardan sonra. Ve sadece bir kez kapanacak bir çukura gömmek geçmişi. #Geçmiş… Sadece altı harfe bunca yılın, anının, sayısız yüzle sesin tek bir anda sığışıvermesi size de biraz tuhaf gelmiyor mu? Dahası ardınızda kalan küçücük bir köyse, masalların kulaktan kulağa fısıltısını dindirmek kolay mı? Ya zihninize kazınmış tuhaf gölgeleri görmezden gelmek? Mesela lanetli bir cinayeti? Sizce #uzak, insanın kaderine işlemiş tüm bu izleri silebilir mi?
#KrisztiánGrecsó’nun Türkçede yayımlanan ilk romanı ‘Hoş Geldin – Klein Güncesi’ işte tam da böylesi sorularla, başkahraman #Gergely’nin çocukluğunu geçirdiği küçük kasabadan, ‘büyük kavga’dan beridir küs olduğu yakın arkadaşı Dezsö Metz’den bir telefon almasıyla başlıyor. Ve o anda, çok önce kapandığını sandığı ‘Klein Güncesi’ onun için yeniden açılıveriyor. Geçmişten uzanan görünmez bir kancaya takılıyor sanki Gergely de elindeki ahizenin upuzun tellerinde ilerleyerek #1981 yılının #Sarasag kasabasına dek süzülüyor.
Acı Bir Olay
#Katolik ve #Protestan Hristiyanlarla Yahudilerin bir arada yaşadığı, dinsel motiflerin ana hatlarını çizdiği, dahası #Ortaçağ’dan kopmuşçasına karanlık masalların, #mistik güçlerin, sıra dışı olayların, doğaüstü varlıkların ağır ve tuhaf duygusuyla dolu bir yer burası… Ve şu an Gergely’nin tam karşısında Aziz Janos heykelinin çaprazında kalan sinagogun yeri var. Bir zamanlar inşaatken şimdi boş ve bakımsız bir arsa… Nedeniyse, bakire #Matildka’nın, #sinagog inşaatının yanı başında oturan cemiyet gençlerinin elebaşı #manifaturacı Ede Klein’a çeyizlik kumaş almaya gelmesi ve bir gün sonra #Tisza nehrinde ölü bulunmasıyla gerçekleşen, aradan tam otuz üç yıl geçtiği halde lanetini hâlâ sürdüren o acı olay… Ve iğrenç bir halk inanışıyla, sinagogun inşaatının bitmesinin ancak bir bakirenin kanının kullanılmasıyla mümkün olduğu safsatasının kulaktan kulağa yayılarak Ede Klein’ın suçlanması.
Dahası rivayet o ki ‘Ede, Matildka’nın kanını son damlasına kadar bu iş için akıtmış, sonra da kızın cansız vücudunu kır at koşulu iki tekerlekli bir arabaya koyup oturak yerinde poli köpeği başlı bir şeytanla yan yana, Tisza nehrine doğru gitmişler.’ Bu berbat iddianın sebep olduğu sorgularla tam üç hafta cebelleşmek zorunda kalır Ede Klein. Madilka’nın kanının gövdesi içinde pıhtılaşmış olduğu gerçeği de köylüleri inandırmaya yetmez. Sonunda Ede Klein’ın köyden kaçmaktan başka çaresi kalmaz.
Fakat bir bulaştı mı silinmesi en güç lekelerdendir #lanet. Gitgide büyür ve değdiği her yere kendinden bir parça bırakır. Nitekim kasabanın kadınları hâlâ rüyalarında dön dolaş bu hikâyeyi görür. Kadınların gördüğü rüyalar yetmezmiş gibi, köy halkının da ağzından sabahları arka arkaya anlamsız kelimeler dökülmekte, böylece kimi kehanetlerin ipuçları bölük pörçük, evlerde oda oda yankılanmaktadır. Sonra, Sarasag’ın köylüleri dinmek bilmez bir #susuzluk çeker. Her biri yanında güğüm güğüm içeceklerini taşıyacak kadar…
Ede Klein Derneği Kuruluyor
İşte böyle bir ortamda Gergely, on dört yaşının verdiği heyecanla küçük bir maceraya koyulmak, daha da önemlisi başkanlık edebileceği herhangi bir kürsüye sahip olmak adına ‘Ede Klein’ adına bir dernek kurmaya karar verir. Kendiyle birlikte toplam dört üyedirler. Doğaüstü güçlere sahip Dezsö Metz, birlikte ortaokula ve liseye devam ettikleri sanat meraklısı ve gün geçtikçe bu merakı snobizme dönüşecek olan Bece Beregi ve Gergely’nin kız kardeşi Eszter Galler…
Dernek, kuruluş amacına yakışır biçimde Gergely’nin yaptığı tumturaklı açılış konuşmaları ile toplantılara başlar. Konularıysa, köy tarihine her geçen gün yenileri eklenen tuhaf olaylardır. Mesela, bütün evleri tek tek gezen bir #fotoğrafçı eski ve soluk fotoğrafları yepyeni yapacağı vaadiyle alıp götürmüş dönmemiştir. Tek bir anın silik sureti de olsa yakınlarından kalan yegâne fotoğrafları kaybeden köy halkı kaygılı ve öfkelidir. Fakat sonra garip bir şey olur… Öyle ki, o kayıp fotoğraflar zihinlerde yeniden hayat bulmuşçasına çekildikleri yerlerde bir gölge şeklinde belirmeye başlar. Sonra o gölgeler, o halleriyle, tıpkı ekleme bir uzuv gibi yakınlarına yapışır. Fakat tuhaf olaylar bu kadarla da kalmaz…
Gyula Franczek adlı ambar memuru iki erkek evlat sahibi olduğu Sarolta Jaszi’yi terk edip öksüzler yurdundan #Layla’yla yeni bir aşka koyulur ve bir türlü çocuklarının olmaması üzerine doktora giderler. Böylece Franczek’in kısır olduğu anlaşılır. İşler tersine dönüp de eski karı koca yeniden birleştiğindeyse asıl sürpriz gelir; #Sarolta yeniden hamiledir. Dahası testler de çocuğun babasının Franczek olduğunu söyler. Aksi gibi doktor da iddiasında direnmektedir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, köydeki ‘#poli’ cinsi köpeklerin tümü öldürülür ve aylar sonra onların dörder beşer yavrularıyla dolar kapı önleri… Dahası şeytan, belki de biraz eğlenmek için, her yeni gün, mistisizm, cinsellik ve rüyalarla örülü oyunların kucağına atmaktadır köy halkını.
Tüm bunlar olup biterken Gergely için ‘Klein Güncesi’ hala gizemini korumaktadır. ‘Tarım Üretimi Kooperatifi Başkanı’ Gabor Töre’nin daktiloculuğunu yaptığı günlerde Pannika Teyze adıyla tanınan tütüncü dükkânı sahibesi bir kadın tarafından, dikte edilenleri yazıya mükemmel geçirdiği için kontrol edilmeksizin dört bir yana gönderilen raporlarla yazılmıştır bu defter. Üstelik büyük bir ilhamın neticesi olarak, parmak uçlarıyla bedeni, aklı ve ruhu kendisinden bağımsız bir gücün parçasıymışçasına hareket ederek kâğıda dökülmüşlerdir. İçinde adı geçtiğinden dolayı ‘Klein Güncesi’ olarak anılır. Dahası Ede Klein, Pannika Teyze’nin yıllar önce ayrılmak durumunda kaldığı, hâlâ büyük bir tutkuyla bağlı olduğu eski sevgilisidir. Şimdiyse kooperatif kapanmakta ve defter kilitli olduğu dolaptan çıkarılmak üzeridir…
Peki, ‘Klein Güncesi’ her şeyi açıklar mı dersiniz? Ede Klein olayının iç yüzünü, köydeki sayısız tuhaflığı ve elbette #başkahraman Gergely’nin sırlarla dolu tarihindeki kayıp zamanları?
Krisztián Grecsó, ‘Hoş Geldin-Klein Güncesi’ romanında kullandığı olağanüstü şiirsel dil ve derinlikle bizi yaşamın karanlık sularında gezdirirken üç yüz yirmi iki sayfalık bir masal yaşatıyor…
#Macaryazar #Hoşgeldin #KleinGüncesi #roman #AzizJanos #mistikgüçler #masallar #EdeKlein #halkinanışı #bakire #EdeKleinDerneği #DezsöMetz #BeceBeregi #EszterGaller #solukfotoğraflar #siliksuret #GyulaFranczek #TarımÜretimKooperatifi #GaborTöre #PannikaTeyze
Sorry, there were no replies found.