François Rabelais: Hümanist Bir Eğitimci Olarak Rabelais

  • François Rabelais: Hümanist Bir Eğitimci Olarak Rabelais

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 13:06'de 11 Temmuz 2024

    Hümanist Bir Eğitimci Olarak Rabelais*

    Makale Yazarı: Doç. Dr. Nurmelek Demir(1)

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Nisan/Haziran 2013, 14. sayıda yayımlanmıştır. 

    #FrançoisRabelais’nin (1494?-1553) #Rönesans döneminin en cesur, en cüretkâr ve en yenilikçi #hümanist düşünürlerinden biri olduğunu söylersek, abartmış olmayız kuşkusuz. Rabelais’nin bir insan, yazar, düşünür ve âlim olarak portresi ortaya koyulduğunda, karşımıza birçok özellik çıkar. Modern Fransız romanının kurucusu, dil bilimci, polemikçi, din adamı, hekim ve eğitimci gibi sıfatlar, Rabelais’nin sahip olduğu niteliklerin yalnızca bir kısmını ifade eder.

    Çağının bütün hümanistleri gibi, Rabelais de en büyük mücadeleyi #KatolikKilisesi’ne ve onun yaratmış olduğu dogmalara karşı yürüttü. #Antikçağ filozoflarının aydınlattığı yolda emin adımlarla ilerleyen hümanistler için, Katolik Kilisesi’nin din anlayışı insani değerleri yozlaştıran, bozan ve hatta insanı insan olmaktan alıkoyan dogmatik bir yapıya sahipti. Aydın ya da cahil, soylu ya da köylü, insanların, sırf Kilise’nin dayattığı düşünce sistemini reddettiği veya eleştirdiği için türlü işkencelerden geçirildiği, darağacına gönderildiği, canlı canlı yakıldığı böyle bir dönemde, insanın yeniden anlamlandırılması, insana atfedilen değerlerin yeniden sorgulanması sürecini başlatan ve Tanrı’nın sözünün özüne dönülmesi gerektiğini savlayan hümanistlerin arasında yer alan Rabelais, Hippokrates’in etkisiyle(2) insanın insan olabilmesi için en temel yasanın “gülmek” olduğunu vurgulayacak ve hayatı boyunca da söz konusu yasanın takipçisi olacaktır. Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve Vedat Günyol tarafından 1973 yılında Türkçeye kazandırılmış ilk ve en tanınmış yapıtı Gargantua’da, Rabelais okurlara şu sözlerle seslenir:

    Bu kitabı okuyan okur dostlar
    Atın içinizden her türlü kuşkuyu
    Okurken de irkilmeyin sakın
    Ne kötülük var içinde ne muzurluk
    Doğrusu güldürmeden başka da
    Bir hüner bulamayacaksınız pek
    Başka yola gidemiyor gönlüm
    Sizleri dertler içinde görürken
    Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
    Gülmektir çünkü insanı insan eden

    Ütopya ülkesinin kralı Gargantua ve oğlu Pantagruel’in yaşantılarına adanmış beş kitaplık(3) bir dizinin yaratıcısı olan Rabelais,(4) birer dev olan sıradışı kahramanları aracılığıyla, bir yandan yaşadığı devrin insanüstü özelliklerine vurgu yaparken, diğer taraftan da dev insanların aşırılıkları ile normal boyutlu insanların sıradanlıkları arasındaki çelişkiden doğan gülünç durumları büyük bir ustalıkla okuruna aktarır. Thomas More’un Ütopya’sından ve üstadı Erasmus’tan(5) esinlenerek yola çıkan Rabelais, XVI. yüzyıl idealizmini hümanist temeller üzerinde yeni den inşa eder. Siyasi, dini, toplumsal ve kültürel alanda skolastik anlayışın yarattığı kısır döngüyü kırabilmek için, öncelikle eğitimi söz konusu anlayışın hâkimiyetinden kurtarmak gerektiğinin bilincindedir. #Ortaçağ’ın mirası skolastik ve dogmatik eğitimin yerine #Yeniçağ’ın simgesi hümanist eğitimin esaslarını ayrıntılı olarak Gargantua’da çizmekle birlikte, hümanist eğitimin manifestosu Pantagruel adlı yapıtında yer alan ve Gargantua’nın oğluna yazmış olduğu mektuptur. Yüksek öğrenim görmek üzere Paris’e giden Pantagruel aracılığıyla Rabelais, hem #Sorbonne Üniversitesi’ndeki ilim camiasının geliştirdiği anlaşılmaz ve anlamsız jargonu hedef alır ve böylece skolastik ilmin zararlarını somut olarak göstermeyi amaçlar, hem de skolastik eğitimin ahlâk üzerindeki olumsuz etkilerini vurgular. Bu bağlamda, bir öğrenciyle Pantagruel arasında geçen konuşma gülünç olduğu kadar düşündürücüdür de:

    “Yani Paris’ten geliyorsun”, dedi Pantagruel. “Peki, siz Parisli öğrenciler neyle vakit geçirirsiniz?”
    Öğrenci cevap verdi:
    “Sequan’da karanlıktan şafağa geçirgenleşiriz, kadranik kenti deambule ederiz, latinik verbosinasyonu gerçekleştirir ve amorabanlara benzeşimcesine cinsilatifin omnijuga, omniformal ve omnigenal faydalarını kapsaşırız. Tanrısal mabadlarımızı lunaparklarda gezdirir ve Venüs hazzının doruklarında, organımsı hazinemizi amikal meretriküllerin utanılası yerlerinde dolandırırız. Sonra Çam Kozalağı, fiato, Madlen ve Dişi Katır gibi şanımıza yaraşır tavernalarda dolaşır, petrosille perfore edilmiş mamaları güzelce bir parlatırız. (…)”(6)

    Bu anlamsız ve amaçsız konuşmanın ardından Pantagruel’in hümanist babasından aldığı mektup tam bir bilgelik örneğidir. Gargantua mektubuna insan soyunun devamlılığının Tanrısal bir armağan olduğunu, bu armağanı erdemli bir yaşantıyla taçlandırmak gerektiğini ve bunun sağlamanın en iyi yolunun da eğitim oldu- ğunu vurgulayarak başlar. Hayatının son demlerini yaşayan bir insanın olgunluğuyla kalemi eline alan Gargantua, tıpkı kendi babası Grandgousier’nin yaptığı gibi, oğlunun iyi yetişmesi için bütün imkânlarını seferber etmiştir. Gargantua’nın zamanındaki kötü koşullarla kıyaslandığında, Pantagruel’in çok daha elverişli koşullarda eğitim alma imkânına sahip olduğu açıktır. “O zamanlar, tüm iyi edebiyatı yağmalayan Gotların neden olduğu felâketler ve büyük yıkımların hissedildiği karanlık zamanlardı” diyerek, sofuların düşünce ve bilim üzerinde yarattığı derin tahribata gönderme yapar. İleride tahta geçecek bir Prens olan Pantagruel’e verilecek eğitim büyük önem taşımaktadır, çünkü hümanist felsefe ancak başarısını tebaasının mutluluğuna bağlayan bir yöneticinin egemenliğini meşru görmektedir. Dolayısıyla hümanist değerlerle eğitilmiş bir kral, makyavelist(7) anlayıştan uzak duracak, sadece halkının mutluluğu için çalışacaktır. Aynı anlayışla eğitilmiş olan Gargantua oğluna bilginin ana kaynağına inebilmek için öncelikle Yunan, Latin, İbrani, Kalde ve Arap dillerini öğrenmeyi salık verir. Bunlara ek olarak, geometri, aritmetik, felsefe, müzik, hukuk, tıp, -özgün kaynaklarından öğreneceği- din, astronomi ve doğa tarihine dair ne varsa bilgi dünyasına katmasını ister:

    Bu anlamsız ve amaçsız konuşmanın ardından Pantagruel’in hümanist babasından aldığı mektup tam bir bilgelik örneğidir. Gargantua mektubuna insan soyunun devamlılığının Tanrısal bir armağan olduğunu, bu armağanı erdemli bir yaşantıyla taçlandırmak gerektiğini ve bunun sağlamanın en iyi yolunun da eğitim olduğunu vurgulayarak başlar. Hayatının son demlerini yaşayan bir insanın olgunluğuyla kalemi eline alan Gargantua, tıpkı kendi babası Grandgousier’nin yaptığı gibi, oğlunun iyi yetişmesi için bütün imkânlarını seferber etmiştir. Gargantua’nın zamanındaki kötü koşullarla kıyaslandığında, Pantagruel’in çok daha elverişli koşullarda eğitim alma imkânına sahip olduğu açıktır. “O zamanlar, tüm iyi edebiyatı yağmalayan Gotların neden olduğu felâketler ve büyük yıkımların hissedildiği karanlık zamanlardı” diyerek, sofuların düşünce ve bilim üzerinde yarattığı derin tahribata gönderme yapar. İleride tahta geçecek bir Prens olan Pantagruel’e verilecek eğitim büyük önem taşımaktadır, çünkü hümanist felsefe ancak başarısını tebaasının mutluluğuna bağlayan bir yöneticinin egemenliğini meşru görmektedir. Dolayısıyla hümanist değerlerle eğitilmiş bir kral, makyavelist(7) anlayıştan uzak duracak, sadece halkının mutluluğu için çalışacaktır. Aynı anlayışla eğitilmiş olan Gargantua oğluna bilginin ana kaynağına inebilmek için öncelikle Yunan, Latin, İbrani, Kalde ve Arap dillerini öğrenmeyi salık verir. Bunlara ek olarak, geometri, aritmetik, felsefe, müzik, hukuk, tıp, -özgün kaynaklarından öğreneceği- din, astronomi ve doğa tarihine dair ne varsa bilgi dünyasına katmasını ister:

    Balıklarını tanımadığın ne bir deniz ne bir nehir ne en ufak bir su kaynağı kalsın. Ne doğuda ne de güneyde, gökyüzündeki kuşlarını, büyük küçük tüm ağaçlarını, ormanlarındaki çalılarını, yerdeki otlarını, uçurumların bağrında saklı metallerini, her bir ayrı taşını tanımadığın tek bir diyar kalsın. (8)
    Evreni oluşturan bilgiye bütüncül bir yaklaşımı temel alan Gargantua, Pantagruel’in “bilim alanında dipsiz bir uçurum” olmasını, ancak “vicdandan ayrı düşmüş bir bilim” ruhun felâketine yol açtığından, Tanrı’nın yolundan da ayrılmamasını öğütler. Yine bu düşünceye koşut olarak, coğrafi keşif adı altında Avrupa’nın sömürgeci kimliğini benimsemeye başladığı bir dönemde, fetih savaşlarını reddeden bir anlayışın yansıması olarak, savaş sanatının yalnızca gerektiğinde savunma amacıyla kullanılmak üzere öğrenilmesi zorunluluğunun da altını çizer.

    İlk kitabı Pantagruel’in ardından, Rabelais Gargantua’da eğitim anlayışını daha ayrıntılı bir biçimde serimler. Elli sekiz bölümden oluşan kitabın yaklaşık yarısı Gargantua’nın eğitimine ayrılmıştır. Dünyaya grotesk bir biçimde gözlerini açan Gargantua, ağlamak yerine “İçki! İçki! İçki!” diye bağırır, çünkü Rabelais’de içmek edimi her türlü susamışlığı, özellikle de bilgiye olan susamışlığı gidermek anlamında kullanılır. İlk yıllarda dadılarının nezaretinde içki içen ve edep sınırlarını zorlayan oyunlar oynayan Gargantua, bir dev olması hasebiyle üç yaşında ergenliğe girer ve beş yaşına kadar yaşıtı bütün çocuklar gibi bir eğitim alır:

    (…) ve Gargantua vakitlerini ülkenin küçük çocukları gibi geçirdi, yani içmek, yemek ve uyumakla, yemek, uyumak ve içmekle, uyumak, içmek ve yemekle. Her gün çamurlara batıyor, burnunu karalıyor, yüzünü gözünü kirletiyor, pabuçlarını yıpratıyor, sık sık sinek avlıyor, babasının buyruğundaki kelebeklerin ardından koşuyordu. Pabuçlarına işiyor, gömleğini pisliyor, kollarıyla burnunu siliyor, sümüğünü çorbasına akıtıyor, batmadığı çamur kalmıyor, terliğinden su içiyor ve genel olarak da göbeğini bir sepetle kaşıyor. (9)

    Oğlunda Tanrısal bir zekâ olduğunu gören Grandgousier, Thubal Holoferne adında bir teoloğu Gargantua’ya ders vermesi için tutar. Skolastik eğitimin temsilcisi olarak karşımıza çıkan Holoferne, öğrencisine alfabeyi baştan sona, sondan başa beş yıl üç ayda, dilbilgisini on sekiz yıl on bir ayda, astrolojiyi on altı yıl, iki ayda öğretir. Holoferne frengiden öldükten sonra, Gargantua’ya başka hocalar tutulur. Oldukça ilgili ve çalışkan bir öğrencidir Gargantua, bununla birlikte akli melekelerinde hiçbir gelişme olmamakta, hatta günden güne gerilemektedir. Skolastik eğitimin genç beyinlere verdiği zararlar şu sözlerle ifadesini bulur:

    (…) böylesi hocalardan böylesi kitaplar okuyacağı- na hiçbir şey öğrenmemek daha iyidir, çünkü bütün öğrettikleri saçma, bütün bildikleri koftur, bu adamlar güzelim soylu kafaları kısırlaştırıp gençliğin bütün çiçeğini soldururlar. (10)

    Bunun üzerine, Gargantua’ya Ponokrates adında yeni bir hoca tutulur ve birlikte Paris’e giderler. Ponokrates, Gargantua’yı Sorbonne Üniversitesi’ne götürür ve skolastik eğitimin etkilerini belirlemek için onu gözlemlemeye başlar. Gerçekten de hiçbir çalışma ve beslenme disiplininin olmadığı, temizlik kurallarının tanınmadığı, çocuğun ne ruhen ne de bedenen beslendiği bir eğitimdir bu. Gargantua istediği saatte kalkmakta, istediği saatte uyumakta, ölçüsüz derecede yemekte ve içmekte, arta kalan zamanlarda ise dua kitaplarını okumakta ve gelişimine hiçbir katkıda bulunmayan oyunlar oynamaktadır.

    Rabelais’nin yaratıcı dehasını cömertçe sergilediği 217 oyundan bazılarına göz atalım: Yüzleme, üçyüzleme, cezalama, çevirmece, boynuzlama, kim dedi ne dedi, evlenmece, İspanyol oyunu, İtalyan oyunu, horlama, kunduram sende, tavşan kaçtı, birader çantanı ver, tilki yüzmece, öl yargıç diril yargıç, homini gırtlak.(11)

    Artık Gargantua’nın gidişatına daha fazla seyirci kalamayan Ponokrates, duruma müdahale etmeye karar verir. Gargantua’yı uçurumun kıyısından çekmenin zamanı gelmiş hatta geçmektedir. Çocuğun kişiliğini ezen, yaratıcılığını öldüren, ezbere ve basmakalıp bilgilere dayalı bir dizgeden, bu dizgenin zıt kutbunda yer alan hümanist dizgeye geçebilmek için, öncelikle eskiye dair ne varsa silmek gerekmektedir. Zihin açıklığının sindirim sistemin iyi çalışmasına bağlı olduğu savından yola çıkan Ponokrates, öncelikle öğrencisine bir müshil içirir. Bağırsaklarından her türlü musibet boşaldıktan sonra, Gargantua yeni eğitime hazırdır artık. Çevrenin insan üzerindeki etkisinden hareketle, Ponokrates Gargantua’yı bilginler camiasına sokar; Gargantua da çevresine uyum sağlamakta gecikmez. Ardından sıra gündelik etkinliklerin programlanmasına gelir. Amaç, “vakit nakittir” anlayışıyla, günün her saatinden fayda sağlamaktır. Güneş doğmadan önce uyanan Gargantua, güne Kutsal Kitap’ın okunmasıyla başlar, anlamadığı yerleri hocasıyla tekrar gözden geçirir; yıldızların konumunu belirlemek için gözlem yapar; kişisel temizliğine önem verir; bir önceki günün derslerini tekrarlar; ezberlemek yerine öğrenir; üç saat kitap okur; açık havada dolaşırken okudukları hakkında hocasıyla tartışır; fiziksel gelişimine katkıda bulunan oyunlar oynar; sağlığına dikkat eder; yemeğe sıra gelince, besinlerin ve içeceklerin özellikleri hakkında konuşur, felsefi tartışmalar yapar; hem müzik dinler, hem çeşitli müzik âletlerini çalmakta ustadır; at biner; silah kullanmayı öğrenir; spor yapar ve günün sonunda ibadetin ardından yatar.

    Görüldüğü gibi, hümanist eğitim skolastik eğitimle kıyaslandığında, çok daha kapsamlıdır ve sıkı bir disiplin gerektirir. Bununla birlikte, dogmalardan arınmış gerçek bilginin, bilimin, felsefenin ve sanatın sağladığı özgüven ve özgüvenden kaynaklanan büyük bir özgürlük duygusu vardır. Rabelais’nin yeryüzünde, hatta evrende var olan tüm bilgiyi içme ideali, her ne kadar ütopik görünse de, hümanizmin mükemmel insanı yaratma idealiyle birebir örtüşmektedir. Ve eğitim söz konusu idealin en önemli dinamiğidir. Rabelais’nin eğitim anlayışının bu denli ayrıntılı ve kapsayıcı olması, onu Rönesans’ın “dolu bir kafa yerine iyi yapılmış bir kafayı” tercih eden diğer büyük ama daha ılımlı hümanist düşünürü #Montaigne (1533-1592) ile karşı karşıya getirirse de, din savaşlarıyla kapanan çağın son demlerine tanık olan Montaigne’in acı deneyimlerinden edindiği bilgeliği göz önünde bulundurmak gerekir. Amaç eğitimin insanı insan yapan erdem, ahlâk, adalet, iyilik, çalışkanlık, özveri gibi değerleri kazandırması olduğuna göre, Rabelais bu amaca fazlasıyla hizmet etmiştir.

    1- Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.

    2- Rönesans ve Rabelais’de gülmenin anlamı üzerine bkz. Mihail Bahtin, Rabelais ve Dünyası, Çev. Çiçek Özlek, Ayrıntı yayınları, İstanbul 2005.

    3- Pantagruel, 1532; Gargantua, 1534; Üçüncü Kitap, 1546; Dördüncü Kitap, 1552; Beşinci Kitap, 1564 (Rabelais’nin ölümünden sonra yayımlanan kitabın gerçekten yazarın kaleminden çıkıp çıkmadığı tartışma konusudur)

    4- İlk iki kitabında Alcofribas Nasier takma adını kullanmıştır.

    5- Özellikle eğitim konusunda Erasmus’un Çocukların Eğitimi Üzerine (1529) adlı denemesinden büyük ölçüde esinlenmiştir.

    6- François Rabelais, Pantagruel, Çev. Birsel Uzma, Everest Yayınları, İstanbul 2012, s.35-36.

    7- Niccolò Macchiavelli’nin (1469-1527) ölümünden sonra, Pantagruel (1532) ile aynı yıl basılan siyasetnamesi Hükümdar ile birlikte ortaya çıkan Makyavelizm kavramı, yönetimde başarı için her yolu mubah gören bir anlayışı simgeler.

    8- F. Rabelais, Pantagruel, s.55.

    9- F. Rabelais, Gargantua, Çev. S. Eyüboğlu, A. Erhat, V. Günyol, Cem Yayınevi, İstanbul 1973, s.69.

    10- Rabelais, agy, s.83.

    11- Rabelais, agy, s. 104-107.

    #rönesansedebiyatı

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Hümanist Bir Eğitimci Olarak Rabelais* Makale Yaz…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi