Dimitri Şostakoviç, Karl Eliasberg ve Orkestra Şefi Üzerine

  • Dimitri Şostakoviç, Karl Eliasberg ve Orkestra Şefi Üzerine

    Tarafından gönderildi coffeist şu tarihte 15:11'de 11 Temmuz 2024

    MÜZİK: SİLAH MI? ZIRH MI?
    ŞOSTAKOVİÇ, KARL ELİASBERG VE ORKESTRA ŞEFİ ÜZERİNE*

    Makale Yazarı: Nihan Abir (1)

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI Ocak/Mart 2018, 33. sayıda yayımlanmıştır.

    #Müzik, her insanın hayatında farklı bir anlama sahiptir. Kimisi için dinlenme, dans etme ya da ağlamada bir araç; kimisi içinse hayatın merkezinde, kalbinin atışında duyduğu bir ritimdir. #Konservatuvar öğrencilerini düşünelim; bir besteyi dinlerken sıradan dinleyicinin işittiği melodilerin notalarını onlar görürler. Yönetmen Damien Chazelle’in #Whiplash filminde anlatıldığı gibi insanın ruh durumunu ustalıkla değiştirebilen böylesi muazzam bir gücün, kusursuzlukla icra edilmesi aynı büyüklükte bir çalışma, emek ve özveriyi gerektirir. Bu öyle bir özveridir ki el kasları zedelenen öğrenciler piyanolarını, viyolonsellerini çalmaya; boynu tutulanlar kemanlarına sarılmaya, konuşamayacak kadar hasta olanlar flütlerini, trombonlarını üflemeye devam ederler.

    Ancak müzisyenlerin yaşadıkları sadece zorlu çalışma şartlarından kaynaklanan bireysel problemler değildir. Sosyal ve ekonomik şartlardan, kültürel değişimlerden hemen etkilenen meslek grubu olmanın yanı sıra #savaş ve #kaos zamanlarında hedefte çoğunlukla onlar vardır. Böyle dönemlerde #sanatçılar, en çok eleştirilen ya da en çok alkışlananlardır. Müziği salt bir eğlence aracı olarak görenler tarafından “Böyle zor zamanlarda şarkılar ve besteler ne lüzumsuz, bu kişiler acılara saygı duymuyor.” şeklinde topa tutulurken aslında o zor zamanlarda ruhu harekete geçirmede en etkili araç olan müzikle insanlara moral ve geleceğe dair umut verirler. Çünkü müzik, en temelde bir dayanma gücüdür. İnsanın mutsuzluğa, umutsuzluğa, ölümlü olmanın verdiği iç sıkıntısına dayanabilmesinin en sanatsal araçlarından biridir. Tam da bu sebeple yaklaşık 70 milyon insanın hayatını kaybettiği, insanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olan 2. Dünya Savaşı’nda sivil ve askerî en çok kayıp veren ülkeden Almanlara karşı büyük bir meydan okuma gerçekleşir: Dimitri Şostakoviç’in yazdığı #LeningradSenfonisi.

    Almanya’nın Polonya’yı işgali ile başlayan 2. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Sovyet Rusya’nın başkanı #Stalin ile #Hitler #müttefik gibi görünür. Sovyet Rusya Almanya’yı stratejik yardımlarla bir süre besler. Ama çıkar çatışması ve daha büyük hedefler Hitler’in nihai amacı olan Rusya’nın işgalini zorunlu kılar. (2) Zira bu işgalle Almanya kıta Avrupa’sının kaynaklarına sahip olacak ve İngiliz-Amerikan işbirliğine karşı daha büyük direnç gösterebilecektir. #Japonya ise Rus tehdidi ortadan kalkınca Amerika’ya daha rahat saldırabilecektir. (3) Bu sebeplerden 13 Aralık 1940’ta Sovyet Rusya’ya saldırı planı olan Barbarossa Harekâtı emri Hitler tarafından imzalanır ve 22 Haziran 1941’de Sovyet Rusya’ya saldırı başlar. Saldırı üç koldan gerçekleşir: Kuzey Ordu Grubu #Leningrad’ı, Merkez Ordu Grubu #Moskova’yı, Güney Ordu Grubu #Ukrayna ve #Kafkaslar’ı almakla görevlendirilir. Ancak işler beklendiği gibi gitmez, üç hafta içerisinde dağıtılması planlanan #KızılOrdu teslim olmaz ve Rusya asla ele geçirilemez.

    Böylesi kararlı bir müdafaa için hayatî sebepler vardır. “9 Eylül’de Leningrad’ı kuşatan Alman karargâhına gelen emir şöyledir: ‘’Sovyet Rusya’nın yenilgisinden sonra bu bölgenin varlığını sürdürmesi için bir sebep yoktur. Şehrin kuşatılmasını müteakiben tüm teslim teklifleri reddedilecektir zira nüfusun yeniden yerleştirilme ve beslenmesi sorunu bizim tarafımızdan çözülmeyecektir. Varlığımızın kaidesi olan bu savaşta bu büyük nüfusu muhafaza etmekte çıkarımız yoktur.’’ Almanların biçtiği kefen bellidir, Neva Nehri’nin kuzeyi Finlere verilecek, şehir ise yeryüzünden silinecektir.” (4) 872 gün süren #LeningradKuşatması’nda şehrin yarısından çoğu hayatını kaybeder. Yiyecek yolları kapanır, Alman uçaklarının bombaladıkları ambarlar ve evler kullanılamaz duruma gelir, kanalizasyon sistemi çalışmaz. Almanlar, kuşatma altına aldıkları bu şehrin sonunda düşeceğine inansalar da yarım yamalak bir orkestrayla çalınan ve tüm şehre dinletilen Leningrad Senfonisi (7. Senfoni) herkesin fikrini değiştirir.

    Senfoninin ortaya çıkışını anlatan #OrkestraŞefi, hem tarihi gözümüzde canlandırması hem de müzisyenlerin savaş koşullarında nasıl çalıştıklarını hayal etmemizi sağlaması bakımından önemli bir roman. Sancılı yaratma sürecinin savaşla birleşince katbekat artan bunalımı, sanatçıların hezeyanları, olağanüstü koşullarda bir mesleği icra etme çabası ve azmi, Leningrad sokaklarının bombalanması, çaresizlik ve umut Orkestra Şefi’nin merkezine yerleştirilmiş. Trajik bir konuya sahip olmasına rağmen eserin sert ve yıpratıcı bir savaş romanı olduğunu söylemek güç. Bence bu, romanın ince düşünülmüş bir planla senfoninin bölümlerine göre tasarlanmış olmasından kaynaklanıyor.

    #Şostokoviç’in bestelediği Leningrad Senfonisi dört ana bölümden oluşur: I.Allegretto, II. Moderato (poco allegretto), III. Adagio, IV. Allegro non troppo. Şostakoviç’e göre bu bölümler şunları temsil eder: “Birinci bölüm; halkın mutlu yaşamını, kendilerine ve geleceklerine duydukları güveni anlatır… İkinci bölüm güzel, mutlu olayların bir araya getirildiği lirik bir ‘#scherzo‘dur. Bunun altını çizen bir hüzün ve dalgınlık izi vardır. Üçüncü bölüm duygusal bir ‘#adagio‘dur. #Yaşamsevinci ve doğaya karşı duyulan hayranlık; bunlar dördüncü bölüme kesintisiz bir geçişle başlanan bu bölüm boyunca akan ana temalardır… Dördüncü bölüm kısa bir girişle açılır, bunu heyecan verici bir temanın sergilenmesi izler. İkinci tema, mizaç açısından muzafferane olup bütün bir kompozisyonun dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktası sakin ve güvenli bir şekilde gelişir ve finalin büyük, neşeli sesinde zirveye ulaşır.” (5)

    Senfoniye uygun şekilde roman da dört ana bölüm üzerine şekillendirilmiştir: “1.Bölüm: 1941, İlkbahar- Yaz” Romanın iki ana karakteri Dimitri Şostakoviç ve Karl İlyas Eliasberg’in hayatları, çevreleriyle olan ilişkileri ve gelecekle ilgili planlarını anlatır. “2.Bölüm: #1941Yazı” karakterler arasında duygusal bağların güçlendirildiği, karakterlerin sık sık geçmişlerine dönerek dalgınlıkla hatırladıkları gençlik yıllarını aktarır. “3: Bölüm: #1941Sonbaharı” savaşın zorluklarına direnmenin arttığı bölümdür. “4. Bölüm: #1941Kışı#1942Yazı”nda ise hem Karl Eliasberg hem Dimitri Şostakoviç hem de Leningrad halkı için mutlu bir son vardır. Eliasberg, 7. Senfoniyi çalan #RadyoOrkestrası’nı başarıyla yöneterek olağanüstü bir performans sergiler, Şostakoviç eserini tamamlar ve Leningrad’a ithaf eder, Leningrad halkı coşku içinde şehrin tüm hoparlörlerinden verilen konseri dinler ve gururlanır. (6)

    Bir #RomanKahramanı Olarak Dimitri Şostakoviç

    Dimitri Şostakoviç, #SovyetRusya’nın yetiştirdiği en önemli müzisyenlerden biridir. #Piyanist ve #besteci olan Şostakoviç, Alman işgali sırasında Leningrad’da kalır. Savaşa katılmak istese de sağlık durumu dolayısıyla askere alınmaz ve gözcülük, itfaiyecilik, siper kazma gibi görevler üstlenir. 1941 yılının ortalarında Moskova’nın emriyle daha güvenli bir şehir olan #Kubişev’e gönderilir.

    Orkestra Şefi’nde Dimitri Şostakoviç’in biyografisindeki bilgiler gerçeğe uygun olarak kullanılmıştır. Sanat hayatının önemli aşamaları, konservatuvar hocası Gliasser’i değiştirmek istemesi, “Asker” ve “İnkılâp Kurbanlarının Hatırasına Marş” gibi besteleri romanda yer alır. (7) “#LadyMacbeth” adıyla bestelediği opera dolayısıyla “Müzik Yerine Kaos” başlıklı bir yazıyla devlet tarafından ağır bir biçimde eleştirilen Şostakoviç’in içine kapanma yeteneği ve bu yazının onun üzerindeki etkisi okuyucuya şöyle aktarılır:

    “’Müzik Yerine Karmaşa’ başlığını gördüğünde (sadece operası için ölüm çanları değildi, ilk kez halkın gözünden düşüyordu) yine kendini korumaya almıştı. Bir zamanlar onu hararetle öven, şimdiyse Parti’nin görüşünün peşinden köpekler gibi koşan – o bir şekilciydi, sosyalizm karşıtıydı, halk düşmanıydı!- kişilerden yağmur gibi inen eleştirilerin hepsi üzerinden akıp gitti, yüreğine işlemedi.” (8)

    Romanda, savaşın başladığı yıllarda yangın gözcülüğü ve itfaiyecilik yapan Şostakoviç üzerinden Badayev Depolarının yanışı da anlatılır. Leningrad’ın şeker ve erzak deposu olan Badayev Depoları, Almanlar tarafından bombalanır ve yanar. Bu, şehrin şekersiz ve erzaksız kalması anlamına gelir. #Abluka altındaki şehrin giderek zorlaşan koşullarında insanlar, zaman geçtikçe böcekleri, fareleri, kayış kaynatarak pişirilen çorbaları hatta sokaklarda ölen insanların etlerini yemeye başlarlar.

    Bu dönemde yaratıcı dehası tarafından rahat bırakılmayan Şostakoviç, eşi Nina ile sürekli bir tartışma içine girer. Normal koşullarda dahi çalışmak için yalnız kalmaya ihtiyaç duyan besteci, savaş süresince daha hassas hale gelir ve eşinin aksine Leningrad’ı terk etmek istemez. Onların tartışmalarında ahlakî ve toplumsal olarak görev bildiğimiz şeylerin irdelenmesi de yer alır: “#NinaŞostakoviç gözlerini kıstı. ‘İster istemez ‘#görev’in toplumumuzda en aşırı kullanılmış sözcük olduğunu düşünüyorum, üstelik pek çok zalimliğin de mazereti haline geldi. Tehlikesi gitgide artan bir konumda kalmak mı insanın görevidir yoksa çocuklarını güvenli bir yere götürmek mi? İnsanın ülkesine karşı olan görevi aynı zamanda o ülkenin geleceğini korumasını da gerektirir.” (9)

    Bu ikilem roman boyunca çeşitli kimseler üzerinden tekrarlanır. Kazanmak için savaşmak mı gerekir yoksa milletin devamlılığını bireylerin yaşaması mı sağlayacaktır? Şehri terk etmeye karşı çıkan ve sağlığı dolayısıyla orduya alınmayan Şostakoviç, konservatuvar öğrencisinin askere alındığını gördüğünde ise çıldırır:

    “’Onu tanıyorum!’ diye bağırdı Şostakoviç, subaya dönerek. ‘Öğrencimdi.’ Fleischman’ın sıska bedeni uzakta kaybolmak üzereydi, kendisine aşırı büyük gelen bir ceketin içinde omuzları dimdikti. ‘Gelecek vaat eden öğrencilerimden biriydi,’ diye ekledi. ‘Bir #opera yazıyordu.’
    ‘’Operalarla savaş kazanılmaz.’’
    ‘Eğitilmemiş, silahsız çocukları cepheye göndererek de kazanılmaz.’ Şostakoviç öfkeden köpürüyordu. ‘Canlı dönemezler geriye. Ölecekler, her biri ölecek.’” (10)

    Operalarla kazanılamayan savaş, bir senfoniyle ve onu icra eden eksik bir radyo orkestrasıyla kazanılabilir mi?

    Bir Roman Kahramanı Olarak Orkestra Şefi: Karl Eliasberg

    “Ben kalpsiz doğdum.” cümlesiyle açılır Orkestra Şefi. Eliasberg’e göre “Ötekilerden farklı olmakla sevilmemek arasında sadece bir adımlık mesafe vardır.” (11) Şostakoviç’in sınıf arkadaşı, Leningrad Radyo Orkestrası’nın şefi olan Karl Eliasberg, romanın en büyük değişim gösteren kişisidir. Belki de bu sebeple yazar, romana başlık olarak ‘Leningrad Senfonisi’ni değil ‘Orkestra Şefi’ni seçmiştir. (12)

    Fakir bir aileden gelen Eliasberg, bunun yükünü hayatı boyunca taşır. Babasıyla problemleri vardır ve kişiliğini onun gibi olmamak üzerine şekillendirir. Yatalak annesiyle neredeyse hiç sıcak bir anne-çocuk ilişkisi kuramaz. Ailesiyle başlayan sevgi eksikliği onun tüm hayatına sirayet etmiş gibidir. Eliasberg, şefi olduğu orkestrada da yeterince sevgi ve saygı görmez. Sanat çevrelerinde varlığı neredeyse hissedilmiyor gibidir. O, kendisini Leningrad Filarmoni Orkestrası’nın, Şostakoviç’in ve şehrin diğer sanatçılarının gölgesinde kalmış ikinci sınıf bir müzisyen olarak görür. Ancak savaşın başlaması Eliasberg’in hayatında büyük bir dönüm noktası olur. Filarmoni Orkestrası’nın şehirden tahliye edilmesiyle birlikte Şostakoviç’in sanat çevresindeki yakın dostları da şehri terk eder. Bu, Elias’a hayranı olduğu Şostakoviç ile yakınlaşma fırsatı verir.

    Titiz ve başarılı bir müzisyen olmasına rağmen insan ilişkilerindeki tutukluğu ve geçmişinden getirdiği güvensizlik dolayısıyla çevresiyle uyum problemi yaşayan Eliasberg’in hayatını Şostakoviç değiştirir. Hem kıskandığı, hem hayranlık duyduğu ünlü besteciyle yakınlaşmak, onunla sohbet edip eserleri hakkında konuşabilmek Eliasberg’i başka bir insan haline getirir. Romanda orkestra şefinin kişilik değişiminin ilk sinyali, Şostakoviç’in evinde 7. Senfoni’nin başlangıcını dinlemesiyle verilir. Bombalama sırasında annesini sığınağa taşıyan ve sonrasında büyük bir cesaret gösteren Elias, kendisindeki değişimi şöyle fark eder:
    “Savaş Senfonisi! Şehirde bunu ilk duyan kendisiydi, bu yüzden değişmişti. Müzik bedenine işlemiş, onu güçlendirmiş, kararlılığını pekiştirmişti. ‘Ben senfoniyim’ Yüksek sesle söyledi bunu…” (13)

    Eliasberg, bu andan sonra yavaş yavaş başka bir insana dönüşür. Espri yapmaya başlar, açlık ve soğuktan enstrümanlarını çalamayan, birer birer eksilen orkestrasına anlayışla yaklaşır ve onları daha yürekten cesaretlendirir.

    Bu sırada Eliasberg’in hayran olduğu ancak hiçbir zaman duygularını belli edemediği balerin Nina Bronnikova savaşta yaralanır ve Radyo Orkestrası’nda senfoni için piyano çalmaya başlar. Nina ve Eliasberg’in arkadaş olmalarına yol açan bu durum, romanda ilginç bir olayla geliştirilir. 7. Senfoninin çalınmasına çok az zaman kala Nina, Eliasberg’e ünlü ressam Kustodiev’in yaptığı Şostakoviç’in portresini hediye eder.14 Romandaki bu ayrıntı, Eliasberg’in Şostakoviç sayesinde gerçekleştirdiği en büyük değişimlerinden birine yol açar. Nina’yı evine davet eder; sanat, senfoni, savaş hakkında konuşurlar ve aralarında bir ilişki başlar.

    Orkestra Şefi’nin merkezine Leningrad Senfonisi’nin yerleştirilmesi Şostakoviç’in ön plana çıkmasına yol açsa da Eliasberg’in roman açısından ayrı bir önemi var. Onun aracılığıyla biz, bu senfoninin bir kişinin hayatını nasıl değiştirdiğini, cesaret ve umut aşılayarak onu nasıl başka biri haline getirdiğini okuyoruz. Bir kişi değişirse dünya değişir mi bilinmez ama bir kişinin umudu ve inancı bütün dünyayı etkileyebilir. Operalar, besteler, romanlar, şiirler savaşları kazandırır mı bilinmez ama dünyanın kötülüğüne karşı koymanın en etkili yolunun sanat olduğu gerçeği karşımızda Leningrad Senfonisi kadar kuvvetle duruyor. Müzik, zırhımız olmaya hâlâ devam ediyor.

    * Bu yazıyı Dimitri Şostakoviç’in Leningrad Senfonisi (7.Senfoni) eşliğinde okumanızı temenni ederim.

    NOTLAR:

    (1) Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Doktora Öğr.
    (2) Adolf Hitler, Mein Kampf (Kavgam) adlı eserinde Almanların daha geniş topraklara yayılması gerektiğini söyler ve ekler: “Varoluş mücadelesinde Alman halkına yaşam alanı sağlamak üzere yeni topraklardan bahsettiğimiz zaman, ilk olarak Rusya ve sınır devletlerini düşünmemiz gerekir.” akt. R.A.C PARKER, II. Dünya Savaşı, çev. Müfit Güney, Dost Yay., Ankara 2009, s.70.
    (3) Age., s. 71.
    (4) Selçuk UYGUR, “Sanat Silahtır.” http://www.sabitfikir.com/elestiri/sanat-silahtir. Erişim tarihi 25 Temmuz 2017.
    (5) İnan ŞENSES, “Dimitri Şostakoviç, Senfoni No. 7 Op. 60 Do Majör “Leningrad”, http://www.klasiknotlari.com/ tr/291/Dimitri_Sostakovic_Senfoni_No_7_Op_60_Do_Major.html Erişim tarihi: 25 Temmuz 2017. Senfoninin ayrıntılı yorumu için ayrıca bkz. İrkin AKTÜZE, Müziği Okumak Cilt 5, Pan Yay., 2. bsk., İstanbul, 2007, s. 2357-2358.
    (6) Dimitri Şostakoviç, Leningrad’da başladığı 7.Senfoni’yi 27 Aralık 1941’de Kubişev’de tamamlar. Eser 5 Mart 1942’de ilk orada seslendirilir. Bunu Moskova ve diğer Rus kentleri izler. Sonrasında bestenin notaları mikrofilm aracılığıyla batıya iletilir. Böylece parça Londra’da ve New York’ta da çalınır ve New York’ta radyo aracılığıyla tüm şehre dinletilir. Leningrad’da açlıktan ve savaştan ölen üyeleri dolayısıyla 14 kişiye düşen Radyo Orkestrası tarafından seslendirilmesi ise 13 Ağustos 1942’de gerçekleşir. İrkin AKTÜZE, Müziği Okumak, s.2356.
    (7) Şostakoviç’in hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Günay HÜSEYNOVA, D. D. Şostakoviç’in Hayatı ve Yaratıcılığı Do Majör Prelüd Füg’ünün İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Piyano Ana Sanat Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Sanat Eseri Raporu, Ankara, 2009.
    (8) Sarah QUILEY, Orkestra Şefi Leningrad Senfonisi, Çev. İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yay.,3.bsk, İstanbul 2016, s.231.
    (9) age., s.177.
    (10) Age., s.153.
    (11) age., s.7.
    (12) Eser Türkçeye Orkestra Şefi Leningrad Senfonisi adıyla çevrilse de özgün adı The Conductor’dır.
    (13) Sarah QUILEY, Orkestra Şefi, s.241.
    (14) Şostakoviç ve Kustodiyev’in kızı aynı sınıfta okumuşlar, bu sebeple besteci ünlü Rus ressam Kustadiyev’i sık sık ziyaret etmiştir. Bu ziyaretler sırasında Kustodiyev tarafından Şostakoviç’in bir portresi yapılmıştır. Günay HÜSEYNOVA, D. D. Şostakoviç’in Hayatı ve Yaratıcılığı Do Majör Prelüd Füg’ünün İncelenmesi, s.5.

    KAYNAKÇA:
    Aktüze İrkin, Müziği Okumak, Pan Yay., 2. Bsk., İstanbul, 2007.
    Hüseynova Günay, D. D. Şostakoviç’in Hayatı ve Yaratıcılığı Do Majör Prelüd Füg’ünün İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Piyano Ana Sanat Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Sanat Eseri Raporu, Ankara, 2009.
    Parker R.A.C, II. Dünya Savaşı, çev. Müfit Güney, Dost Yay., Ankara 2009.
    Quiley Sarah, Orkestra Şefi Leningrad Senfonisi, Çev. İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yay, İstanbul, 2016.
    Şenses İnan, “Dimitri Şostakoviç, Senfoni No. 7 Op. 60 Do Majör “Leningrad”, http://www.klasiknotlari.com/ tr/291/Dimitri_Sostakovic_Senfoni_No_7_Op_60_ Do_Major.html Erişim tarihi: 25 Temmuz 2017.
    Uygur Selçuk, “Sanat Silahtır.” http://www.sabitfikir.com/ eleştiri/sanat-silahtır. Erişim tarihi 25 Temmuz 2017.

    #İkinciDünyaSavaşı #Rusyanınişgali #BarbarossaHarekatı #Rustehdidi #çıkarçatışması #direniş #müzikledireniş #OrkestraŞefi #Allegretto #Moderato #Adagio #Allegronontroppo #KarlIlyasEliasberg #MüzikYerineKaos #DamienChazelle #DimitriŞostakoviç #DmitriShostakovich #BadayevDepolarınınyanışı #KarlEliasberg #LeningradRadyoOrkestrası #şef #YedinciSenfoni #SavaşSenfonisi

    coffeist yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: coffeist
MÜZİK: SİLAH MI? ZIRH MI? ŞOSTAKOVİÇ, KARL ELİASB…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi