BİR ŞAİRİN ROMAN KAHRAMANLARI

  • BİR ŞAİRİN ROMAN KAHRAMANLARI

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 13:19'de 11 Temmuz 2024

    BİR ŞAİRİN “ROMAN KAHRAMANLARI”*

    Makale Yazarı: Eray Canberk

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI (Nisan/Haziran 2013)14. sayıda yayımlanmıştır.

    Şükran Kurdakul (1927-2004) siyaset, yayıncılık, dergicilik gibi çok yönlü uğraşları olmasına karşılık “#edebiyatçı” yanıyla ve daha da çok “#şair” olarak tanınır. Şiir kitaplarından biri Ölümsüzlerle adını taşıyor ve belirlenmiş bir izlek üzerine yazılmış şiirlerden oluşuyor. Şiirlerin 1982-1984 yıllarında yazılmış olduğu belirtilmiş ama başlangıcı, daha sonra değineceğimiz gibi, çok daha önceki yıllara dayanıyor.

    Ölümsüzlerle’nin ilk baskısı 1985’te (İzlem Yayınları), ikinci baskısı 1990’da (Can Yayınevi) yapılmış. Şairin, Bir Yürekten Bir Yaşamdan (Toplu Şiirler 1952-1992) adını taşıyan kitabının 3. baskısında da yer alıyor söz konusu kitap (Cem Yayınevi, 1993).

    Ölümsüzlerle’deki şiir başlıkları (kitapta yer alış sırasıyla) şöyle: #Hamlet/ #Ahab Kaptan/ #PeerGynt/ #RomeoveJuliette/ #Carmen/ Cio Cio San (#MadameButterfly)/ #MadamedeRenal / #Ophelia/ #JuliusCaesar/ #Robinson/ #ŞeyhGalib/ #AhmetCemil/ #VehbiDede/ #AhmetCelal/ #Meryemce/ #Michaud/ #Fabien/ Açlıktaki/ #İhtiyarBalıkçı/ #Mayari/ #Paul ve #ÖtekiTüfekçiler/ #RobertJordan/ “#ZSokağı/ #MadameOrtans/ #Altınay/ #Bazarov.

    Dikkat edilirse şiirler, biri dışında, roman ya da tiyatro eseri kahramanları için yazılmışlardır. Tiyatro eserlerinin kahramanları ise aynı zamanda tarihsel kişilerdir. Ayrıksı olan şiir ise bir şair üzerinedir: Şeyh Galib.

    Bu yirmi altı şiirde Juliette’i ve “Öteki Tüfekçiler”i de hesaba katarsak aslında 26’dan fazla “ölümsüz” söz konusudur.

    Şair, şiirleri üç bölümde toplamış. “Ölümsüzlerle” kitabın genel başlığı olmakla birlikte birinci bölümün de adı. Bu bölümde Hamlet, Ahab Kaptan, Peer Gynt, Romeo ve Juliette, Carmen, Cio Cio San (Madame Butterfly), Madan de Renal, Ophelia, Julius Caesar, Robinson ve Şeyh Galib anlatılıyor. İkinci bölüm “Alacakaranlıktakiler” başlığını taşıyor ve bu bölümde Ahmet Cemil, Vehbi Dede, Ahmet Celal ve Meryemce yer alıyor. İkinci bölümle üçüncü bölüm arasında “Sorulunca” başlıklı şiirinden bir bölüm yer alıyor:

    Çağların bulutlarında resimlenen
    Kitaplar
    Sorarsa gözlerine gözlerine bakıp
    “-Nerde benim yazdıklarım,
    Nerde sen?”
    Somutla bakalım kendini.

    Üçüncü bölüm “Yaşamın Yitirdikleri” adını taşıyor ve bu bölümde Michaud, Fabien, Açlıktaki, İhtiyar Balıkçı, Mayari, Paul ve Öteki Tüfekçiler, Robert Jordan, Z Sokağı, Madame Ortans, Altınay ve Bazarov var.

    Kurdakul, Ölümsüzlerle’nin girişine koyduğu dörtlüğünde kahramanlarına nasıl baktığının, kahramanlarını nasıl bir ruh hali içinde anlattığının ipuçlarını da veriyor:

    Sözcüklerle büyüdük, ezgiler yarattık.
    Düşlerle saltanat kurduk, benzetiler yarattık.
    Kurtuldum sandığın gün Pir Sultan Abdal’dan
    Sevdamızla Yunus, hüznümüzle Fuzuli’ler yarattık.

    Bir söyleşisinde de Ölümsüzlerle’yi yazma sürecini şöyle dile getirmiş (Milliyet, 4 Ekim 1985):
    – Hangi nedenlerle Hamlet, Madame de Renal, İhtiyar Balıkçı, Vehbi Dede gibi klasik ve çağdaş roman kişilerinin şiirini yazma gereği duydunuz?
    – Yetiştiğim yıllardan bu yana okurluğumu işgal altına alan #romanlar vardır. Zaman zaman özlerim. Belleğimde kalan güzelliklerin yeniden tadına varmak isterim. Daha önce ulaşamadığım gizlerine ulaşmak isterim. Kişileri dostlarımdan biri gibidir bu romanların. Bir Julien Sorel, bir Ahab Kaptan, bir Vehbi Dede, bende, kendi gerçeklerini aşan boyutlarda yaşarlar.
    – Kaç kişinin şiirini yazdınız?
    – Yirmi altı… Hamlet’ten Michaud’ya kadar… Ahmet Cemil’den Meryemce’ye kadar. Ya tüm kişilikleriyle, öyküleri serüvenleriyle etkileyenler. Ya da belli yanlarıyla yaşayanlar.
    – En çok hangi özellikleriyle yansıdılar şiire… Bunu nasıl seçtiniz?
    – Elden geldiğince öykülemeden kaçınmaya özen gösterdim. İnsansal olanı, dolayısıyla kalıcı olanı yakalamaya çalıştım. Örneğin, Hamlet’in çağını aşan özelliklerine, bir eylem adamı olan Michaud’nun kişiliğindeki farklılığa, Ahab Kaptan’ın tutkular çemberindeki azabına, Saint-Exupéry’nin unutulmaz pilotu Fabian’ın doğaya yenildiğini anladığı andaki şaşkınlığına, İhtiyar Balıkçı’nın savaşımındaki görkeme yaklaşarak sürüp gitmekte olanı vermek istedim. Bu şiirler, dünya edebiyatının ölümsüzlerini bir kez de dizelerde yaşama girişimidir. (Bir Yürekten Bir Yaşamdan/Toplu Şiirler 1952-1992,Cem Yayınları, 1993).

    Burada bir ayraç açıp Kurdakul’un yaşamına değinmekte yarar var. Bilindiği gibi Kurdakul #toplumsalcı dünya görüşüne sahip bir şairdi. Toplumsalcı düşünceleri ve etkinlikleri yüzünden de yargılandı ve aklandı ama bu arada hapishane ile de tanıştı. İlki, 1947’de, çok genç yaşlarda olmak üzere iki kez hapislik yaşamı oldu. Anılarında ikinci hapishane dönemini (1953-1955) anlatırken şöyle diyor:

    “Yaşamının on yedi yılını hapishanelerde geçiren Reşat Fuat Baraner derdi ki: ‘Hapishane yirmi dört saattir, yarısı da uykuda geçer. Tabii uyuyabilirsen…’

    Ben günün ilk yarısını #Balzac’a adamıştım. Vadideki Zambak, Gorio Baba, Tefeci Gosbeck, Kibar Fahişeler, Otuz Yaşındaki Kadın, Mutlak Peşinde… okumaya doyamıyordum. Karardan sonraki birkaç hafta içinde Balzac’a ayırdığım defter, notlarla alıntılarla dolmuştu.

    Günün öteki yarısını da üç dört postada uykuda geçiriyordum. Kimi zaman Henriette’le birlikte olurdum düşlerimde. Kimi zaman Tefeci’nin ıslığa benzer Mefisto sesiyle fırlardım ranzadan. Ama uyurdum.” (Cezaevinden Babıali’ye Babıali’den TİP’e/Anılar, Evrensel Basım Yayın, 2003). (Yazıda geçen “karardan sonra” deyişi yargılama sonucuyla ilgilidir.)

    Enver Ercan’ın Kurdakul ile yaptığı söyleşiden anlaşıldığına göre Ölümsüzlerle’nin başlangıcı çok eskilere dayanmaktadır:

    “Ölümsüzlerle’de topladığım şiirler bir edebiyat adamının elli yılı aşkın birikiminin ifadesidir. Uzun yıllar Balzac, #Stendhal gibi klasiklerle düşüp kalktım ben. Kırmızı ve Siyah’ı kaç kez okudum şimdi anımsamıyorum bile. İbsen’i, Exupéry’yi, Ehrenburg’u da öyle. Bu yazarların romanlarının kişilikleri giderek yaşamış insanlar gibi köklendi belleğimde. Edimleri, davranışları, yazgıları, sözcükleriyle ilk kez 1953’te -gene hiçbir kitabıma almadığım- İhtiyar Balıkçı şiiri ile bu birikimi dizelere yansıtmayı denedim. Bu evrede ilk ilkem başucu kitaplarımın öykülerinden kaçınmak oldu. Onların bende yarattığı insansal çizgiyi harekete geçirmeye çalıştım. Sanki Peer Gynt, Michaud’nun yazgıları benim yazgım haline gelmişti. Onları değil, onların bende yarattığını yazdım.” (“Acılar Döneminden Sonra Kendi Sesimi Aradım”, Şair Çünkü Onlar, 1990).

    Bu arada, Hemingway’in 1952’de yayımlanan The Old Man and the Sea adlı romanının dilimize ilk kez #OrhanAzizoğlu tarafından çevrilmiş ve İhtiyar Balıkçı adıyla 1953 yılında #VarlıkYayınları arasında çıkmış olduğunu da belirtelim. Söz konusu eser Pulitzer Ödülü’nü aldı (1953). Romanın dilimizde Yaşlı Adam ve Deniz adıyla da pek çok çevirisi bulunuyor.

    Kurdakul’un roman ile ilişkisi yalnızca roman okumak, roman kahramanlarının şiirini yazmak, romanlar ve romancılar üzerine yazılar yazmak ve kurduğu yayınevinde (#AtaçYayınevi) yerli yazarlardan, yabancı yazarlardan çeviri romanlar yayımlamak, üstelik ülkemizde tanınmayan #Kazancakis, #Kornaros gibi romancıların romanlarını yayımlayıp onları tanıtmakla kalmamış; kendisi de roman yazmış. Bununla ilgili olarak, Eylül 1955’te hapisten çıktığı sıralardaki durumunu şöyle anlatıyor:
    “Yargıtay’da aklanmazsam, Tarsus’ta 8 ay sürgün cezası çekeceğim için sürekli bir iş aramayı düşünemiyordum. Çıkacağıma yakın aylarda çalakalem iki ‘roman’(!) yazmıştım içerde. Gece Postası, Her Gün, Son Telgraf vb. akşam gazetelerinden birine satarak birkaç ayı geçireceğimi umuyordum.” (Cezaevinden Babıali’ye…).

    (1950’li yıllarda gazetelerde #tefrikaroman yayımlama geleneğinin sürdüğünü, öğleden sonra, akşamüstüne doğru çıkan gazetelere de “akşam gazetesi” dendiğini anımsatalım.)

    Kurdakul, Evlilik Çarkı adını “yakıştırdığı”, “havadan sudan gönül ilişkilerine dayanan” diye nitelediği romanını alıp Gece Postası’nda çalışan Kemal Sülker’e gitmiş. İlişkinin kurulmasına da Orhan Kemal aracılık etmiş. Sonunda roman, yazarı “sakıncalı” olduğu için, takma adla yayımlanmaya başlamış ve telif ücretini peşin alan Kurdakul böylece “bir ayını kurtarmış”.

    Anılarında roman kahramanlarına olan ilgisinin izleri de görülür yer yer. MAY Yayınları’nın 1979-80 yıllarında çıkardığı #SosyalistKültürAnsiklopedisi’ne maddeler yazarken, #BozMehmet diye tanınan ve “eski tüfekler”den olan hapishane arkadaşının da yaşamöyküsüne yer vermiş:

    “… Türkiye Bölümü’nde ona da yer vermiştim. Pek duygulandı. ‘Yaşar Kemal İnce Memed’i yazdı. Sen de Boz Mehmet’i yazsana.. Benim hayatım roman…’ dedi bana.

    Ne diyebilirdim. Benim hayatım da roman, ama yazabildim mi bugüne kadar.

    Aslında kendine özgü kişiliğiyle #romankahramanı olacak birinci adam #CazimAktimur’du hapishanede. Bizim edebiyatımızda Efruz Bey, Fahim Bey, Çamlıcadaki Eniştemiz, Murtaza gibi tiplerden biri oluvermesi için her şeyi sergiliyordu Cazim Aktimur. Bir yaşamda az bulunur çelişkileri kişiliğinde toplamış adamdı.” (Cezaevinden Babıali’ye…).

    Şairce Düşünmek (Gerçek Sanat Yayınları, 1990) adı altında topladığı edebiyat yazıları içinde de romancı ve romanla ilgili yazılar vardır. Kitaptaki “Yüz Yaşındakiler”, “Birkaç Roman Birkaç Kişi” başlıklı yazılarda Halide Edip Adıvar’ı, Halit Ziya Uşaklıgil’i, Ahmet Hamdi Tanpır’ı, Mithat Cemal Kuntay’ı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu konu ediniyor. Ateşten Gömlek, Sinekli Bakkal, Mai ve Siyah, Üç İstanbul, Mahur Beste, Hüküm Gecesi romanlarına çözümlemeler ve yorumlar getiriyor.
    ***
    Ölümsüzlerle’deki 18 roman kahramanı; yazarları (ve çevirmenleri) ve “yaşadıkları” romanlar:

    Herman Merville’in Moby Dick/ Beyaz Balina (Çev. Sabahattin Eyuboğlu) romanındaki Ahab Kaptan, Stendhal’in Kırmızı ve Siyah (Çev. Cevdet Perin) romanındaki Madame de Renal, Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe (Çev. Akşit Göktürk) romanındaki Robinson, Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil, Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanındaki Vehbi Dede, Yakup Kari Karaosmanoğlu’nun Yaban romanındaki Ahmet Celal, Yaşar Kemal’in Ortadirek romanındaki Meryemce, İlya Ehrenburg’un Paris Düşerken (çev. Attila Tokatlı) romanındaki Michaud, Saint-Exupéry’nin Gece Uçuşu (Çev. M. Sezgin-F. Pekin) romanındaki Fabien, Knut Hamsun’un Açlık (Çev. Behçet Necatigil) romanının kahramanı, Ernest Hemingway’in İhtiyar Balıkçı romanının kahramanı, Miguel Angel Asturias’ın Yeşil Papa (Çev. Cemal Süreya) romanındaki Mayari, Erich Maria Remarque’ın Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Çev. Behçet Necatigil) romanındaki Paul, Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor (Çev. Mete Ergin) romanındaki Robert Jordan, Vassili Vassilikos’un Ölümsüz Z(Çev. Aydın Emeç) romanının kahramanı, Nikos Kazancakis’in Aleksi Zorba (Çev. Ahmet Angın) romanındaki Madame Ortans, Cengiz Aytmatov’un Öğretmen Duyşen (Çev. Ülkü Tamer) romanındaki Altınay, Turgenyev’in Babalar ve Çocuklar (Çev. Hasan Âli Ediz) romanındaki Bazarov.

    Şükran Kurdakul/ Yaşamı ve Yapıtları (Çınar Yayınları, 1994) adlı inceleme kitabında Ölümsüzlerle’yi değerlendirdiği bölümde eski bir yazısına gönderme yapıyor Öner Yağcı:

    “ ‘Artık ne umut, ne düş, ne utku/Nereye dağılıp gidiyor dünya’ diye soruyor Şükran Kurdakul Ağabey. Robert Jordan adlı şiirin sonunda. ‘Edebiyatın ölümsüzlerini bir kez de dizelerde yaşama girişimi’ olarak değerlendirir. Ölümsüzlerle adlı kitabındaki şiirlerde, gerçekten de, edebiyatın ölümsüzlerini, bir kez de şiirle ölümsüzleştirirken, şiirin, insanlık kültürünün en değerli birikimlerinden biri olduğu gerçeğini de vurguluyor. ‘Sevdamızla Yunus, hüznümüzle Fuzuliler yarattık’ derken, insan yüreğinin en eski şarkısı şiiri yaşama bağlıyor.” (“Şairce Düşünmek”, Şiir Oku, Ocak 1991).

    Kurdakul’un Ölümsüzlerle’deki şiirleri arasında “roman kahramanlarına” adadıkları üzerinde ayrıca durulabilir, her şiir için çözümlemeler ve yorumlamalar yapılabilir. Bu çok başka bir çalışma isteyen ayrı bir konu. Bu yazı ise yalnızca “tanıtma” amacı taşıyor. Ayrıca Ölümsüzlerle’nin şiir dünyasında özgün ve ilginç bir yeri olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu tür verimlerin bizim şiirimizdeki ve dünya şiirindeki örneklerini araştırmak da ayrı bir çalışma konusu olabilir.

    ÖLÜMSÜZLERLE’den

    İhtiyar Balıkçı*
    Son umut rüzgârında
    Yelken açmış giderken
    Sesini duymuş gibi,
    İçindeki maviden

    İlk şafaktan bu yana
    Nasıl sevmişse denizi
    Elde-avuçta, teknede
    Nesi varsa biriken

    Kaç korkulu geceden
    Ne kalmışsa geride
    Ateş selleri gibi
    Yandı geçti yeniden

    Sesini duydu sesini
    Ne kalmışsa geride
    Evrenin koyunda çıkmış
    Okyanuslar gelini

    Kaç bin böceğin gözü
    Kaç bin rengi ışığın
    Yalnızgezerin düşü
    Oltasında titreyen

    Son umut rüzgârında
    Yelken açmış giderken
    Deniz Bahçelerinin
    Görülmemiş ödülü

    Yaralı görkeminin
    Rengini verdi suya
    Fayrap.. büyük ustaya.
    Başladı korkunç serüven.

    * 1953’te yazıldığı ve ilk kez 1985’te yayımlandığı bilinen ve şaire Ölümsüzlerle’yi esinleyen ilk şiir.

    #şairinromankahramanları #ErayCanberk

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
BİR ŞAİRİN “ROMAN KAHRAMANLARI”* Makale Yazarı: E…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi