Bir “Öteki” Konstantinos Kavafis

  • Bir “Öteki” Konstantinos Kavafis

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 13:04'de 11 Temmuz 2024

    Bir “Öteki” Konstantinos Kavafis
    Çağdaşımız Kavafis*

    Makale Yazarı: Ari Çokona

    *Bu makale, ROMAN KAHRAMANLARI Ocak/Mart 2014 17. sayıda yayımlanmıştır. 

    #KonstantinosKavafis, ölümünden seksen yıl sonra, dünya çapında en çok okunan, en çok tanınan ve en çok sevilen Yunanlı #şair olma konusunda bütün rakiplerinin önüne geçmiştir. Şiirleri, standart eğitim almış ortalama bir dünya vatandaşının büyük bir ihtimalle tanıyor olması beklenen ve “world literature” adıyla tanımlanan seçkin eserlerin arasına girmiştir. Aynı zamanda, Anglosaksonların “the poet’s poet” terimiyle tanımladığı diğer şairlerin hayranlığını kazanan şairlerden olmayı da başarmıştır. Şairlerin genelde zor anlaşılır meslektaşlarını sevdikleri göz önüne alınırsa halkın beğenisi daha da önem kazanır. Üstelik bu sevgi ve beğeniye, az sayıda kişinin konuştuğu bir dilde yazarak ulaştı. Okurlarının çoğu onu İngilizce çevirilerinden, bazıları da İngilizce ya da Fransızcadan üçüncü bir dile çevrilmiş şiirlerinden tanıdı.

    Kavafis, Homeros ve Shakespeare gibi geçmişe saygı duyularak okunan ya da konjonktürün değişmesiyle tekrar gündeme gelen, yeniden keşfedilen eski bir şair değildir. Tarihin sürekliliğini ve tahmin edilebilir bir mantığa göre gelişimini dâhice kavrayarak her zaman güncel, her zaman yeni olmayı başarır. Gelişen ya da gerileyen medeniyetlerden bahseden tarihi şiirleri, bu sürekli değişimi dile getirerek her döneme hitap ederler. 21. yüzyılın ilk on yılında, şiirlerinin –onu İngilizce olmak üzere– elliden fazla yeni çevirisi yayımlanmıştır.

    Kavafis Türkiye’de de geniş bir okur kitlesine sahip. Entelektüeller onu erken tarihlerde İngilizce ve Fransızca çevirilerinden tanıdı. Dergilerde Türkçeye çevrilmiş şiirleri yayımlanmaya başladı. 1980’lerde, üçü de yetenekli şairlerin hazırladığı, zamanla içerdikleri şiirler arttırılarak farklı yayınevlerinden tekrar tekrar basılan üç ayrı çevirisi çıktı.(1) Kitap halinde yayımlamasalar da şairi çevirenlere örnek olarak ilginç birini gösterebiliriz. Cevat Çapan’ın “Kavafis’ten 100 Şiir” adlı kitabında, “Gereğine Baksalardı” şiirinin altında küçük harflerle, “Türkçesi: Can Yücel ve Cevat Çapan” yazısı var. Değerli dostum Adnan Özer, büyük ustanın Kavafis sevgisi hakkında bana bir anısını anlatmıştı. Yıllar önce, bir karşılaşmalarında #şiir nasıl çevrilir diye sohbet ederlerken, Can Yücel kütüphanesinden Kavafis’in İngilizce baskısını alıp içinden bir şiir çevirerek ne demek istediğini uygulamalı olarak göstermişti.

    Şairin çok yönlülüğü ve aynı şiirinde birbirinden farklı birkaç konuya birden odaklanması büyük bir yorum esnekliği tanır. Ayrıca, özgün üslubuyla da adeta çevirmenlere meydan okur. Kaç çevirisi yapılırsa yapılsın, şiirlerinde daha önce gözden kaçmış bir ayrıntı ya da bir ima mutlaka bulunacak, yeni bir teşebbüsü haklı çıkaracaktır. Ben de doğumunun 150. yılı vesilesiyle, eserlerinden çoğunu ezbere bildiğim, gençliğimde tematolojisine ve tarzına öykünerek şiirler yazdığım çocukluğumun sevgili şairine karşı duyduğum hayranlık ve sevgiyi kâğıda dökmeğe çalışarak onu çevirmeye cüret ettim.(2) Aslının mükemmelliğine yaklaşamayacağımı bile bile, İskenderiyeli ozan Rafail’in Ammonis için yaptığını, İstanbullu hemşerim Konstantinos için yapmak istedim.

    “Rafail, öyle yazılmalı ki dizelerin, bilirsin, içlerinde hayatımızdan bir şeyler olmalı. Vezinleri ve her cümleleri, bir İskenderiyelinin bir İskenderiyeli için yazdığını yansıtmalı.”(3)

    Bir dünya şairi
    Kavafis’in dünyaya açılması 7 Mart 1916’da İskenderiye’de, o zamanlar Kızılhaç’ta çalışan E. M. Forster’le karşılaşmasıyla başlar. Yeni yayımlanan romanı “Howard End” ile tanınmaya başlayan İngiliz yazar şairden çok etkilenir ve hakkında 1919’da “The Athenaum” dergisinde bir makale yayımlar. Makalede, şairin dostu, İngiltere’de yaşayan İskenderiyeli genç aydın Yorgo Valasopulos’un çevirisiyle “Şehir” ve “İthaki”nin son dizeleri, “Sabah Denizi”, “İskenderiyeli Krallar” ve “Athyr Ayında”(4) şiirleri de vardır. Kavafis’in özellikle son şiiri çok sevdiğini, onu tamamladıktan sonra: “Elimi yakıyor, bir an önce yayımlamak istiyorum,” dediği bilinir.

    Athyr Ayında
    Güçlükle okuyorum antik taştaki yazıyı.
    “Ef[en]dimiz İsa Mesih”. Bir “Ru[h]unu” seçer gibiyim.
    “Leukio[s] Athyr ayında son uyku[su]na yattı.”
    Yaşına değinen “… yıl yaş[a]dı”
    ibaresindeki K’yla Z genç öldüğünü gösteriyor.
    Silinmiş harflerin arasından
    “O İskenderiy[e]liyi…” seçiliyor.
    Sonraki üç satır fazlasıyla aşınmış,
    yine de “göz[y]aşlarımız”
    ve “keder” gibi birkaç kelime çıkarabiliyorum.
    Az ilerde tekrar “gözyaşları” ve
    “biz [do]stlarının yası.”
    Bana öyle geliyor ki şu Leukios gerçek sevgiyi tattı.
    Leukios Athyr ayında son uykusuna yattı.

    Yazar, makaleyi İskenderiye için yazdığı “Pharos and Pharillon” (1923) adlı kitabına alır. Şaire yazdığı mektupta kitabın “sıcak ekmek” gibi satıldığını ve herkesin özellikle şiirleri sorduğunu söyler. T. S. Elliot’un şiirlerle ilgilenebileceğini düşünmediğinden ona vermez, ama o kitapta okur, beğenir ve yayımladığı “The Criterion” dergisinde birkaç kez Kavafis’e yer verir.

    Kavafis’le Forster uzun süre yazıştıkları halde ilişkileri resmidir. Ortak cinsel tutkuları hakkında hiç konuşmazlar. Sadece İngiliz yazar, ölümünden sonra yayımlanan ve eşcinselliğinden söz ettiği “Maurice”i kastederek, “Bir gün okumanızı istediğim bir romanım var” der. Aslında, o dönemin şartlarında, çevirmen Valasopulos da şairin eşcinsel imalar içeren şiirlerini çevirmekten çekinir.

    Wirginia Woolf’un kocası yayıncı Leonard Woolf Hoggart Press Yayınevi adına şiirleri kitap halinde yayımlamak ister; ama Kavafis bahaneler üreterek kitabın yayımlanmasını sürekli erteler. Mükemmeliyetçi olduğundan hayatının son gününe kadar yazdıklarını tekrar tekrar düzeltmek istediğinden kitap yayımlamaktan çekinir. Yine de şairin ilk kitabı kendi dilinde(5) yayımlanmayacaktır. Antik Yunan edebiyatı uzmanı Hollandalı Gerald Blanken, şairin ölümünden bir yıl sonra 1934’te, Hollanda’da toplu şiirlerini çevirip teksirle çoğaltarak dağıtır. Günümüzde Kavafis’in çevrilmediği dil yok gibidir ve bir kısmı şiirlerinden seçmeler olmak üzere, İngilizcede elliden fazla çevirisi vardır.

    Dünyaya açılması cinsel özgünlüğünü öne çıkaran şiirlerle olmadığı halde zaman içinde eşcinsel şair olarak tanındı ve bu özelliği ününün pekişmesini sağladı. Eserine bu açıdan yaklaşan çok sayıda yayın hazırlandı. Örneğin, Yunancadan İngilizceye yaptığı yetkin edebi çevirilerle tanınan, Selanik Aristoteles Üniversitesi Çeviribilim Profesörü David Conolly, fotoğraf sanatçısı Dimitris Geros’un çıplak erkek fotoğrafları ve şairin altmış yedi erotik şiiriyle bir albüm yayınladı. Kavafis’in eşcinselliği son yıllarda öylesine öne çıkarılıyor ki; şairin sağlığında yayımlamadığı, sonradan reddettiği ve yarım kalan şiirlerini de içeren, kapsamlı açıklamalarla zenginleştirilmiş en yetkin İngilizce çevirisini hazırlayan Profesör David Mendelsohn müdahale etme gereğini duydu. “Ben de homoseksüelim ve Kavafis’i en özgün şekilde algılayabiliyorum. Ancak şunu vurgulamalıyım, büyük bir şair oluşunun cinsel tercihleriyle hiçbir ilgisi yok.”

    Ülkesinde dışlanan değer
    İskenderiye’de özellikle gençler arasında tanınıp sevilmeye başlayan Kavafis Yunanistan’da ilk başlarda pek ciddiye alınmaz. İlk bakışta vezinsiz görünen, düzyazıyı anımsatan uyaksız şiirleri herkes tarafından yadırganır. Dönemin saygın şairi Kostis Palamas, aleyhinde ağır konuşmaktan çekinmez, eserlerine şiir bile denemeyeceğini öne sürer. Kavafis’in olgunluk çağında, çok şeyler vaat eden genç bir şair olan Yorgo Seferis onun hakkında, “Yunanca bilmeyen milli şairimiz” der. Şiirlerinin konularını dünya gerçeklerinden kopuk olduğunu, bencil kriterlerle seçildiğini iddia eder. Seferis, İskenderiyelinin dünyada ve Yunanistan’da büyük bir şair olarak kabul edilmeye başlamasından sonra söylemini yumuşatmaya çalışırsa da, duyduğu antipatiyi gizlemeyi başaramaz. Onun sadece özgünlüğünü takdir ettiğini, ama edebi açıdan yetersiz bulduğunu söylemeye devam eder.

    Eleştirmen Ksenopulos ve tanınmış şairler Kariotakis ile Lapathiotis gibi birkaç istisna dışında Yunanlı aydınlar Kavafis’i ya görmezlikten gelir ya da acımasızca eleştirir. Ona saldırıda bulunurken edebi ve kültürel argümanlar kullanıyor olsalar bile söylemleri belli belirsiz homofobik tınılar taşır. Bu konuda imalarda bulunmak yerine doğrudan saldıran, şairin her dizesinde eşcinsellik gören, eserini değerlendirmek yerine kişiliğine hakaret etmeyi yeğleyen eleştirmen Timos Malanos’tur. Bu durumda, eşcinsellik Kavafis’in yurtdışında tanınmasına yardımcı olurken kendi ülkesinde ciddiye alınmasına engel olmuştur diyebiliriz.

    İskenderiyeli Timos Malanos, şairin ölümünden hemen sonra, 1933’te yazdığı “Şair Konstandinos Kavafis” adlı kitabında, yakından tanımış olduğu şairin eserini kişiliğiyle eşleştirir ve her dizesinin sapıklık olarak algıladığı eşcinselliğini anlattığı sonucuna varır. Kitap 50’lere kadar Kavafis külliyatının en yetkin değerlendirmesi olarak görülür ve şairin “kusurunu” inceleyen, açıklamaya çalışan, yeren onlarca psikopatolojik araştırmanın kaynağını oluşturur. Etkisi öyle büyüktür ki, komünist şair Manolis Anagnostakis, II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda Kavafis’in ününün artmasını, o tarihlerde eşcinselliğin dünya çapında kabullenmeye başlamasıyla açıklamaya çalışır.

    Varnalis ve Spieros gibi sol düşünürler, cinsel sapkınlık imalarında bulunurlar ve Kavafis’i burjuva toplumunun kokuşmuşluğunun temsilcisi olarak ele alırlar. Şairin emperyalist İngiltere’yi eleştirdiğini, toplumsal kaygılarının olduğunu iddia eden Stratis Tsirkas olmuştur. İmroz kökenli Kahireli yazar, biraz da abartarak, “Kavafis ve Çağı” (1958) adlı kitabıyla antiemperyalist bir düşünür portresi çizer. Yunan diasporasının Mısır’da doğan bu iki aydını, bazen sertliğe varan ifadeler kullanarak, fikir ayrılıklarını hayatlarının sonuna kadar sürdürürler.

    Yunan kültür dünyası Kavafis’in eşcinselliğini –psikoloji derslerinde öğretildiği gibi– birkaç aşamada kabullendi. İlk tepkisi öfke oldu. Şair olarak adı ilk duyulmaya başladığında edebi değerini yadsıyarak ona ağır saldırılarda bulundu. Sonra inkâra geçildi. 1960’lara kadar geçerli olan bu yaklaşıma göre, şair çok çekingen olduğu için eşcinselliği sadece hayallerinde kurmuş, fiilen hiç yaşamamıştır. Mirasçısı Aleko Sengopulos’un oğlu olduğu hakkındaki söylentilerin de desteklediği bir düşünceye göre biseksüeldir. Ayrıntılı günlüklerinde sıkça bahsettiği, ondan kurtulmayı istediği halde hep yenik düştüğü “kötü alışkanlığı” mastürbasyon ya da alkolizmdir. Eşcinsel yazar Yorgo İoannu bu yaklaşıma mizahi bir yorum getirir. “Kavafis’in günlüklerinde umutsuzlukla söz ettiği kötü alışkanlığı mastürbasyon olabilir. Umutsuzca ya da değil, bu işi yapmak için insanın fantezilere ihtiyacı vardır. Konumuz, şairimizin fantezilerinde neyi hayal ettiği olmalı.”(6) Üçüncü aşama da pazarlıktır. Ününün artması ve eşcinselliğinin bütün dünyada ön plana çıkarılması üzerine bu özelliğinin üstü örtülmek istenir. Şairin kişiliğinin karmaşıklığına, hiçbir şiirinde eşcinselliğini açıkça kabul etmemesine değinilir. Öyle olsa bile bunun alkol, puro, tenis ve satranç tutkusuyla birlikte karakterinin bir özgünlüğü olarak görülmesi gerektiği öne sürülür.

    Kavafis cinsellik konusunda hep çok dikkatli davranmış, muhafazakârları tahrik etmemeye çalışmıştır. Özenle saklayıp düzenlediği mektuplarında hiçbir kişisel bilgi yoktur ve erotik şiirlerinin çoğunda sevgilinin cinsiyeti açıkça belli değildir. Örneğin “Geri Dön”(7) şiirindeki dizeler bir erkek için olduğu kadar bir kadın için de yazılmış olabilirler.

    Geri Dön
    Sık sık geri dön ve alıp götür beni.
    Geri dön ve alıp götür beni sevgili duygu,
    bedenimin anıları uyanıp, eski arzular
    tekrar canlanınca kanımda.
    Dudaklarla ten hatırlayınca ve dokunmuş gibi olunca eller yeniden.

    Daha rahat yazabildiği olgunluk yıllarında, genelgeçer ahlak kurallarına uymak, tutkularını gizlemek zorunda kalışını anlatır. Ölümünden üç yıl önce, 1930’da yazdığı “Kalitesini Soruyordu”(7) şiiri gizlenmesi gereken böyle bir tutkuyu konu eder.

    Arzudan fısıltı gibi çıkan boğuk bir sesle
    mendillerin kalitesiyle fiyatlarını sordu.
    Yanıtlar da benzer şekilde geldi,
    alçak sesle, dalgın ve üstü kapalı
    bir kabullenmeyle.

    Hep mallar hakkında bir şeyler konuştular,
    ama tek amaçları mendillerin üzerinden
    ellerinin birbirine dokunması, yüzleriyle
    dudaklarının rastlantıymış gibi yakınlaşması,
    tenlerinin bir anlığına şöyle bir temasıydı.

    Araştırmacılar, cinsel ilişkide bulunduğu iddia edilebilecek hiçbir isim tespit edememiştir. İstanbul’da yaşadığı 1882-1885 yıllarında teyzesinin oğlu Yorgo Psiliaris’in etkisinde kalarak eşcinselliğe merak saldığı söylentisi vardır. Yıllar sonra, Kavafis adında genç bir şairle İstanbul’da flört ettiğini söyleyen yaşlı bir bayan, onu ağabeyi John’la karıştırmış olabilir. Aynı şekilde, kendisi hakkında söylenen birçok şey, belki de eşcinselliğini dolu dolu yaşayan ağabeyi Pavlos’un başından geçmiş olabilir. Şairin hayatta olan biricik akrabası, yeğeninin kızı, 1932 doğumlu Marina Valieri annesini kaynak göstererek, mirasçısı Aleko Sengopulos’un şairin oğlu olduğunu söyler. Oysa son yıllarında Kavafis’in bitişiğindeki dairede kalan, ona göz kulak olan, yüz hatları şaire çok benzeyen, annesi Hariklia Kavafis’in hizmetçisinin oğlu olan genç adam, şairin belalısı Timos Malanos’a göre onun jigolosudur.

    “Ötekili”liğin zaferi
    Eşcinselliği hastalık olarak gören, bir milli şairin cinsel tercihlerinin sıradışılığını kabul edemeyen muhafazakâr çevreler günümüzde komplekslerinin çoğunu aşmış görünüyorlar. Ama homofobik dünya görüşünün dayattığı, seksüel açıdan pasif yaşlı erkek imajı hâlâ rahatsızlık veriyor. Bunu aşabilmek için de şairin karakterinin çok yönlülüğü vurgulanarak, puro ve alkol içmek, tenis oynamak, baba olma ihtimali gibi “erkeksi” sayılabilecek özellikleri öne çıkarılıyor. Bu durumda henüz tümüyle yayımlanmayan, kamuoyuna sunulmayan geniş arşivinin, sevenleri tarafından, şairin ününü “korumak” bahanesiyle sansürlenmesi tehlikesi vardır. Ama Kavafis, “Çok Nadiren”(8) şiirinde, bir sanatçının, ürettiği estetik güzelliğin karşılığı olarak, toplumca sakıncalı sayılabilecek arzular duymaya hakkı olduğunu savunur:

    Çok Nadiren
    Yılların ve kötü alışkanlıkların sakatladığı,
    beli bükük, tükenmiş bir ihtiyar
    ağır adımlarla geçiyor sokaktan.
    Ama düşkünlüğüyle yaşlılığını
    gizlemek için evine girdiğinde, gençlikten
    hâlâ nasibine düşen payı düşünüyor.

    Onun dizelerini okuyor şimdi ergenler.
    Hayat dolu gözlerinde kendi hayalleri canlanıyor.
    Ve sağlıklı, erotik beyinleriyle düzgün hatlı,
    dipdiri bedenleri, onun tanımladığı
    güzellik imgesiyle duygulanıyor.

    Kavafis’in muhafazakâr çevreleri rahatsız eden başka bir özelliği de milliyetçi olmamasıdır. Dünyaca tanınmasının verdiği gururu paylaşmak isteyen muhafazakârlar onu milli şair kılıfına sokmakta çok zorlanır. Bir milli bayramda, ortaokul ya da lise düzeyinde yapılacak herhangi bir törende okutulabilecek tek bir şiiri bile yoktur. Arkadaşı E. M. Forster şu saptamada bulunur: “Sadık bir Yunanlıydı. Ama #Yunanistan onun için yöresel bir anlam taşımazdı. Bu halkın yüzyıllar içinde yarattığı kültürdü önemli olan. Irk ayrılığı ve siyasî idealizm onu sıkardı.” Kavafis’in tarihi şiirlerinin kahramanları kendilerini milliyetleriyle değil, tutkuları, sanatseverlikleri, iktidara yakınlık ya da uzaklıkları, ahlaklı ya da ahlaksız oluşlarıyla tanımlarlar ve kimlikleriyle ilgili gururlanacaklarsa, bunu kültürel değerlere dayandırmayı tercih ederler.

    yeni koşullara uyum sağlayan kültürümüz
    ve Baktria’ya kadar, Hindistan’a kadar yaydığımız
    Ortak Yunan Dili’yle.(9)

    Tarihe, cinselliğe, dine ve milliyetçiliğe bu derecede tarafsız yaklaşabilmesinin nedeni belki de saydığımız bütün bu özellikler açısından çoğunluktan farklı olmasıdır. Protestan İngilizlerin yönetimi altındaki sözde bağımsız bir İslam ülkesinde yaşayan bir Ortodokstur. Yurtdışına yerleşmiş, Yunan diasporasından İstanbul kökenli bir Rumdur. Aile içinde ve işyerinde İngilizce konuşur, şiirlerini Yunanca yazar, yaşadığı ülkenin resmi dili olan Arapçayı yazamaz, konuşmayı da pek beceremez. Mısır’ın en zengin ailelerinden birinin çocuğu olarak doğduğu ve yakın dostlarının tümü üst tabakaya ait olduğu halde düşük bir maaşla devlet memurluğu yapar. Üstüne üstlük, muhafazakâr bir çevrede “saygıdeğer” biri gibi görünmek zorunda olan bir eşcinseldir. Kavafis hangi açıdan bakılırsa bakılsın “öteki”dir. Onu zaman ve mekânın dışına çıkararak her zaman güncel kılan da bu “ötekiliği”dir.

    Kavafis, edebi açıdan mükemmel olduğu halde, belki de fazla otobiyografik bulduğundan sağlığında yayımlanmasına izin vermediği “Yarım Saat” şiirinde “ötekiliği”ni işte böyle dile getirir.

    Yarım Saat
    Sana hiç sahip olamadım, olacağım da
    yok sanırım.
    Barda iki çift laf, geçen günkü
    gibi bir yakınlaşma ve o kadarla kalacak.
    Acıdır, söyleyecek lafım yok.
    Ama biz,
    Sanat insanları, bazen beynimizi zorlayarak
    ve sadece kısa bir süre için, neredeyse
    tensel denebilecek bir haz üretebiliriz.
    İşte geçen gün barda –merhametli
    alkolün de yardımıyla– cinsellik dolu
    mükemmel bir yarım saat yaşadım.
    Sen de farkına varmış olmalıydın ki, bilerek biraz daha kaldın yanımda.
    Büyük gerek vardı buna. Çünkü bütün hayal gücüme ve alkolün büyüsüne rağmen,
    dudaklarını da görmem gerekiyordu,
    yakınımda olmalıydı bedenin.

    1 Kavafis Konstandinos, Barbarları Beklerken, Erdal Alova – Barış Pirhasan, Yazko Yayınları, İstanbul 1981. Kavafis Konstandinos, Kavafis’ten kırk şiir, Cevat Çapan, Adam Yayınları, İstanbul 1982 Kavafis Konstandinos, Bütün şiirleri, Özdemir İnce – Herkül Millas, Varlık Yayınları İstanbul 1991 (Şairin sağlığında yayımlanmamış şiirlerini de içeriyor.)
    2 K. P. Kavafis, Bütün Şiirleri, Ari Çokona, İstos Yayınları, İstanbul 2013.
    3 610’da 29 yaşında ölen Ammonis için, K. P. Kavafis, Bütün Şiirleri, Ari Çokona, sayfa 106.
    4 A. Çokona, a.g.e. sayfa 112.
    5 Kavafis’in şiirleri kitap halinde ilk olarak yakın dostu ve mirasçısı Alekos Sengopulos’un eşi Rika Sengopoulou’nun editörlüğünde, ölümünden iki yıl sonra 1935’te İskenderiye’de basıldı.
    6 A. Çokona, a.g.e. sayfa 77.
    7 A. Çokona, a.g.e. sayfa 202.
    8 A. Çokona, a.g.e. sayfa 79.
    9 MÖ 200’de, A. Çokona, a.g.e. sayfa 206.

     

    #Ariçokona

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Bir “Öteki” Konstantinos Kavafis Çağdaşımız Kavaf…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi