Roman Kahramanları
Bir Aykırının Yaşam Yolculuğu: Tormesli Lazarillo
-
Bir Aykırının Yaşam Yolculuğu: Tormesli Lazarillo
Bir Aykırının Yaşam Yolculuğu: Tormesli Lazarillo*
Makale Yazarı: Burcu Tekin
*Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisinin (Temmuz/Ekim 2017) 31. sayısında yayımlanmıştır.
“Roman kahramanları, herkesin bildiği üzere, bizler kadar gerçektir.”(1)
#İspanya XVI. yüzyılın ortalarında tarihinin en güçlü dönemlerinden birini Kral II. Felipe’nin hükümdarlığı sırasında yaşadı. Katolik Kilisesi’nin istikrarlı bir savunucusu olan Felipe “Ömrünü inandığı iki şeye adadı: Tanrı’ya ve Devlet’e. (…) Yeryüzünde savaşabileceği herkesle savaştı, Müslümanlara, Protestanlara, hatta Katoliklere karşı kazanabileceği tüm zaferleri kazandı. Ama zaferlerin sonsuz olmadığını görecek kadar uzun yaşadı.”(2) II. Felipe döneminde İspanya geniş topraklara sahip olmasına rağmen ülke büyük bir mali krizin eşiğindeydi. Devam eden savaşlar ülkenin ekonomisine zarar veriyordu. Kriz nedeniyle gelir kaynaklarında önemli ölçüde düşüş yaşanmaktaydı. “1580’lerde, artan nüfusun ihtiyaçlarının yetersiz doğal kaynaklar tarafından karşılanamaması nedeniyle Kastilya ekonomisinin kritik bir döneme girdiğini gösteren olumsuz işaretler de belirmişti. Ardından da Kastilya’nın iç ekonomisi bocalarken, Felipe’nin krallığı denizaşırı topraklarda gittikçe kabaran maliyetlerle de yüzleşmek zorunda kalacaktı.”(3) Devleti yönetenlerin mantıklı bir politika izlememeleri, saraylarda düzenlenen balolar ve lüks harcamaların faturası vergiler nedeniyle halkı fazlasıyla zorladı. Üretime ve gelişime katkısı bulunmayan asiller ve kilise mensuplarının vergilerden muaf olmaları nedeniyle ekonomi gittikçe yıpranmaya başladı. Kriz etkisini arttırarak İspanya’da sefaletin, açlığın ve ahlaki çöküşün yaşanmasına yol açtı. (4)
İspanya’da süregelen maddi ve manevi çöküş pikaresk roman adı verilen yeni bir türün oluşmasına zemin hazırlar. Emre Özmen, #pikaresk türün ortaya çıkışını şu şekilde anlatır: “Pikaresk tür, yoksulların ya da dışlanmışların daha iyi bir yaşam sürme umuduyla yola çıkışının hikâyesidir. İspanyol Altın Çağı olarak bilinen ve XVI–XVII. yüzyılları kapsayan dönemde İber Yarımadası’nda ortaya çıkan bu tür, alt sosyo-ekonomik sınıftan gelen kahramanların hayatta kalma mücadelesini anlatırken sunduğu güçlü toplumsal eleştiriyle okuyucuya dönem İspanyası’nın gerçekçi bir toplumsal panoramasını da çıkarır.”(5) Toplumsal ve ahlaki bağlamda yozlaşmanın eleştirel bakış açısıyla okuyucuya sunulduğu “Tormesli Lazarillo”, 1554 yılında yazarı belirsiz olarak yayımlanır. Eserde Lazarillo’nun hayatla mücadelesi, karanlık ve talihsizliklerle dolu serüvenleri, dönemin İspanya’sı ve ahlaki çöküşün toplumsal sınıf ile etkileşimi anlatılmaktadır. Birçok eleştirmen tarafından pikaresk türün ilk örneği olarak değerlendirilen “#TormesliLazarillo” kendinden sonra gelen eserlerin sınıflandırılması adına temel kaynak olarak da değerlendirilebilir. “Lazarillo basılır basılmaz halk arasında olduğu kadar din adamları arasında da büyük bir yankı uyandırır ve sakıncalı içeriği nedeniyle 1559 yılında Yasaklı Kitaplar Listesi’ne (Index Librorum Prohibitorium) girer. Ancak bu yasak kitabın popülerliğini azaltmaz, tam aksine 1599-1603 yılları arasında, diğer bir deyişle dört yıllık görece bir kısa süre içinde Tormesli Lazarillo’nun tam dokuz baskısı yapılır.”(6) Eser engizisyon tarafından yasaklatılmış olmasına rağmen bazı bölümler değiştirilerek yayımlanmıştır. Lazarillo’nun sefalet içinde geçen çocukluğundan, gençliğinden, dilenerek geçimini sağlamasından, hizmet ettiği farklı karakterlere sahip efendilerinden ve olgunlaşıp evlendiği döneme kadar yaşadıkları birinci ağızdan okuyucuya anlatılır. Lazarillo İspanyol toplumunu, dilencileri, serserileri ve dolandırıcıları tüm netliği ile okuyucuya sunar. Tormesli Lazarillo pikaresk kahraman özelliklerini taşımasına rağmen eserde Lazarillo’yu nitelemek için kullanılan “pikaro” sözcüğü yer almaz.(7)
Yedi bölümden oluşan “Tormesli Lazarillo”nun “Lazarillo Hayat Hikayesini Anlatıyor” adlı ilk bölümünde Lázaro, namıdiğer Lazarillo sefalet içinde geçen yaşamını anlatmaya başlar. Babası Lazarillo sekiz yaşındayken değirmenden buğday çaldığı gerekçesiyle Salamanca’ya sürgün edilme cezasını alır. Lazarillo babasının başına gelenleri şu şekilde anlatır: “O sırada Mağriplilere karşı bir haçlı seferi düzenlenmişti. Babamı savaşa katılacak olan bir soylunun yanında katırcı olarak verdiler. Sadık bir hizmetkâr olarak efendisini terk etmedi ve onunla birlikte savaş alanında can verdi.”(8) Küçük yaşta babasız kalan talihsiz Lazarillo annesiyle beraber daha iyi bir yaşama sahip olma umuduyla şehre taşınır. Şehirde küçük bir ev kiralarlar. Lazarillo’nun annesi öğrencilere yemek yaparak ve bir kumandanın seyislerinin çamaşırlarını yıkayarak hayatını kazanmaya başlar. Bir süre sonra kumandanın atlarıyla ilgilenen Zaide adlı zenci bir köleyle beraberlik yaşar.(9)
Annesinin Zaide’den bir çocuğu olur. Lazarillo kardeşiyle olan ve “hayat dersi” veren küçük bir anısını şu şekilde aktarır: “Bir gün üvey babam onunla oynarken çocuk, annemin ve benim beyaz tenli olduğumuzu, babasının yüzünün ise kapkara olduğunu fark edince korkuyla anneme doğru emekledi ve parmağıyla babasını işaret ederek, Anne, öcü! dedi. (…) O zamanlar henüz küçük bir çocuk olmama rağmen, kardeşimin davranışı beni çok düşündürdüğünden içimden şöyle dedim: Bu dünyada kendi yüzünü görmeyip başkalarından korkan daha ne kadar insan vardır acaba?”(10)
Annesi, Zaide ve küçük zenci kardeşiyle yaşadığı mutlu günler Zaide’nin evin geçimini sağlamak amacıyla hırsızlık yaptığının öğrenilmesiyle son bulur. Mahkeme anneye para cezası verir. Zaide ise hem kırbaçlanır hem de kırbaçlanma sonucu açılan yarların üstüne kızgın yağ dökülür. Annesinin Zaide’yi eve alması yasaklanır. İlerleyen günlerde annesi, küçük kardeşi ve Lazarillo bir hana yerleşirler. Lazarillo on yaşında hancının getir götür işleriyle uğraşmaktadır. Tam da bu sırada hana konaklamak amacıyla kör bir dilenci gelir. Lazarillo’nun hizmet ettiği ilk efendisi kör bir dilencidir. Kör dilenci Lazarillo’yu hizmetkârdan ziyade oğlu gibi göreceğini söyler ve beraber yola çıkarlar. Yolda kör dilenci Lazarillo’yu küçük bir sınava tabi tutar. Ona yolda gördükleri taştan yapılmış boğa heykeline kulağını yaklaştırmasını söyler.(11) Lazarillo başını heykele yaslamaya çalıştığı sırada dilenci Lazarillo’nun saçlarından tutarak onu yere doğru iter ve şöyle der: “Seni budala seni, bir körün yardımcısı şeytana pabucunu ters giydirecek kadar uyanık ve zeki olmalı, her söze inanmamalı.”(12) Lazarillo bu olay karşısında duygularını şu şekilde dile getirir: “O anda tüm masumluğumdan sıyrıldığımı hissettim ve içimden şöyle dedim: Doğru söylüyor, artık gözümü dört açmam gerek, mademki bundan böyle tek başınayım, kendimi nasıl korumam gerektiğini öğrenmeliyim.”(13) Bu olay Lazarillo için hayatındaki dönüm noktalarından biri olur. Hayatın ne kadar acımasız olduğunun farkına varır. Onu koruyacak ne annesi vardır ne de arkadaşı. Artık hayatta tek başınadır.
Lazarillo’nun ilk efendisi açıkgöz ve uyanık bir adamdır. Her türlü duayı bilir, kiliseye girdikleri vakit imanlı bir Hristiyanmış gibi davranarak ve herkesin duyabileceği şekilde ses tonunu ayarlayarak duasını ederdi. Çocuk sahibi olamayan ve çapkın eşlerini kendilerine bağlamak isteyen kadınlar için uygun! duaları vardı. Kurnaz efendi “sözde” şifa dağıtmasıyla insanları kandırır ve kolaylıkla onlardan para sızdırırdı. Lazarillo’yu tüm gün çalıştırır ve ona çok az yemek verirdi. Lazarillo da her defasında efendisinin elinde bulunan yiyeceklerden onu kandırarak almaya çalışmasına rağmen kurnaz efendi Lazarillo’nun oyunun farkına varıp onu cezalandırır. Efendisinin Lazarillo’ya yaptığı eziyetler bitmek bilmez. Bir gün dilenmek için kasabada dolaşırlarken yağmur başlar ve kör dilenci Lazarillo’dan onu hana geri götürmesini ister. Önlerinde beliren su akıntısından karşıya geçmek zorundadırlar. Lazarillo efendisine ayaklarını ıslatmadan sıçrayarak karşıya geçebilecekleri bir yer olduğunu söyleyerek onu kandırır. Onu, karşı tarafında sütun bulunan bölmeye götürür ve atlaması gerektiğini söyler. Kör dilenci karşı tarafa atlamaya kalkışınca başını sütuna çarpar ve yere yığılır. Bunu fırsat bilen Lazarillo, yaralı halde bulunan efendisinin yanından ayrılır ve yeni maceralara doğru yol alır.(14) Lazarillo’nun “Bir Papazın Hizmetine Girişi” adlı ikinci bölümde kör-dilenci efendisinden kurtulan Lazarillo bir papazın himayesine girer. Önceki efendisi ve papazın ona karşı davranışlarını şu şekilde kıyaslar ve yorumlar: “Meğer yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşum, eski efendim bu papazla kıyaslanacak olduğunda Büyük İskender kadar cömert sayılırdı. Dünyadaki tüm cimrilikler sanki bu adamda toplanmıştı, bu kötü huyu doğuştan mıydı, yoksa papaz olduktan sonra mı edinmişti, doğrusu bilmiyorum.”(15)
Papazın anahtarını her daim üzerinde taşıdığı kilitli bir sandığı vardı. Kilisede gerçekleştirilen ayinlerde fakir kesim için bağışlanan ekmekleri bu sandığa yerleştirirdi. Evde yiyecek namına ekmekten başka hiçbir şey yoktu. Lazarillo’ya bu kadar cimrilik etmesine karşın papaz efendi kendisine de bir o kadar cömertti. Eli sıkılığının üstünü kapatmak adına rahiplerin her zaman ölçülü yemek yediğini savunurdu. Lazarillo eserde bu durumu şu şekilde dile getirir: “Sefil ruhlu adam düpedüz yalan söylüyordu; çünkü ne zaman din kardeşliği toplantılarına ya da ölen bir kimsenin ruhu için dua edeceğimiz bir yemeğe davet edildiğimizde tıpkı aç kurtlar gibi yiyor, bir meyhaneciden daha çok şarap içiyordu.”(16)
Açlık ve sefalet içinde geçen zamanlarda Lazarillo yeterli gücü ve imkânı olmadığı için efendisini terk etmeye cesaret edemez. Ne yapması gerektiğini kara kara düşündüğü günlerden birinde kapı çalınır ve karşısına çıkan kazan tamircisi evde tamir edilecek eşya olup olmadığını sorar. Lazarillo tamirciyi Tanrı’nın gönderdiği bir melek olarak yorumlar. Kilitli sandığın anahtarını kaybettiğini söyler ve tamirciden sandığı açmasını rica eder. Sandık açılınca parasının olmaması sebebiyle içindeki ekmeklerden biriyle tamirciye olan borcunu öder. Pinti efendinin durumdan haberdar olmaması için sandıktan bir şey almaz.
Ertesi gün ekmeklerden sadece bir tane yer. Üçüncü gün efendisini sandık başında ekmekleri sayarken bulur. İlerleyen günlerde Lazarillo ekmekleri kemirerek bırakır ve efendisine ekmeklerin fareler tarafından yendiğini söyler durur. Sandığın delik yerlerini kapatan papaz, farelerin bitmek bilmeyen ekmek kemirmelerine karşın ne yapacağını bilemez. Fareler yetmezmiş gibi bir de komşulardan birinin papazın evinde önceden yılan olduğunu söylemesi üzerine papaz geceleri yılanı yakalamak için sürekli tetikte beklemeye başlar. Lazarillo ise önceleri anahtarı uyuduğu samanın altında saklamasına rağmen, papazın anahtarı bulma korkusuyla anahtarı uyurken ağzının içinde muhafaza eder. Lazarillo’nun tüm çabalarına rağmen bahtsız kaderi saklandığı yerden yeniden kendini gösterir: “Anlaşılan kötü talihimin peşimi bırakmaya niyeti yoktu; sonradan öğrendiğim kadarıyla bir gece uyurken açıkta kalan ağzımdan kayan anahtar dudaklarımda öyle bir şekilde asılı kalmış ki, ben nefes alıp verdikçe ıslık çıkarmaya başlamış”(17) Islık sesini duyan papaz evde yılanın dolaştığını varsayarak elindeki sopasıyla yılan zannettiği Lazarillo’ya vurur ve Lazarillo’nun ağzında bulunan anahtarı görür. Lazarillo’yu kapının önüne koyan papaz ona şöyle seslenir: “Lázaro bugünden itibaren kendi kendinin efendisisin. Tanrı yardımcın olsun. Yanımda senin gibi kurnaz bir hizmetkâr istemiyorum. Senin için en uygun olanı bir köre kılavuzluk etmektir.”(18) Hayata, tabiri caizse “sıfır”dan başlayan Lazarillo ıstırapla geçen yaşam savaşında bitmek bilmeyen bir döngünün içinde hapsolmuştur. Kör dilenciden kurtuldum diye sevinirken cimri bir papazın eline düşmüş, çıkış yolunu bulamayarak savrulmaya başlamıştır.
“Lazarillo’nun Bir Asilzadenin Hizmetine Girişi” adlı üçüncü bölümde eski sağlığına kavuşan Lazarillo Toledo’ya doğru yol alır. İş bulma ve karnını doyurma isteğiyle her yeri dolaşır. Tam da her şeyden ümidini kesmişken iyi giyimli, bakımlı bir asilzadeyle karşılaşır. Lazarillo bu zengin görünümlü beyden oldukça etkilenir. Yeni efendisiyle beraber onun evine gider. Kötü giden talihinin bir anda yüzüne gülmeye başladığını hisseden Lazarillo’nun sevinci uzun sürmez. Asilzadenin evi bomboştur. Her anlamda bomboş. Ne bir eşya ne de yiyecek bir şey vardır. Her fırsatta çok fazla yemek yemenin sağlığa zararlı olduğunu söyleyen asilzade aslında boş gezenin boş kalfasıdır.(19) Eserde bu durumundan şu şekilde bahsedilir: “Bu beyefendinin dün bütün günü yemek yemeden geçirdiği, sadece Lázaro’nun bir gece öncesinden sakladığı ekmek parçasıyla açlığını bastırdığı, elini yüzünü yıkadığında kurulanacak bir havlusu olmadığı kimin aklına gelir? Şüphesiz hiç kimse bunları tahmin edemezdi. Ah Tanrım, senin için gözyaşı dökmeyen, sadece gösteriş dedikleri bir saçmalık için acı çeken acaba daha kaç adam var yeryüzünde?”(20)
Asilzade ancak Lazarillo eve bir şekilde yemek getirdiğinde karnını doyurabiliyor, diğer günler sokakta aç bir şekilde geziyordu. Efendisindeki tek rahatsızlık veren nokta kibirli oluşudur. Lazarillo önceki açgözlü kör efendisinden ve cimri papazdan nefret etmesine karşın zengin görünümlü beş parasız asilzadeye acıyordu. Kuraklık nedeniyle bulundukları yerin yerlisi olmayanların şehri terk etmeleri gerektiği ayrıca dilencilik yapanların da çeşitli cezalara mahkûm edileceği söylenmiştir. Lazarillo ve efendisi bu duruma çok üzülür. Az da olsa eve dilenerek yiyecek bir şeyler getiren Lazarillo ne yapacaklarını kara kara düşündüğü esnada evin sahibinin gelip kirayı istemesi üzerine asilzadenin de ortadan kaybolmasıyla Lazarillo bu sefer efendisi tarafından terk edilir.(21) Dilenciden umduğunu bulamayan ve cimri papaz tarafından kovulan Lazarillo makus talihine yakışır bir şekilde bu sefer de zengin görünümlü, fakat avare asilzadenin hışmına uğrayacaktır.
“Lazarillo’nun Bir Keşişin Hizmetine Girişi” adlı dördüncü bölümde Lazarillo tavsiye üzerine gittiği keşişten şöyle bahseder: “Değişik bir insandı, kilisenin korosunda yer almaktan nefret eder, manastırda yemek yemekten hiç hoşlanmazdı. Dışarı çıkmayı, gezip dolaşmayı, insanları ziyaret edip dünyevi konular hakkında konuşmayı seviyordu.”(22) Lazarillo’nun hayatında ilk defa bu keşiş sayesinde ayakkabısı olur, fakat ayakkabı daha bir hafta geçmeden fazla dolaştıkları için ayağında parçalanır. Fazla gezmeye dayanamayan Lazarillo bu efendisinden de ayrılır.(23)
“Lazarillo’nun Günahlardan Arındırma Belgesi Satan Birinin Hizmetine Girişi” adlı beşinci bölümde söze şöyle başlar: “Talihim, karşıma beşinci efendim olarak günahların affı için papa tarafından çıkarılan belgeleri satan birini çıkardı. Hayatımda onun kadar düzenbaz ve utanmaz birisiyle karşılaşmadım.”(24) Lazarillo’nun yeni efendisi bir yere geldiğinde öncelikle o memleketin din adamlarıyla bir araya gelir ve onlara küçük hediyeler verirdi. Böylece din adamlarıyla iyi ilişki kurarak halka bu belgelerin güvenilirliğini bir nevi kanıtlamış olurdu. Her gittikleri yerde cennete girme vaadiyle insanları kandırır ve kendi söylemini haklı çıkartmak adına çalışarak çeşitli sahte gösteriler düzenlerdi. Çok yorucu bir şekilde çalışan Lazarillo’nun ancak bu sayede karnı doyardı. Bir süre sonra çalışma koşullarına dayanamayan Lazarillo efendisinin yanından ayrılacaktı.(25)
“Lazarillo’nun Rahip İçin Çalışması” adlı altıncı bölümde Lazarillo önce bir ressama hizmet eder. Delikanlılık çağına gelen kahramanımız katedraldeki rahiplerden biriyle anlaşır. Rahibin yardımıyla su satmaya başlar. Yavaş yavaş para kazanmaya ve bir beyefendi gibi giyinmeye başlar. Pelerin ve modası geçmiş kılıçlardan bir tane alarak patronuna artık bu işte çalışmak istemediğini belirtir ve oradan ayrılır.(26)
“Lazarillo’nun Bir İcra Memurunun Hizmetine Girişi” adlı yedinci ve son bölümde icra memurunun yanında işe başlayan Lazarillo bir süre sonra işinden ayrılır ve tellallık yapmaya başlar. Yavaş yavaş iş yaşamında yükselen Lazarillo şansının açıldığını düşünür. San Salvador başrahibi Lazarillo’ya hizmetçilerinden biriyle evlenebileceğini söyler. Bu derece önemli birinin teklifini memnuniyetle kabul eder. Bu konuyla ilgili fikirlerini şu şekilde dile getirir. “Böylece hizmetçisiyle evlendim ve bu zamana kadar pişmanlık duymadım çünkü karım iyi ve hamarat bir kadındı; ayrıca başrahip bize her zaman yardım elini uzatıyor, destek oluyordu.”(27) Bu durum çevrenin ve komşuların dedikodu yapmasına yol açar. Lazarillo’nun eşini başrahibin evinde her gördüklerinde eşi hakkında ileri geri konuşurlar. Lazarillo da zaman zaman kuşkulanmasına karşın hem eşi hem de başrahip bu durumu inkâr eder. Konuyu açmaya çalışıp eşi hakkında konuşmaya gelen eşe dosta hem gözlerini kapar hem de kulaklarını tıkar. Böylelikle Lazarillo huzura kavuşur ve şu sözleriyle macerasını özetler: “İşte o sırada zenginliğimin ve talihimin zirvesindeydim. Bütün anlatabileceklerim bundan ibaret. Eğer ilerde başıma kayda değer bir şey gelirse onu da size anlatırım.”(28)
Lazarillo, masumiyetini yaşadığı olaylar ve talihsizlikler nedeniyle daha çocuk yaştayken yitirir. Açlık, sefalet ve toplumsal yozlaşma Lazarillo’nun ruhsal anlamda gelişmesini ve erdem sahibi olmasını engeller. Hizmet ettiği her efendi bir öncekinden daha kötüdür ve Lazarillo bu sarmalın içinde bir ileri bir geri çırpınırken yolunu çizmeye çalışır. O dönem için aykırı bir (anti) kahramandır, fakat nihayetinde insandır. Deneyimlediği yaşam yolculuğunda karanlıktan çıkamamış, gerçekleri duymamak adına oluşturduğu konfor alanından vazgeçememiştir. Toplum tarafından çizilen iyi-kötü, güzel-çirkin, zengin-fakir arasındaki sınırın ne içinde kalabilmiştir ne de dışına çıkabilmiştir. İyilik adına mücadele vermesi gereken insanlar bu denli kötü olabiliyorlar ise Lazarillo ne yapmalıdır? Ne için savaşmalıdır? Ortada bir yerde; boşluğa hapsolmuştur. Lazarillo, İspanya’nın vücut bulmuş ve dile gelmiş halidir adeta. İspanyol edebiyatının öne çıkan eserlerinden biri sayılan “Tormesli Lazarillo” o dönemki İspanya’yı keşfetmek adına okuyucuyu gerçekçi ve sarsıcı bir yolculuğa davet ediyor ve hepimizin hayatında bir şekilde yer alan “bitiremediğimiz veya içinde kaybolduğumuz döngüleri” yeniden yorumlamamızı sağlıyor.
1 Fernando Pessoa, Hiçbir Şey İstememenin Mutluluğu, (çev. Hakan Akdoğan) Zeplin Kitap, İstanbul, 2015, s. 45.
2 Gül Işık, İspanya: Bir Başka Avrupa, Metis Yayınları, 2005, İstanbul, s. 104.
3 William D. Phillips, JR- Carla Rahn Phillips, İspanya’nın Kısa Tarihi, Çev. Tuna Erkmen, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 162-163.
4 Tormesli Lazarillo, (Çev. Ertuğrul Önalp-Arzu Aydonat), (Çevirmenlerin Önsözü) Can Yayınları, 2015, İstanbul, s. 9-12.
5 Emre Özmen, Değişen Toplumsal Düzen Işığında İspanyol Edebiyatında Bir (Anti) Kahraman Olarak Kadın Pikara İmgesi, (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batı Dilleri ve Edebiyatları, İspanyol Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Ankara, 2016, s. 45.
6 A. g. d.t., s. 73.
7 A. g. d.t., s. 74.
8 Tormesli Lazarillo, ss. 15-16.
9 A. g. e., s. 15.
10 A. g. e., s. 16.
11 A. g. e., ss. 18-19.
12 A. g. e., s. 18.
13 A. g. e., s. 18.
14 A. g. e., ss. 15-30.
15 A. g. e., s. 31.
16 A. g. e., s. 33.
19 A. g. e., ss. 44-64.
20 A. g. e., s. 50.
21 A. g. e., ss. 44-64.
22 A. g. e., s. 65.
23 A. g. e., s. 65.
24 A. g. e., s. 66.
25 A. g. e., ss. 66-76.
26 A. g. e., s. 77.
27 A. g. e., s. 79.Kaynakça
Işık, Gül, İspanya: Bir Başka Avrupa, Metis Yayınları, 2005, İstanbul.
Özmen, Emre, Değişen Toplumsal Düzen Işığında İspanyol Edebiyatında Bir (Anti) Kahraman Olarak Kadın Pikara İmgesi, (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batı
Dilleri ve Edebiyatları, İspanyol Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, 2016, Ankara.
Pessoa, Fernando, Hiçbir Şey İstememenin Mutluluğu, Çev. Hakan Akdoğan, Zeplin Kitap, 2015, İstanbul.
Phillips, JR, William D.- Phillips, Carla Rahn, İspanya’nın Kısa Tarihi, Çev. Tuna Erkmen, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2016.
Tormesli Lazarillo, Çev. Ertuğrul Önalp-Arzu Aydonat, Can Yayınları, 2015, İstanbul.
Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.