Bayram’ın Sansür Yolculuğu

  • Bayram’ın Sansür Yolculuğu

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 14:29'de 11 Temmuz 2024

    Bayram’ın Sansür Yolculuğu*

    Makale Yazarı: İsmail Afacan

    *Bu makale ROMAN KAHRAMANLARI dergisinin (Temmuz/Eylül 2014)  19. sayısında yayımlanmıştır.

    Türk edebiyatında Adalet Ağaoğlu’nun “Fikrimin İnce Gülü” de yasakçı zihniyetten nasibini almış romanlar arasındadır. 1976’da yayımlanan roman dördüncü baskısından sonra, 1981 yılında sıkıyönetim mahkemelerince, “askeri kuvvetleri tahkir (aşağılama) ve tezyif (küçük düşürmek)” iddiasıyla toplatılmıştır. Romanın sansürlenmesinde Bayram karakterinin doğrudan bir etkisi yoktur. Asıl sansüre neden olan Bayram’ın yıllık izninde yaptığı bir günlük yolculuk sırasında aklına gelen askerlik anılarıdır. Kitapta Bayram’ın 1 günlük hikâyesi anlatılmasına rağmen sansür kararı iki sene sürmüştür. Bir romanda da olsa asker “küçük” düşürülemezdi. Çünkü asker 1981 yılında “görev başında”ydı.

    Bizim yolcuğumuz sansürle başlayıp romanın başkahramanı Bayram’ın öyküsüyle devam edecek. Çünkü romanın ana konusu askerler ve yanlış uygulamaları değil… Yazar, Bayram’la, sınıfının farkında olmayan, lümpen, gösteriş tutkunu, sınıf atlamak isteyen, dünyada yaşananlardan habersiz gurbetçi bir işçinin portresi çizer romanda. Bayram’ın, yolculuk sırasında aklına gelen her askerlik anısı karakterin bu özelliklerini pekiştirmeyi amaçlar.

    Bayram, çocukken anne ve babasını kaybetmiştir. Yoksulluklar içinde büyüyen Bayram’ı amcası yetiştirmiştir. Bayram; amcasını ve sevdiği kız Kezban’ı geride bırakarak Almanya’ya gitmiştir. Bayram küçüklüğünden beri arabalarla hep özel bir ilişki kurmuştur. Hayatın hiçbir alanında tatmadığı iktidar duygusunu arabanın direksiyonunda hissetmiştir. Direksiyon başındayken herkesin onu izlediğini düşünen Bayram, askerde bu huyundan dolayı komutanlarından az da baskı görmemiştir: “…Askerliğinin son ayları, hep bu huyundan ötürü, Diyarbakır-Siirt Sıkıyönetim Komutanlığı emrinde geçti. Bu kez de, Diyarbakır Cezaevi yönetiminde görevli üsteğmenin cip sürücüsü olarak. Cezaevinin kapısına yaklaşırken, içindeki bütün tutukluların birer delikten kendi sürücülüğünü, yalnız bunu sevdiklerini sanırdı. Taş, tümsek tanımaz, onu sihirli bir Hint seccadesine benzetmek isterdi…. Böylece üsteğmeni de bir ere yapılandan daha çok horlama, dövme olanağı buldu Bayram’ı. Onu kayıştan geçirmediği zamanlar en tatlı sözü: ‘Oha hayvan! Oha hayvan! Oha öküzoğlu öküz, ohaaa!…’ Cezaevine yaklaşırken en sık yinelediği ise: ‘Akşam, tekmilde, bu cakanın içine sıçacağım yine’” Kitabın sansürlenmesine yol açan paragraflardan biri de bu olsa gerek. Oysa günlük ve askerî yaşamda rütbelilerin bu gibi tutumlarını bilmeyen yok… Askerî mahkeme de dâhil. Kahramanımızın askerlikle ilgili anıları, zaten onun hikâyesinin küçük bir parçası. Bunun için Bayram karakterinin ana özelliklerini incelemekte fayda var.

    Bayram sınıfının farkında olmayan, ürettiğine yabancı bir karakterdir. Mercedes sahibi olmanın itibar sağlayacağını düşünür, herkesin kendisine saygı göstereceğini sanır. Memleketine giderken şunlar geçer #Bayram’ın aklından: “Kaç şey var yetişmesi gereken… Kaç şey. Amcasına görünmek. O ölmeden yetişmek. Remzi Abisine şu saati armağan etmek… İbrahim’i kuzu çevirmeye götürmek, Balkız’ın içinde onu istediği kadar dolaştırmak onu ve kahvede çenesi düşük herkesi susturmak. Herkese, önünde kasket çıkartmak. Herkesi, Cemal’i, Adem’i, kendine karşı saygılı görmek… Biz, bir külüstür, bir tozlu Ford’la, kahve önüne dayanan fötür şapkalıdan aşağı mıyız len? Yoo, isteseler de istemeseler de beni övmek zorundalar artık. Artık ‘İncegül Bayram’, artık ‘kediboku’, ‘deloğlan’ bitti artık.”

    Bayram karakteri Mercedes’e gereğinden fazla anlam yükler. Romanda Mercedes, Bayram’ı daha çarpıcı kılan bir metafordur. Çünkü Bayram BMW model araba üreten fabrikada çalışmaktadır. Mercedes sahibi olmayı o kadar istemesi, statü elde etmeyi amaçlamasının yanında, karakterin ürettiğine yabancılaşan bir işçi olma halini gösterir. Zaten Bayram Almanya’ya gitmeden önce de lümpen bir işçidir. Dünyada yaşananlardan, sınıf çatışmalarından habersizdir Bayram. Mercedes’i ile seyir halindeyken Bayram yine askerlik anısını hatırlar: “(Bir Haziran günü Bayram Başçavuşunu kahvede beklerken) Üstelik akşam. Üstelik Van Gölü, uzun bir gurbet türküsü fısıldamakta kulaklarına. Bayram’ın yüreği bir kadın sıcaklığını deli gibi özlüyor. Kezban, sürekli aklına düşüyor… Derken, radyoda, İstanbul’da işçilerin binlerce yürüdüklerini; iş yerlerini bırakıp bırakıp yürüdüklerini duyuverince, kahvedeki bir grup ayağa kalkıp, oynamaya, halay çekmeye başlamıştı. Bayram kendisini de halay çekenlerin arasında buluveriyor. Nedenini kesinlikle ayırt edemediği coşku iliklerine dek yayılıvermişti. Yıllardır içinde dolaştırdığı yalnızlık, gariplik duygusunu silmiş; çok kalabalık bir ailenin dört bir yanı sağlam bir üyesi sanmıştı kendini. Öyle ya, hazirandı aylardan. Halay çekenler yerli halktan değiller. Birden patlayan bu coşku neden? Bayram düşünmüyor bile. Sadece katılıyor bu coşkuya.” Bayram, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük eylemlerinden olan 15-16 Haziran işçi direnişiyle yaşanan coşkunun bir parçası oluyor ama bu coşkunun nedeni umursamıyor. Yazar, Bayram’ın memleket meselelerine ilgisizliğini ortaya koyarken diğer yandan karakterin sınıf içgüdüsüne de gönderme yapar.

    Bayram’ın Mercedes hayali gerçekleşmiştir. Peki yaşamını umduğu gibi şekillendirmiş midir? Elbette ki hayır. Bayram’ın yol boyunca gözünden sakındığı Mercedes’iyle birlikte hayalleri de hırpalanır ve çizilir. Köye varmadan bir hafta önce kendisini büyüten amcası yaşamını yitirmiştir. Sevdiği kız Kezban başka bir erkekle evlenir. Köyde beklendiği gibi de karşılanmamıştır Bayram: “Sivrihisar yönündeki o geniş dört yol ağzına geldiğine Münih’in Bahnhof’una indiği ilk akşamkinden daha da bitkin, daha da korkular, tedirginlikler içinde buluyor. Köyünün dibinde yalnız ve yabancı… Bayram hangi yönü seçeceğini bilmeden, dört yol ağzında bekliyor. Hiçbir yöne sapmayı gözü tutmuyor, canı çekmiyor. Hiçbir yolun ucunda, kimse Bayram’ı beklemiyor.”

    Ve Bayram yol ayrımındadır. Elbette bir tarafı seçecektir. Yazar romanı dört yol ağzında bitirmiştir. Yazar dört yol ağzı metaforuyla işçi Bayramlara mesaj verir. Gerçek yaşamdaki işçi Bayramlar doğru yönü bulacaktır.

    #Sansür, (öncesini bir kenara bırakırsak) Cumhuriyet tarihi boyunca edebiyatımızdan hiç eksik olmamıştır. Kimi zaman Sabahattin Ali’nin, kimi zaman da Yunus Emre’nin eserleri sansürlenmiş ve yasaklanmıştır. Nazım Hikmet’in kendi ülkesinde, 30 yıl gibi uzun bir süre yasaklanması bu durumun en trajikomik örneğidir.

    Adalet Ağaoğlu’nun “Fikrimin İnce Gülü” romanı ise yasaklanan kitaplardan sadece birisidir. Ağaoğlu’nun “günahı” ise askeri küçük düşürmektir. Romanın başkahramanı Bayram dolaylı olarak sansürden etkilenmiştir. Bayram, romanda edebi eserlerin sansürlendiğini duysaydı, yukarıdaki bölümlerde saydığımız özelliklerinden dolayı sansürü önemsemez ve görmezden gelirdi. Ama gerçek yaşamdaki işçi Bayramlar sansürün de nedenini bulacaktır.

    #fikriminincegülü #adaletağaoğlu #yasaklıkitap #sarımercedes

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Bayram’ın Sansür Yolculuğu* Makale Yazarı: İsmail…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi