Batılı Aydın’ın Aks-ı Sedası: Ali Şahin Öğretmen

  • Batılı Aydın’ın Aks-ı Sedası: Ali Şahin Öğretmen

    Tarafından gönderildi romankahramanlari şu tarihte 11:34'de 11 Temmuz 2024

    Batılı “Aydın”ın Aks-ı Sedası: Ali Şahin Öğretmen*

    Makalenin Yazarı: Tuğba Öztürk                                                                                                      

    *Bu makale Roman Kahramanları Dergisi 19. sayısında  (Temmuz/Eylül 2014) yayımlanmıştır.

    Her romancının onu zirveye taşıyan ve eşkâl-i hayatı o tepeden kendi gözleriyle seyrettiren b ir kahramanı vardır. Okur tarafından yazarın yakasına iliklenen bu kahraman, kendisinden sonra tasarlanacak tüm kahramanlarda şu veya bu şekilde sürer gider. Çalıkuşu’nun Feride’si de okuyucunun, Reşat Nuri Güntekin’le birlikte giyindiği bir gömlek olmuştur. Ve ondan sonra gelen karakterlerde de bu gömleğin kokusu ya da sıcaklığı daima barınmıştır. Tanpınar’ın deyimiyle “Ferdî saadet hakkında daima fedakârlık hissi yüklenme(siyle)” Feride’ye benzeyen ama “daha muvazeneli kahramanlar yarat(abilmiştir.)” Güntekin. Yeşil Gece’nin Ali Şahin’i de bu muvazeneli karakterlerden biridir. “Biri sevdiği erkeği, öteki Tanrı’yı –asıl büyük sevgili- kaybetmiş iki romanesk biçare ki, Anadolu köylüklerinde, bir Anadolu deyimiyle, kır yılanları gibi dolanarak, onların boş kalmış yerini doldurmaya çalışıyorlar”dır. Mesleklerindeki, kazanım ve kaybedişlerindeki benzerliklerin üzerinde bu iki karakteri ayıran temel unsur, Ali Şahin’in yüklendiği misyonun ciddiyetini okuyucuya daha tesirli biçimde hissettirmiş olmasıdır. Feride’nin ferdî acılarında okunan bu görev, Ali Şahin’de daha toplumsal bir hal almıştır. Ali Şahin, Güntekin’in arzuladığı “aydın” kalıbına girerek bu misyonu icra eder.

    Cemil Meriç’e göre “halk, insiyaklarının esiri idi.” Ve “Rahip” de “ruhani zevklerin kutsiyetini sevdiren, manevi değerleri sevdiren insan” olarak rol üstlenmişti tarihte. Çünkü “Din adamı derebeyiyle köylü arasında bir aracı(ydı).” Batı’da. “Karşılıklı olarak, onların-halkın- ortak bir ideolojiye sahip olduklarını bilmelerini sağlar. Dogmaları korur, geleneği aktarır ve uygular. (…) mitik bir dünya imajı sunar, kilisenin sınıf bilincini ifade ederken bir yandan da tamamen kutsal bir evrende insanın yerini ve yazgısını tanımlayan otoriter mit”olarak insanların toplumdaki ve gelecekteki konumlarını tayin eder. Batı’daki intelijansiyanın bir aks-i sedası olarak bizim yazarlarımızın da bir dönemi ve o dönemdeki toplumun din algısını değerlendiriş biçimleri bu şekilde olmuştur. Bu yorumlamanın bir neticesi olarak “aydın”lar da bu zaviyeden değerlendirilmişlerdir. “bütün cemiyet hadiseleri karşısında uyanık bir vicdan” olarak görülmek istenen ‘aydın’, Yeşil Gece’de Ali Şahin portresiyle sunulmuştur.

    Aydın’ın en birinci vasfı “tenkit (edişi) ve hiçbir siyasi hizbin adamı olmayışıdır.” Meriç’e göre. Babasının hayrülhalef yapıp, bir gün bütün dünyayı gölgesi altına alacak yeşil bayrağın bir gönüllüsü olarak yetiştirme arzusuyla medreseye gönderilmiştir Ali Şahin. Sarıklılarla sarıksızlar arasında günden güne büyüyen bir yabancılaşmanın neticesi olarak insanlar iki düşman fırkaya ayrılıyordur bu süreçte.(s.19) Yeşil orduya olan inancı, hocaya ve kitaba olan masum emniyetini zedelemekten men eder Ali Şahin’i. Anlamadığı, karanlık bulduğu şeyleri hep kendinden bilir. Aydın’ın ortaya çıkış sürecinde ‘tenkit’ geri planda bırakılır. Fakat Şahin’i, bütün hayatını değiştirmeye yöneltecek, engelleyemeyeceği bir duygu, merak, rahat bırakmıyordur. Daima içini kemiren bu hissiyatla içinde bulunduğu medrese cemiyetinin hususiyetlerini yorumlamaya, eleştirmeye başlamıştır. Neticede gördüğü “tarlada toprakla uğraş(mak yerine) İzhar ve Kudurî ezberleye(rek); dağda koyun güdecekleri yerde şehirlerde insan sürüleri gütmeye hazırlan(an)” bir topluluk olmuştur (s.23). Kendisinin hayatın ve ötesinin anlamını, mahiyetini bulmak için çıktığı yola, diğerlerinin şahsi menfaatleri için düştüklerini görmüş ve kalabalıkları güdecek bu din adamlarının irşat vazifesindeki konumlarını sorgulamaya başlamıştır. “medreselerde gök kubbesinin ardındaki ilahi muammaları arayan talebe-i ulûm bunlar mıydı? Bir gün yeşil bayrağın cihanın dört köşesini istilaya gidecek yeşil ordunun gönüllüleri bu adamlar mıydı?”(s.25) derken duyduğu hayal kırıklığıyla birlikte, dini gerçeklere “ilahi muamma”, dinin yayılış sürecini “istila” olarak görmesiyle kilisenin ve rahiplerin Batı’da gerçekleştirdikleri durumun Türkiye’de de bir örneğinin olduğunun altını çizmiştir. Yazıldığı süreçteki egemen Cumhuriyet ideolojisi çerçevesinden değerlendirilen bu “dine bakış”, Şahin Öğretmenin de mevcut duruma getirdiği ilk tenkitle ‘aydın’ portresinin ana hatlarını çizmesine yardımcı olmuştur. Medrese, onun için artık daimi bir yeşil geceyle örtülmüştür. (s.42) Bunun yanında o, önceleri bütün kabahati halifede bularak (s.32) sonraları Sarıova’da azgın oğul arıları gibi kaynaşarak bütün makamları tesiri altına alan softalara karşı durarak ‘aydın’ oluşunun altını bir kere daha çizmiştir. Zaten ona göre “kafaları değiştirmeden idareyi değiştirmek öyle pek tamah edilecek bir netice” (s. 64) vermezdi.

    Batı’da aydın, bazı ideolojilerin emrinde, uzak ve hayali bir nizamın cazibesine kaptırmıştır kendini. Eski inançlarını ölü bir sevgiliye benzetip onun mezarından uzaklaşarak yeşil gecenin örtüsünü kaldırma ve halkı aydınlığa kavuşturma hayaline kapılmıştır Şahin Öğretmen de.(s. 41) “ötede başı(na) aylarıyla, yıldızlarıyla bir kâinat yıkılmıştı. Burada yeni bir hayat gailesi dünyası kurul(muştu.)” (s. 50) Ali Şahin için. Muallimliğe yeni bir din gibi inanmış ve bu yeni dinle taassup ve inhisar ile gönülleri bağlayan yeşil bayrağın dönüştüğü yeşil gecenin karanlığını yırtmaya azmetmişti. Bu bakımdan meslek yerini bir “muharebe meydanı” (s.52) ve yeni mektebi de inkılap hülyalarına açılan bir balkon olarak görmüştür. Zaten Reşat Nuri’nin eserlerini yapan şeylerden biri olmuştur hep mektep ve onunla kurtuluş. Kahramanları hiçbir zaman cemiyetin dışında kalıp insana büsbütün darılmamışlardır. Velev ki eserde doğrudan hücum görecek zihniyeti temsil ediyor olsunlar. Mektepte müspet ilimlerle yetişen nesillerin ulaşacağı gelecek, yeşil geceden büsbütün sıyrılmış olacaktır. Muğlak olan, sonradan hayal kırıklığına ulaştıracak her türlü griyi ortadan kaldırmaya karar vermiştir Şahin Öğretmen. Muğlak lisanın karşısında olması da bundan ileri geliyordur. “insan, açık düşünmeli, açık söylemeli”dir ona göre. (s. 49) Aydınlık fikirlerin ağdalı cümlelerle yok olup gitmesine karşı çıkmıştır. Alık bir gösterişle yazılıp okutulan metinlerden ve ikbal hırsıyla bir takım dünyazedeler tarafından hazırlanan geleceği reddetmiştir.
    Kendine hazırladığı yeni ideolojisinin manifestosuyla, daima şahsi menfaatlerini arka plana atmıştır Şahin Öğretmen. Zaten “aydın” hiçbir zaman çıkarlar üzerinden yürümez. O, maddi ya da manevi kaynakları sömürülen ezilmiş sınıfın yanında yer alır. İnsan hırslarını en mükemmel şekilde kavrayan Hafız Eyüp’ün oyunları karşısındaki tavrıyla Şahin Öğretmen’in aydın duruşu bir kez daha kanıtlanmıştır. Evvela makam hırsı vasıtasıyla, akabinde kadının kuvvetine müracaatıyla baştan çıkarmak ister Hafız Eyüp, Şahin Öğretmen’i. Kadın da işe yaramayınca para ve mal tuzağıyla borç altına sokmak ister onu. Fakat “kendini dünyanın bütün zevklerinden mahrum etmiş, hayatını bu ahaliyi uyandırmak, mesut etmek emeline vakfetmişti.” (s. 173) Şahin Öğretmen. Tabii zevklerinden vazgeçişiydi onu hayata bağlayan ve aydın sıfatını giydiren.

    Daima gergin bir şuur olarak kimse onu görevlendirmese de üstüne vazife olmayan bir yığın işe karışandır “aydın”; mimarıdır, doktordur, avukattır fakat kendi konusunun dışına çıkan bir sürü meseleyle meşguldür. Her haksızlığa karşı uyanık bir vicdanla meseleleri değerlendirir ve sonuca ulaştırmaya çalışır. Muallim Mehmet Nihat Efendi’nin soruşturma sürecinde onu tanımamasına rağmen yanında bulunması; mimarıyla, doktoruyla, avukatıyla bir ihtilal teşkilatı(s. 95) oluşturarak günlük zaafların etkisinden kurtulup adalet ve hakikatin emrinde olduğunu göstermiştir. Kalabalığın aktığı düşüncenin tersi istikamette gitmiş ve hiç ilgisi yokken Nihat Efendi’nin aklanmasında büyük rol oynamıştır. Aydın, itirazdır, isyandır derken Cemil Meriç; Şahin Öğretmen de “ne istediğini bilen açık fikirli bir tek adamın bazen karışık düşünceli bütün bir kitleye karşı durabileceğine” (s.174) inandığını söylüyordu.

    Neticede saftır aydın. Vehimlerin, kalıpların, hayallerin esiridir. Meraktan sonra gelen şüpheyle, medresenin içinde bıraktığı boşlukları dolduran vehimlerle dağılmaya başlar Şahin Öğretmen’in zihni. Bir hayale esir olarak deliler gömleğini giyinmiştir. Şahin Öğretmen gibi inkılapçı fikirlerinden ötürü ‘deli’ lakabını edinse de Necip Mühendis, ona göre hemen bütün idealistler gibi Şahin Öğretmenin de fazla saf ve ahmak bir tarafı vardır.(s. 184) ve bu deliler cennetinde yalnızdır herkes. Kimse tarafından görevlendirilmemiş bu “tuhaf” insanların en büyük kuvveti olmuştur kimsesizlik.(s. 240)

    Batı’nın, Batılı düşünürlerin yarattığı aydın’ın bir numunesi olarak var olur Ali Şahin Öğretmen, Reşat Nuri’nin kaleminde. Dinin, insanları birbirinden ayıran, düşünceye ve idrake vurulan bir zincir olarak görülmesiyle aydın’ın ona karşı tavırlı olması beklenmiştir hep. Fakat Cemil Meriç’e göre burada Doğu’nun farklı bir tutum sergilemesi gerekmektedir. Çünkü Doğu’da din, kurtuluştur, hayatın kendisidir, medeniyettir. Şayet aydın, tarihin bir ürünüyse tarihin biriktirdiklerine göre şekil alması gerekmektedir. Sonuç olarak, Reşat Nuri’nin aydın olarak ürettiği Ali Şahin karakterinin Batılı tasvire tastamam uyduğu fakat Doğulu entelektüel çerçevesinden bakıldığında kusurlu olduğunu söyleyebiliriz.

    ——————

    #sayı19 #öğretmenromankahramanları #öğretmen #batılı #yeşilgece #reşatnurigüntekin #tuğbaöztürk #alişahin

    romankahramanlari yanıtladı 1 ay, 4 hafta önce 1 Üye · 0 Yanıtlar:
  • 0 Yanıtlar:

Üzgünüz, hiçbir yanıt bulunamadı.

Cevap ver: romankahramanlari
Batılı “Aydın”ın Aks-ı Sedası: Ali Şahin Öğretmen…
İptal Et
Bilgileriniz:

Tartışma Başlangıcı
0 of 0 Yanıtlar: Haziran 2018
Şimdi